Her gün sevgi ve şükranla andığımız Ata’mızı  bugün ölümünün 81. yılında bir kez daha minnetle yad ediyoruz.

Okurum İbrahim Tüzün “Genç kuşaklar, Orhan Seyfi Orhon’un Atatürk şirini bilmiyor. 10 Kasım’a en uygun şiir odur. Lütfen yazar mısınız? Atatürk’ü bilmeyen de bilir hale gelsin” diyor. Şiir şöyle:

Gidiyor, rast gelmez tarih bir daha eşine,
Gidiyor, milyonları takmış peşine.


Gidiyor, sonsuz olan kudreti sığmaz akla,

Gidiyor, göğsünü çepçevre saran bayrakla. 

Gidiyor, harbin o en korkulu aslan yelesi,
Gidiyor, sulhun ufuklarda yanan meşalesi.


Yine bir devir açacakmış gibi en başta o var,

Haykıran seste o var, sessiz akan yaşta o var.

Siliyor, ruhunun ulviliği, o fani tenini,
Çiziyor, ufka batan bir güneşin heybetini,


Büyüyor, gökten inip toprağa yaklaştıkça,

Büyüyor, git gide gözden uzaklaştıkça.



Bir köyü seller basar, herkes tepelere kaçar. Fakat köyün imamı bütün ısrarlara rağmen, Allah’ın kendisini koruyacağını söyleyerek camide kalır.

Kısa bir süre sonra sular camiye ulaşır, imam minareye çıkar.

Sular yükselip minare boyuna gelince bir tekne imamı kurtarmaya gelir. Ancak dini bütün imam Allah’ın kendisini, koruyacağını söyleyerek tekneye binmeyi kabul etmez.

Sular yükselmeye devam eder. Bir tekne daha gelir, ancak imam yine Allah’ın kendisini koruyacağına inancının tam olduğunu söyleyerek tekneye binmez.

Sular iyice yükselir. İmam artık minarenin en tepesindedir. Bir helikopter yaklaşır, içindekiler imama durumun çok kötü olduğunu anlatarak helikoptere gelmesi konusunda ısrar ederler. İmam helikoptere binmeyi de reddeder.

Sular daha da yükselir ve imam boğularak ölür.

İmamı ahiretin kapısında melekler karşılar. İmam meleklere:

“Allah’a biraz kırgınım. Ben hayatımı ibadet ederek geçirdim, insanlara hep iyilik yaptım, günahtan uzak durdum. Yaşadığım köyü sel bastı, herkes kaçtı ama Allah’ın beni kurtaracağına inandığımdan ben kaldım. Görüyorsunuz ki, şimdi buradayım” der.

O sırada yukarıdan bir ses duyulur:

“Salağa iki tekne, bir helikopter gönderdik. Kurtarmak için daha ne yapacaktık? Böyle kafasızların benim katımda yeri yoktur.”

★★★

Yukarıdaki fıkrayı millete uyarlayacak olursak, Allah o gün geldiğinde herhalde şöyle der:

“Ben bu ulusa örnek alsınlar ve onu izlesinler diye Mustafa Kemal’i gönderdim. Musibetlerden kurtuluş yolunu onun vasıtasıyla bunlara göstermeye çalıştım. Ama onlar hâlâ benden medet umuyor, her işleri için ‘Allah’a havale ettik’ diyorlar.
Eh, ben daha ne yapayım onlara? Hep Mustafa Kemal mi göndereyim? Bu olmayacağına göre her biri bir Mustafa Kemal Atatürk gibi olmayı
öğrenmelidir.”

Atatürk için dinin emri nedir?


Bazı dinciler (halkı Allah ile aldatanlar) Anıtkabir’de büyük Ata’mıza saygı duruşunu dine aykırı buluyor ve “Müslümanlıkta böyle bir şey yok” diye işkembeden atıyorlar!

Aydın bir din adamı olan ilahiyatçı yazar Nazif Ay, yobazların görüşüne karşı çıkarak şöyle diyor:

“İslam’ın temel kaynağı olan Kuran’a göre, mezar başında ayakta durmak yasak değildir.

Kuran’daki Tevbe Suresi’nin 84. ayetinde mealen “münafıkların, nankörlerin mezarı başında durulmayacağını, yoldan sapmış olan bu kişiler için sonsuza kadar dua edilmeyeceği” anlatılır.

Bu ayet son dönemlerin dinci itirazlarına cevap vermekte ve bizden, Atatürk ile diğer milli kahramanlarımıza, onların hatıralarını taşıyan mekânlarda ve özellikle mezarları başında, mesela Anıtkabir’de, ayakta durarak saygı göstermemizi istemektedir. Çünkü ayetin mefhum-u muhalifi, yani tam ters mantığı şunu söylemektedir:

“İyi kişilerin ardından dua edin, o kişilerin örnek kişiliklerini öne çıkartmak maksadıyla mezarlarının başında ayakta durun!”

Atatürk, yaşantısı, fedakârlıkları, her türlü zulme isyanı ve milli kimliğimize katkılarından ötürü kabrinin başında ve onun hayırla yâd edileceği mekânlarda ya da heykellerinin bulunduğu noktalarda saygıya layık bir şahsiyettir.

Atatürk’e saygı duruşunda bulunmak hem ulusunun ona vefası, hem de dinin, Allah’ın bir emridir.”

GÜNÜN SÖZÜ


Özgürlük olmayan bir ülkede ölüm ve yıkım vardır. (Atatürk)