ŞAŞIRDIM

İyi de Erdoğan zaten Cumhurbaşkanı


Haberin şu cümlesi biraz tuhaf olacak ama gerçek bu.
“Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan önceki gece yayınladığı cumhurbaşkanlığı kararnamesi ile kendisini Varlık Fonu Başkanlığı’na atadı.”
Size de şaşırtıcı gelebilir.
Ama bitmedi, birazı daha var.
Aynı kararname ile Varlık Fonu’nun “başkanvekilliği” görevi de damat Berat Albayrak’a teslim edildi.
Doların turşusunun kurulmasını gülerek karşılayan patronların başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu da yönetime girdi.
Varlık Fonu Türkiye’nin en değerli ve (iyi yönetilirse) en kârlı kurumlarının toplandığı bir fon.
Kuruluş amacı bu önemli varlıkları daha iyi değerlendirmek ve ekonomiye daha büyük katkı sağlamak.
Piyasa dedikodularına göre ise buradaki varlıklarımızı dış borçlarımıza karşı rehin gibi tutuyoruz.
İşlevi ne olursa olsun bu fonun başkanlığına fiilen cumhurbaşkanının geçmesi çok gariptir.
Zaten kurulan yeni sistemle Erdoğan her konuda tek söz sahibidir.
Savaş dahil her konuda son sözü söyleyecek olan kişi Cumhurbaşkanı Erdoğan’dır.
Yeni sistemde parlamento da tamamen devre dışı bırakılmıştır.
Yargı ve bürokrasi de tümüyle Erdoğan’ın kontrolünde ve emrindedir.
Buna rağmen Erdoğan’ın Varlık Fonu’na bizzat başkan olmasının mantığını anlamak gerçekten çok zordur.
Demek ki bu fonun bilmediğimiz bazı başka işlevleri var ki Erdoğan kimseye güvenememekte ve zaten cumhurbaşkanı olmasına rağmen kendisini başkan ilan ediyor.
Son kararname ile Varlık Fonu’nun bütün üyeleri de değişti. Daha önce yönetimde olan Hikmet Karadağ, Kerem Alkin, Yiğit Bulut ve Oral Erdoğan bu kez yönetime alınmadı.
Erdoğan’ın başkan, damadının başkanvekili olduğu Varlık Fonu’nun yeni yönetiminde şu isimler var;
Selim Arda Ermut, Hüseyin Aydın, Rifat Hisarcıklıoğlu, Erişah Arıcan, Fuat Tosyalı ve Zafer Sönmez. Sönmez aynı zamanda fonun genel müdürü oldu.

ANALİZ

Basit anlatımla “son günlerde ne oluyor?” sorusuna cevap


Herkes ekonomi konuşuyor.
İktidar çöküşe geçen ekonomide hiç payının olmadığını herşeyin dış güçler tarafından “Erdoğan kıskanıldığı için” yapıldığını anlatıyor.
Halkın yarıya yakını buna inanıyor.
İnanmayanların da “tek kişilik rejimde” sesi pek duyulmuyor.
Bugün sizlere bir okurumdan gelen mesajı paylaşmak istiyorum.
Ekonomide yaşananları siyasetten ve önyargıdan arındırarak çok sade biçimde anlatıyor.
Birlikte okuyalım;
Bankaların satması gereken çok parası varsa ve alan da yoksa faiz düşer.
Bankaların satabileceği para çok kısıtlıysa fakat ihtiyacı olan çok fazla kişi, kurum varsa doğal olarak pahalıya satılır. Faiz yükselir.
Türkiye’de özellikle son 8 yıldır vadeler inanılmaz arttı. İmalatçı eskiden en geç 3 ayda parasını alırdı. Bugün Avrupa ve Amerika’da imalatçılar çoğunlukla parayı peşin alırlar.
Parayı peşin alan imalatçı parayı hızlı döndürdüğü için bankaya ihtiyaç duymaz. Çoğunlukla kendi tasarrufu ile işini çevirir. Kolay para satamayan bankalar faizi düşük tutar.
Türkiye’de ise durum tam tersine işliyor.
Esnaf, imalatçı, parasını çoğunlukla 6 ile 18 ay arası alır.
Uzun vadelerden dolayı aynı miktarda ve cinste ürünü imal etmek için Batı’daki veya Çinli rakibinden 3 ile 10 kat fazla sermayeye ihtiyaç duyar.
Dolayısı ile mecburen bankadan para satın almak zorundadır. Bu da faizi arttırır.
Bankaya borçlanan ve ödemesini 3 ay yerine 1 sene sonra alacak imalatçı, ayakta kalmak için malını daha pahalıya satar bu da enflasyon yaratır.

