Numan Kurtulmuş...
21 yaşındaydı. İstanbul Üniversitesi İşletme Fakültesi öğrencisiydi...
Tarih: 4 Kasım 1979
Humeyni’nin “Büyük Şeytan” olarak nitelendirdiği ABD’nin Tahran Büyükelçiliği İranlı öğrenciler tarafından basıldı. 52 Amerikalıyı esir aldılar. Rehineler gözleri ve kolları bağlı şekilde Tahran sokaklarında gezdirildi ve bunun görüntüleri tüm dünyaya yayıldı.
İran İslam Devrimi dünyada olduğu gibi Türkiye’deki Müslüman gençliği de derinden etkiledi.
Numan Kurtulmuş bir grup arkadaşıyla ABD İstanbul Konsolosluğu’nu işgal etmek istedi. Numan Kurtulmuş’un başında olduğu İran devrimine sempatiyle bakan Müslüman gençleri polis zor durdurdu.
“Kayıp Sicil” kitabımda ayrıntılarıyla yazdım; Türkiye’deki Müslüman gençler arasındaki İslam Devrimi’ne sıcak bakan anti-emperyalist olanlar ya öldürüldü ya da dönüştürüldü.
Dönüşüme uğrayanlardan biri de Numan Kurtulmuş oldu; 1980’lerde ABD’de Temple Üniversitesi School of Business - Management’da; 1990’larda ABD’de Cornell Üniversitesi New York State School of Industrial - Labor Relations’nda bulundu!..
Ve dört gün önce şunu söyledi:
“Bir tarafta Irak, bir tarafta Suriye’nin dağılmış hali ve bu bölgedeki yaklaşık en az 10-15 yıldır sürdürülmeye çalışılan İran’ın başını çektiği bir Şii ile; ona karşı Türkiye’nin önderlik yaptığı Sünni kuvvetler arasında bir bölgesel çatışmayı ortaya çıkarmaya çalışan bir perspektifle karşı karşıyayız.”
Numan Kurtulmuş’un dönüşünü/ geldiği yeri anladık da...
Laik Türkiye ne zamandan beri “Sünni Kuvvet” oldu?
O halde IŞİD de bizim müttefikimiz oluyor!..
Peki ya bizim Musul rehineleri? Onlar ne oluyor? Yazalım...
Kartal Pençesi Operasyonu
Tahran’daki rehineler krizine dönelim...
ABD Başkanı Jimmy Carter idi.
Amerikan kamuoyunda Cumhuriyetçilerin oluşturduğu “savaşalım, gidip rehineleri kurtaralım” dayatmalarına karşın; Demokratlar savaşa karşıydı. Demokrat Carter, rehinelerin serbest bırakılmasını sağlamak için, İran’a ekonomik yaptırımlar uyguladı (dünya bankalarındaki 8 milyar dolarını dondurdu vs); sonra iki elçisini; Ramsey Clark ve William Miller’ı Tahran’a gönderdi. Humeyni görüşmedi bile. Bunun üzerine İran ile olan tüm diplomatik ilişkileri kesti.
Humeyni rehine pazarlığına bile yanaşmıyordu. Carter askeri operasyona ikna edildi.
Kağıt üzerinde başarılı gözüken (filmlere konu olan) Kartal Pençesi Operasyonu fiyaskoyla bitti. Bir C-130 Hercules uçağı ve 2 Amerikan helikopterinin infilak etmesi sonucu, sekiz askerin ölümüne neden oldu.
Siyasi hayatının en zor zamanlarını geçiren Carter, ikinci askeri harekat emrini vermekte gecikmedi. Başka bir seçeneği yoktu. Operasyonun daha ilk aşamasında YMC-130H Hercules adlı ABD uçağı İran’a iniş esnasında yere çakıldı.
Allah!.. Allah!.. Bu kadar şansızlık da olmazdı. Başarısızlıklar, Humeyni’nin ruhani yanının halk arasında yaygınlaşmasına ve onun dualarıyla “Büyük Şeytan”ın bozguna uğratıldığı söylemlerine yol açtı.
Bu esnada...
Saddam Hüseyin’in; tüm bunları fırsat bilerek ve Amerikan’ın da desteğini alarak, İran’a saldırmasıyla, rehine krizi daha da karmaşık bir hal aldı.
Rehine krizi daha nerelere yol açacaktı...
Ekonomik yaptırımlar ve savaş yüzünden zor günler geçiren Humeyni, ABD ile diplomatik ilişki kurulmasına onay vermek zorunda kaldı. Yalnız talepleri vardı; rehineler karşılığında, ölen Şah’ın dondurulmuş mal varlığının ülkeye iade edilmesini istedi. Ayrıca, Irak savaşı nedeniyle zor durumdaydı ve el altından gizlice silah verilmesi talebinde bulundu. (İkinci talep ABD tarihinde “Irangate” diye bilinen skandalın doğmasına neden oldu. işin içindeki bazı isimlerin şüpheli ölümleri; CIA- MOSSAD bağlantıları; Union Bank of Switzerland (UBS) gibi bankalar olduğu gibi, Türk işadamlarının bile adı karıştı. Yasadışı operasyonunu mimarı Yarbay Oliver North, 3 yıl hapis cezasına çarptırıldı.)
Gelelim sonuca...
Rehine meselesini doğru okumak
Tarih: 4 Kasım 1980.
ABD seçimleri sonucu, Cumhuriyetçilerin adayı Ronald Reagan, rehine krizinde başarısızlıklar yaşayan Demokrat Partinin adayı Jimmy Carter’ı ezdi geçti.
Carter seçime kadar hep İran’dan gelecek telefonu bekledi; rehinelerin bırakılmasını umut etti; ama olmadı. Peki...
Rehineler ne zaman bırakıldı: 20 Ocak 1981...
Yeni başkan Reagan yemin töreni konuşmasında “rehinelerimiz kurtarılmıştır” müjdesini verdi! Ne tesadüf; tam da o gün bırakılmışlardı! Çiçeği burnunda başkan Reagan bu açıklamayı yaparken yeni başkan yardımcısı olan -CIA eski başkanı- George H.W. Bush gülümsüyordu!..
ABD ve itibarıyla dünyada yeni bir dönem başlıyordu...
Sosyal devleti terk eden ABD, iktisadi olarak neoliberalizme geçiş yaparken, diplomaside şiddet yanlısı/saldırgan bir dış politika izledi. Bunun ilk uygulamasını Afganistan’da Bin Ladinleri, Hikmetyarları, El Kaide’leri destekleyerek gösterdi. Diğer yanda İsrail, hemen Golan tepelerini topraklarına katıverdi. Lübnan Savaşı başladı. ABD Ordusu Vietnam Savaşı’ndan sonra ilk kez Karayipler’deki Grenada’ya çıkarma yaparak solcu hükümeti devirdi. Vs.
444 günlük rehine krizi kısa zamanda unutuldu gitti.
Dünya şimdi, Margaret Thatcher yani “Demir lady”nin Arjantin’in elindeki sömürgesi Falkland adalarını kurtarmasını konuşuyordu...
Yani demem o ki:
Siz siz olun rehine krizini küçümsemeyiniz...
Musul rehineleri konusunda ne diyordu; bir dönemin konsolos baskıncısı Numan Kurtulmuş?
Her şey çok açık aslında, görmesini bilene...