Tarih 4 Mayıs 2020...

HDP İstanbul Milletvekili Ahmet Şık partisinden istifa ettiğini kamuoyuna şu cümlelerle duyurdu: “... Eş başkanlarımızı tenzih ederek, parti yönetiminde bulunan hâkim bir anlayışın HDP’nin gücü, anlamı ve değerleri hilafına demokratik teamüllerden uzak tutumlarında ısrarları nedeniyle HDP’den istifa ettim...”

Ahmet Şık’ın istifası konuşuldu ve unutuldu! Çünkü... Bir tabu var: HDP’nin dokunulmazlığı! Devlet katında demiyorum... Sol-sosyalist ve Kürt siyasetinde HDP’ye yapılacak eleştiriye karşılık ‘Faşist, ulusalcı, ajan vs...’ olabilirsin! Özellikle 1990’lardan itibaren ‘solu’ tekeline alan bu siyaset gerçekle yüzleşmeli! Nasıl mı?

Örneğin... Tutuklanan Kars eski Belediye Başkanı Ayhan Bilgen’in eleştirilerine kulak vererek bir başlangıç olabilir. Ne dedi Bilgen:

“Bugün itibarıyla HDP, kendi geleceği ve ülkenin geleceğini ittifak stratejilerine endekslemiş görünmekle birlikte, hiçbir parti kendisiyle açık ittifak yapmayı göze alamamaktadır. HDP, çözüm sürecindeki genişlemeyi kalıcı sanmış ve kişisel başarı olarak yorumlamayı tercih etmiştir. Hem müdahaleden şikâyet edip hem Kandil ve İmralı için pozisyon belirlemeye kalkmak, kendi pozisyonunun gereğini yapamamakla ilgili bir handikaptır. Sadece son iki kongre süreci ve aday belirleme süreçlerine kimin, neden, hangi dayatmalarla müdahale ettiğine bakılırsa sorunun tam da benim ‘tersine Türkiyelileşme’ diye tarif ettiğim kişisel hesaplarla bir siyasi mücadeleyi kontrol altında tutma eğiliminden kaynaklandığı görülecektir.”

Artık ‘kral çıplak’... Devekuşu misali başını kuma gömmek gerek yok.

HDP içinde, iki yıl eş genel başkanlık görevini yürütmüş Sezai Temelli’nin de, Diyarbakır Milletvekili Garo Paylan’ın da ‘Kandil’ baskısına tepkili olduğu konuşuluyor. Sadece ve sadece ‘Kürt’ için politika yapan bir parti görünümünde olan, terör konusunda tavrını koymayan ve ‘ittifak’ içinde yer almaktan başka bir görüntü vermeyen HDP’de Ayhan Bilgen’in açıklamaları işaret fişeği oldu!

Peki... Kim bu Ayhan Bilgen?

Ayhan Bilgen

Bir yerlere selam verenler!


Muhafazakar kanadın entelektüel sesi.

Mazlum-Der’in Genel Başkanı...

Hatırlatalım:

11 Haziran 2020...

Duygu Demirdağ, İsmail Saymaz, Ali Haydar Fırat ve Deniz Zeyrek, Ayhan Bilgen’le röportaj yaptı. İsmail Saymaz, “Muhalefetin HDP’ye, PKK’yı öven çıkışları nedeniyle mesafe koyması kaçınılmaz değil mi?” sorusunu yöneltti.

Bilgen yanıtında şunları kaydetti:

“Şiddetle ilgili tavrım çok net. Gençlik yıllarımdan bu yana açık yazıp ifade etmişim. Siyasetçilerin, demokratik siyasetle ülke sorunlarını çözeceklerine inanıyorlarsa, hiçbir şekilde siyaset dışı, demokrasi mücadelesindeki aktörler dışında bir iradeyi bir gücü övmelerini doğru bulmam. Bunun da Kürt siyasetine faydası olduğuna da inanmıyorum. Siyasetçi işini yapsın. Elbette ki terörle mücadele kanunumuzdaki ‘örgütün üyesi olmamakla birlikte örgütün propagandasını yapmak, desteklemek’ ucube ceza hukuku mantığıyla söylemiyorum. Ancak siz araçlara karşı çıkarsınız, çıkmanız gerekir. Kürtlerin ana dil hakkını savunmak, özgürlüğü savunmak, eşitliği savunmak, mesela tam bağımsız Türkiye demek suç olabilir mi? Ancak tam bağımsız Türkiye’yi silahlı mücadele ile gerçekleştireceğim, özgürlüğü eşitliği silah zoruyla elde edeceğim diyeni siyasetçi övemez, övmemeli. Bunu yapmak aslında kendi yaptığı işe güvenmemektir, kendi demokrasi mücadelesiyle ilgili özgüven sorunu yaşaması demektir. Bu anlamda siyasetin muhatabının, öznesinin halk olduğu kanaatindeyim. Bu anlamda Kürt siyasi geleneğinde bir yerlere mesaj gönderme, tırnak içinde söylüyorum, bir yerlere selam verme üslubunun da Kürt siyasetini daralttığını, seviyesini düşürdüğünü ve aslında kendi işine odaklanmak yerine başka rollere soyunmaya teşne bir tutum olduğunu düşünürüm.”

Çok açık değil mi?

Ayhan Bilgen, “Kürt siyasi geleneğinde bir yerlere mesaj gönderme, tırnak içinde söylüyorum, bir yerlere selam verme üslubunun da Kürt siyasetini daralttığını...” söylüyor!

Devam edelim...

İşçi katline sessiz ‘solcu’!


3 Nisan Mardin... Bir inşaat işçisi öldürüldü...

8 Nisan Diyarbakır... Beş orman işçisi öldürüldü...

14 Mayıs Van... Vefa Destek Ekibi, iki şehit...

8 Haziran Van... İki yol yapım işçisi öldürüldü...

17 Haziran Şırnak... Dört yol yapım işçisi öldürüldü...

Kim mi yaptı bunları? PKK! Peki... ‘Solcu’, ‘insan hakları’ savunucusu, ‘Kürt’ün yoldaşı HDP’den ses çıktı mı? Hayır!

O zaman... Ahmet Şık’a ve Ayhan Bilgen’e kulak verilmeli!