Fitili ateşleyen, çok da beklenmedik bir twitter mesajı oldu.

Nurgül Yeşilçay, ralli pilotu Burcu Çetinkaya ile ilgili şunları yazdı: “Sen özel okullarda oku. Kadın rallici ol. sonra türbana gir. Sonra Urfa’da bi aşiretle evlen. Bunu rahmetli Meral Okay bile dizi yapamazdı. HAYAT”

Bu mesajın ardından her zamanki sosyal, toplu linç duygusu harekete geçiverdi hemen.

Açıkçası bu linç güruhunun artık biraz da kendi kafalarındaki düşünceleri ve hayata karşı sıkıntılı bakış açılarını Nurgül Yeşilçay üzerinden temize çıkardıklarını düşünür oldum.

Ayrıca muhafazakarların tesettür alınganlığından da bıktım ve yoruldum.

Kendileri bizlerin yaşam tarzına en tatsız ve acımasız yorumları yapabiliyor.

Ama sıra kendilerine eleştirel olarak yaklaşanlara gelince hemen lince girişiveriyorlar.

Neresinden bakarsak bakalım, Burcu Çetinkaya’nın gözümüzün önünde yaşadıkları hakikaten diziye konu edilse inanması çok zor bir hikaye çiziyor.

Ve ben Nurgül Yeşilçay’ın cümlelerinde Çetinkaya’nın seçimlerini aşağılayan, hor gören ya da eleştiren bir taraf göremiyorum.

Burcu Çetinkaya’nın hayatına bakıp dudak bükenler, eleştirenler kendilerini Nurgül Yeşilçay üzerinden temize çekiyor.

Poyraz’da Batman izleri


Artık biliyorsunuz. Geçen sezon bir kaç kez yazmıştım ‘Poyraz Karayel’ dizisini hayli beğeniyorum.

Bugün yayınlanacak olan ikinci sezonun ilk bölümünü de merakla bekliyorum.

Ama dün akşam ilginç bir şey keşfettim yeni bölümün fragmanını izlerken.

Fragmanın müziği resmen ‘Dark Knight’ filminin müzikleriyle aynı.

The Dark Knight serisi yani Christopher Nolan’ın çektiği son iki Batman filmi kadar filmde kullanılan müziklerini de çok beğendim.

rahsan-gulsan-sli-2

Hans Zimmer isimli bir film müziği dehası yapıyor bu müziklerini ve kariyerinde ‘Karayip Korsanları’nın müthiş tema müziği dahil birçok büyük yapım da var.

‘The Dark Knight’ın müziklerini iTunes’tan indirip sürekli dinlemiş biri olarak (evet bazı konularda pek de normal değilim) ‘Poyraz Karayel’in evinde parti verdiği görüntülerin yer aldığı fragmanın müziğinin benzerliğine çok şaşırdım.

Ama günahlarını almayayım. Belki telifini ödemişlerdir...

Aspendos da sizlere ömür


Bu restorasyon anlayışı giderek daha büyük sıkıntı olmaya başladı.

Bir tarihi kalıntının tüm kırık, çatlak ve eksik parçalarını sanki o yapı dün inşa edilmiş gibi onaran ve son on yılda peydahlanan restorasyon anlayışından söz ediyorum.

Bazı bilim insanları uygulananın doğru bir yöntem olduğunu söylese de sonuç bilimselden daha çok zavallı görünüyor.

Sünger Bob kılığına sokulan Şile Kalesi hakkındaki tartışmamız daha soğumadan Aspendos’un o talihsiz fotoğrafları düştü önümüze bu kez.

O yeni takılan mutfak mermeri kılıklı taşlar yok laboratuvarda incelenmiş de, yok bilmem nereden getirilmiş.

Sonuç değişmiyor. Korkunç görünüyor.

İtalyan mesela, bilmiyor mu Collesium’u mutfak mermerine boğup ilk günkü haline dönüştürmeyi?

rahsan-gulsan-sli-3

Kaç kere görmüşümdür, hep aynı durur Collesium.

Şimdi bir korkum var.

Ya kalkıp Nemrut’taki kral heykellerinin başlarını yerine takmaya karar verirlerse diye ödüm patlıyor.

Binlerce yıllık yapının günümüze gelmiş halini korumak yerine, yeni malzemeyle onu ilk günkü haline çevirmeye çalışmak ve orijinalliğine ciddi zarar vermenin kendi adıma bilimsel bir tarafını göremiyorum.