Karadenizlide mangal gibi yürek...
Dünyasını hırsıza vermek istemiyor...

*

Ben doğa ile insanların kimliği arasında bire bir ilişkiye inanırım...
Dağlık, ormanlık alanların insanları daha serttir... Daha savaşçı, daha kavgacı ve daha inatçıdır hırçın doğanın insanları...
Engebeler sanki insanlara kimlik olmuş, içlerine gizlenmiştir...
Sorular zordur...
Yanıtlar sivri...
Arazi düzleştikçe kimlik yumuşar giderek... Çöl ortamında insanların toleransları fazladır... Yüzler değişkendir...
Çünkü dağ insanı; arkasına hırçın doğayı alıp direnebilir...
Ama çöl insanının kaçacak yeri yoktur, sığınacağı tek yer kendi yüzünün arkasıdır, gelene ağam, gidene paşam...

*

Karadenizli serttir...
Çatmaya gör...
Bir kadın bağırdı önceki gece...
“Ben halkım, halk...”
Yer gök inledi sanki...
Hem Karadenizli, hem kadın...
Yaylasını vermek istemiyordu sadece hırsıza... Direndi, kavga etti, ağladı bağırdı, çağırdı... Ve iğde dalından sopasını yere vurdu:
“Ben halkım, halk...”

*

63 yaşında...
Adı; Rabia...

*

Gitmesek de, orada yaşamasak da Karadeniz hepimizin özlemidir...
Orada yaşayan insanlar ilgimiz, mizahımız, kahkahamız, ama en çok güvenimizdir...
İlişmeyin...
Marmara’nın ovalarını, Ege’nin dağlarını, Akdeniz’in koylarını... Ankara’da Atatürk Orman Çiftliği’nden, İstanbul’un mezarlıklarına kadar çaldınız...
Yetmedi...

*

Karadeniz’in yaylalarına gelindiğinde sıra, Karadenizliye çattınız ya...
Yedirmezler size...
İyi dinleseydiniz; ne dedi Rabia nine:
“Ben halkım, halk...”