Barzani’nin referandum inadı, bölücü örgüt PKK’nın İran toprağı da olan Kandil’de bulunması ve gelişen siyasi olaylar Türkiye ve İran’ı yakınlaştırdı. Terörle mücadele konusunda yeni işbirliği arayışları devam ederken, ticareti artırmak ve halen 10 milyar dolar olan bu hacmi 30 milyar dolara çıkartmak iki ülkenin de öncelikli hedefi haline gelmiş durumda. İran, Türk iş adamlarının gelip yatırım yapması için her türlü desteğe de açık hale gelmiş.
İran İslam Devleti’nde özellikle kadınlarla ilgili konularda katılık giderek gevşiyor. Bir dönem hemen bütün kadınların, genç kızların kara çarşafa sokulduğu İran’da, şimdi kara çarşaflıların sayısı giderek azalmış durumda. Ama kadın milletvekilleri henüz kara çarşaftan kurtulamamış.
GÜZELLİK MALZEMELERİ
İranlı genç kızların, kadınların en büyük harcaması güzellik ürünlerine oluyor. Bunu İranlı gençler de söylüyor. Caddelerinde burunları estetikli çok sayıda genci de görüyorsunuz. Burun ameliyatları alabildiğine yaygın bir durumda. Bunu da güzelleşme uğruna yapıyorlar. Aynı şekilde göğüs küçültme ve büyütmenin de yaygın olduğunu öğreniyoruz.
Kızlar, genelde kot pantolon giyiyor. Saçlarının ancak yarısını kapatıyorlar. Örtüleri de sıkça kaydığı için başları açık dolaşıyorlar. Ama bu konuda sanıldığı gibi rahat da değiller. O yüzden, arkaya kayan başörtülerini yine saçlarının yarısı açıkta kalacak biçimde kapatıyorlar. Peki kapatmasalar ne oluyor? O zaman polis onları bu durumda gördüğünde, önce bir merkeze götürüyor. Orada, nasihat ediliyor bir daha başı açık dolaşmayacağı konusunda belge imzalattırılıyor. Bazı durumlarda mahkemeye de çıkarılıyor. Ama, bu durum özellikle gençleri çok etkilemiyor. Aslında, devletin de başörtüsü konusunda eski katılığı kalmamış.
HER ÇARŞAMBA EYLEM GÜNÜ
İşte, biraz da bunun verdiği rahatlıkla olsa gerek, her çarşamba kadınlar beyaz örtüyle sokağa çıkıyor. O örtüyü boyunlarına bağlıyor, ama saçları açıkta kalıyor. Belli meydanlara toplanmak yerine günlük hayatın bir parçasıymış gibi her çarşamba saçlar açılıyor.
Buna kadınlar “Beyaz Çarşamba” diyor. Başı açık dolaşmak o gün alabildiğine yaygın oluyor. Hele, seçim döneminde yasaklar iyice gevşeyince kadınlar neredeyse diğer günleri de saçlarını örtmemeye çalışıyor. Parklarda kız erkek ele ele de oturuyor, caddelerde el ele de yürüyor. Ama polis isterse bunları sorguluyor, bu şekilde oturmanın, ele ele tutuşmanın yasak olduğunu da söylüyor.
OKULLARI AYRI
Caddelerde bunlar yaşanırken devlet dairelerinde ise katılık devam ediyor. Örneğin resmi dairelerde çalışanlar için namaz kılmak zorunlu. 9 yaşında, yani ilkokul 3. sınıftaki kızların okullarda kapanması zorunlu.
Bırakın okullarda kız ve erkek öğrencilerin ayrı sınıflarda öğrenim görmesini, ayrı okullarda öğrenim görüyorlar. Üstelik bu okulların birbirlerine yakın olmaması da esas. Bir ara üniversitelerin de kız-erkek diye ayrılması gündeme gelmiş. Ancak, bu konuda yoğun tepkiler dikkate alınıp konunun üzerine daha fazla gidilmemiş. Yani, ilkokula ayrı okullarda başlayan öğrenim süreci, üniversiteye girince kız-erkek karma eğitimine ancak dönüşebiliyor.