CANIMI SIKAN ŞEYLER

Amerika’dan can sıkıcı iki açıklama


Pentagon temsilcisi Eric Pahon iki önemli açıklama yapmış.
İkisi de Türkiye’yi ciddi bir tehdit altına sokan açıklama.
Pahon Türkiye’nin İdlib konusundaki hassasiyetini anladıklarını kaydederek “Türkiye’nin bölgede yapacaklarına saygı duyarız, çünkü sınır sizin sınırınız” demiş.
Pahon “Türkiye tampon bölge kurarak göçmenleri Suriye içinde karşılayabilir, istediği önlemleri alabilir” diyerek detaylandırıyor konuşmasını.
İşin özeti Pentagon üstü kapalı Türkiye’nin İdlib konusunda bir “karşı askeri operasyon” yapmasını istiyor.
Pahon’un ikinci açıklaması da çok vahim.
Menbiç konusuna değinen Pahon “Vardığımız anlaşma gereği” diyor “Türk askeri Menbiç’e girmeyecek.”
Durumu sadece bilginize sunmak istedim.
Bugüne kadar yazıp anlattıklarımıza bakarak yorumunu siz yapın.

DİKKATİMİ ÇEKEN ŞEYLER

Kriz yok türbülans varmış


Saray adına açıklamalar yapan İbrahim Kalın’ın bir cümlesi dikkatimi çekti.
Kalın şöyle diyor; “Türk ekonomisi uluslararası yatırımcılara güven veren bir ekonomi olarak yoluna devam etmektedir. Ekonomimizin dışarıdan gelen etkilere rağmen büyüdüğü görülüyor. Bilindiği gibi ekonomimiz 5.2 oranında büyüdü. Ekonomi ile ilgili bir panik havası yok. Bu türbülans olarak adlandırılan dönemi de aşacağımızı belirtmek isterim.”
Hiçbir şey yokmuş gibi davranıyorlar hesapta ama bütün açıklamaları bir krizin olduğunu doğrular biçimde.
Sadece açıkça söylemek yerine dolambaçlı yolları tercih ediyorlar.
Kriz yerine ”türbülans” deyince sorun da yok sayılıyor herhalde.

MERAK ETTİĞİM ŞEYLER

Barışçıl çözüm ne anlama geliyor?


İdlib konusu giderek ısınıyor.
Suriye ve Rusya İdlib’deki terör örgütlerini temizlemek için operasyon yapmaya hazırlanırken Amerika’nın başını çektiği batılı ülkeler ve Türkiye bu operasyona şiddetle karşı çıkıyor.
Karşı çıkma gerekçesi şu; “Eğer burada bir operasyon olursa çok büyük bir katliam ve göç olur.”
Bu nedenle sürekli “barış içinde çözüm” çağrıları yapılıyor.
İyi güzel de, peki bu “barışçı çözüm” ne demek, ne anlama geliyor ve en önemlisi nasıl yapılacak?
Bunu dile getiren yok,
Göçle korkutuyorlar dünyayı.
Ama Rusya İdlib’in çevresini bombaladığı halde göç eden yok.
Sınırlarımıza doğru yürüyenleri görmüyoruz.
Buna karşı Halep’e doğru gidenler var.
Galiba asıl söylenen şu; “Terör örgütü İdlib’de oturuyor işte, bırakın otursunlar, operasyon olursa dünyaya dağılırlar görürsünüz gününüzü.”

plusbanner2x