Sabah yürüyüşünde aydın bir dostuma rastladım. Yüzü asıktı:

“İçimden ağlamak geliyor!” dedi ve ekledi:

“Doğduğum zaman niçin ağladığımı, gün geçtikçe daha iyi anlıyorum. Hayat hep ağlamak galiba! Nasıl bir adalet bu yaa?”

Sözlerinin nedenini sordum.

“Gezi Davası’nda tutuklu yargılanan Osman Kavala’ya ağırlaştırılmış müebbet, 7 sanık için de 18 yıl hapis cezası verilmesi, tüm adalet duygularımı yerle bir etti! Nasıl bir davadır bu? Bir kimse kendi davasında hâkim olabilir mi? Bu kuralı bile çiğnediler!” dedi.

O zaman anladım...

★★★

Tüm anketler, ülkemizdeki adaletin büyük güven kaybına uğradığını zaten gösteriyor. Bu tür tartışmalı davalar, toplumda adaletsizlik duygusunu kar topu gibi yuvarlandıkça büyümesine sebep oluyor.

Osman Kavala’yı yargılayan mahkeme heyetindeki üye bir yargıcın AKP’li çıkması, ne yazık ki, verilen mahkûmiyet kararına gölge düşürdü.

Hâkim M.’nin 2018 yılında AKP’den milletvekili aday adayı olduğu anlaşıldı.

Aynı hâkimin:

“Türkiye 2023 ve 2071 hedeflerine ancak Recep Tayyip Erdoğan ve teşkilatları ile ulaşır. Var gücümüzle 24 Haziran seçimlerinde bu işi tamamlayacağız” dediği ortaya çıktı.

★★★

Bu durum bana, Ziya Paşa’nın yaklaşık 150 yıl önce yazdığı ünlü beyiti hatırlattı:

“Kadı ola davacı ve muhzır dahi şahit,

Ol mahkemenin hükmüne derler mi adalet?”

Günümüzün Türkçesi ile beyitin anlamı şu:

“Hâkimin davacı, sanıkları mahkemeye çağıran kişinin şahit olduğu mahkemenin hükmüne adalet denir mi?”

Demek ki, 150 yıldan bu yana değişen fazla bir şey olmamış!

★★★

Osman Kavala ve diğer sanıklar hakkında verilen kararlara, bir üye hâkimin karşı oy kullanması kararda ittifak olmadığını gösteriyor.

Üye hâkim, sanıkların üzerlerine atılı suçlardan cezalandırılmalarına yeterli delil  bulunmadığından beraatlarına karar verilmesi gerektiğini belirtti.

Üye hâkimin ayrıca, tutuklu sanık Osman Kavala’nın tahliyesi, tutuksuz sanıkların ise tutuklanmaması yönünde oy kullanması, mahkemedeki fikir ayrılığını net olarak gösteriyor. Bu durum kararı daha da tartışılır hale getirdi!

Adalet de, sağlık da yaralı!


Osman Kavala’nın mahkûmiyet kararının siyasi olduğu şeklindeki tartışmalar sanırım bitmeyecek!

Bugün ulus olarak mutsuzsak, bunun başlıca sebeplerinden biri, adalete olan güvenin sarsılmasıdır.

Anketler ülkede adalete güvenin önemli oranda erozyona uğradığını gösteriyor.

Tüm hayatta mutluluk adaletten doğar.

Nerede aşırı güç varsa, orada adalet zaafa uğruyor demektir.

Ülkeler yalnız adaletle büyür, gelişir, sonsuzlaşır, adaletsizlikle ise yıkılır.

Kuran-ı Kerim’in “Allah hak ve adaletle idare edenleri sever” sözünü her zaman hatırlamakta fayda var.

“Hekimi ve hâkimi olmayan bir memlekette yaşanmaz, orada dirlik ve düzen olmaz!” sözü de sağlık ve adaletin önemini vurgular.

Oysa bizim adaletimiz de yaralı, sağlık sistemimiz de...

Böyle bir tabloda geleceğe nasıl umutla bakacağız?

TEBESSÜM

Çapkın kocaya ceza!


Bir kadın, sabah kahvesine gittiği sosyetik komşusunu kutlar:

“Ooo, Süheyla hanım, elbisen çok güzel... Sen mi seçtin, kocan mı?”

“Kocam... Kendisini affettirmek için o seçip armağan etti.”

“Güzeeel... Peki, nereden çıktı bu cömertliği?”

“Habersizce bürosuna gittiğimde kapıyı vurmadan içeri dalınca bir de ne göreyim? Asistanı olan genç kadınla öpüşmüyor mu?”

“Yaa? Vay hınzır vay! Peki, affettin mi?”

“Ne münasebet! Daha değil... Bir elbiseyle affetmem! Bir de pırlanta kolye hediye etmesini bekliyorum!”

GÜNÜN SÖZÜ


Tanrı’nın “adalet değirmeni” ağır ama iyi öğütür!