EVLERDE İÇİLİYOR
Çok sayıda kafe var. Gençlerin kafelerdeki en gözde içeceklerinden birisi de alkolsüz bira. Peki, İran’da hiç içki içilmiyor mu? Bunu, birkaç kişiye sordum. Ortak cevapları şöyle oldu:
“Ülkemizde insanların dans edip, içki içeceği yerler yok. Ama ev partileri alabildiğine yaygın. Artık bu bir kültüre dönmüş durumda. İnsanlar evlerinin çok lüks olmasına özen gösteriyor. Evlerde içkinin her türlüsü bulunur. Aslında, içki bulmak hiç sorun değil. Evlere içki servisi yapanlar var. Ancak kaçak olduğu için örneğin Türkiye’deki rakı fiyatının iki katını ödemek zorunda kalıyorsunuz. Komşulardan içki içildiği zaman şikayet edenler de oluyor. Eskiden, bunun cezası 80 sopa vurulmasıydı. Ama şimdi sopadan çok para cezası uygulanıyor.”
YERLİ OTOMOBİLLERİ DE VAR
Türkiye’de yerli otomobil üretmek için “5 babayiğit” bulunmuşken, yaklaşık 40 yıldır ambargo uygulanan İran’da 7 ayrı marka yerli otomobil üretilmiş. Benzin fiyatının sudan ucuz olduğu ülkede otomobil sayısı artık o kadar fazla ki, başkent Tahran’da “tek-çift” plaka uygulanıyor.
2 milyon nüfuslu İsfahan’da Şah Abbas, Lütfullah Camii ve kapalı çarşılarıyla mutlaka görülmeye değer eserler. Yılda 350 bin Türk vatandaşının ziyaret ettiği hemen herkesin ilgisini çekecek kapalı çarşıları, camileri, sarayları gibi, şehir dışında kurulan alabildiğine büyük alış-veriş merkezinde de neredeyse yok, yok...
MECLİS HAREKETLİ
Üçgen mimariye sahip parlamento binasında, Humeyni ve Cumhurbaşkanının fotoğrafları asılı. Ortada sarıklı, kara çarşaflı milletvekilleri dolaşıyor. Kimisinin elinde üç el tespih var. İki büyük ekranda görüşmeler yansıtılıyor. Türkiye’ye en yakın illerden Urumiye Milletvekili Nadir Gazipur’la sohbet ediyoruz. Türkiye ile ilgili olumsuz konuşmalar yapılmadığını belirtiyor ve şunları söylüyor:
“Türkiye’nin iki ülke arasındaki sınıra duvar örmesini doğru bulmuyorum. İran’ın, Türkiye sınırında tek vilayeti Urumiye. Ama Türkiye tarafında 5 vilayet var. Biz vilayetler arasında ekonomik işbirliklerini artırmak ve İran-Türkiye arasındaki ticaretten daha fazla pay almak istiyoruz. Bu yüzden Esendere sınırında özel ekonomik bölge kuracağız. Bu da ikili ilişkilere katkı yapacak. Ayrıca Gürbulak Sınır Kapısı civarında sıfır noktada Türkiye ile petrol ve elektrik yatırımları yapmak istiyoruz” dedi.
ATATÜRK’ÜN ÖNERİSİYLE
İran’ın sesini dünyaya IRNA Haber Ajansı duyuruyor. 30 ülkede bürosu bulunan 9 dilde yayın yapan ve yakında Kürtçe yayınlara da başlayacak olan IRNA Ajansının kuruluşunu, orada görevli bir çalışan şöyle anlatıyor:
“İran Şahı, Türkiye’yi ziyaret ediyor. Atatürk’ün kurduğu Anadolu Ajansı hakkında da kendisine bilgi veriliyor. İran’ da 1934 yılında, Atatürk’ün önerisiyle devlet ajansı kuruluyor. Bu konu pek dillendirilmez ama gerçek bu.”