Pelikancılar diye bir oluşumdan haberimiz vardı. Kim oldukları, ne işe yaradıkları sınırlı bir çevre tarafından biliniyor, yurttaş bunları pek tanımıyordu. Sedat Peker konuşunca Türkiye, kimmiş, neyin nesiymiş bu pelikancılar öğrenip, soru sormaya başladı.

Elazığ’da 2019’da Kazakistan uyruklu üniversite öğrencisi ve yerel bir televizyon kanalında sunuculuk yapan Yeldana Kahraman’ın evinde ölü olarak bulunduğunu biliyorduk. Ama, nasıl öldüğü hakkında bilgimiz yoktu. Genç kıza tecavüz edildiğini, olayın üzerinin örtülmeye çalışıldığını iddia eden Sedat Peker’den öğrendik.

Bir AKP milletvekilinin devletin karakolunda dövüldüğünü duymuştuk. Sedat Peker konuştu, “O vekilin kolunu, bacağını hem de devletin karakolunda ben kırdırdım” dedi. İşin altında neler olduğunu öğrendik.

Bazen, bazı isimlere birileri tarafından, ‘hakkında dosya hazırlanıyor, bir süreliğine yurtdışına çıkış yap. İşi çözeriz dönersin’ denildiğini biliyor ama tezgahın nasıl yürüdüğünü bilmiyorduk. Sedat Peker kendisinden örnek vererek konuştu, “Siz bana dosya hazırlıyorlar, tehlikeli bir durum olursa haber vereceğiz” demediniz mi diye sordu. Öğrendik ki, evet böyle şeyler oluyormuş!

Cumhurbaşkanı’nın damadı eski bakanlardan Berat Albayrak ile yine yüksek mevkilerdeki bazılarının aralarının açık olduğunu, bu yüzden sürtüşmelerin yaşandığını hissediyorduk! Sedat Peker konuşunca, kimlerin fırsat bulsa birbirinin gözünü oyacağını öğrendik.

Ortalıkta ‘büyük gazeteciyim’ diye caka satanları, Ankara’daki bazı yetkililerle sıkı fıkı olduklarını, önemli yerlerle onlar arasında posta güvercinliği yaptıkları biliniyordu. Sedat Peker, isim vererek bir konuştu kabak gibi ortaya çıktılar.

Fake hesaplar, paralı troller olduğunu, hoşa gitmeyen bir durum olduğunda birilerinin talimatı ile o insanın, o kurumun üzerine salındıklarını çok yakından biliyorduk. Sedat Peker konuşup, Süleyman Soylu için, “Açılmasına vesile olduğum haber portallarıyla istifa ettiğinde sana destek olmadık mı, robot hesaplardan on binlerce twit atılmadı mı” deyince trollerden iyice emin olduk.

Aldıkları talimatla, Fethullah Gülen’in, terör örgütü lideri feto olduğu dönemlerde bile birilerinin ABD’ye gidip onunla görüştüğü bilgileri sızıyordu. Sedat Peker, isim vererek kimin gittiğini anlattı.

Ankara’da ‘çok mühim’ danışmanlar olduğunu, iyi paralar kazandıklarını, lüks araçlara binip gezdiklerini duyuyor, ‘kim acaba’ diye merak ediyorduk. Sedat Peker, kimlerin kimlere danışman olduğunu, danışmanların araba markalarına kadar anlattı.

Tarlalar, yeşil alanlar bir bakıyorduk imara açılmış, üzerlerine milyarlık rezidanslar konduruluyordu. Bu işe akıl sır erdiremezken Sedat Peker konuştu, suyun başındakileri öğrendik.

Bazı insanların FETÖ taktiği ile hala sindirilmek istendiğini, kumpaslarla suçsuz yere ‘FETÖ’cü’ denilerek hapse tıkıldığını, tıkılmak istendiğini biliyorduk. Sedat Peker örnekle anlattı, kimlere nasıl tezgahlar kurulduğunu öğrendik.

Hürriyet Gazetesi basıldığında, “Bu işin arkasında mutlaka kuvvetli birileri var” diye düşündü herkes. Sedat Peker konuştu, bir milletvekilinin telefon edip böyle bir şey ‘rica’ ettiğini, baskın talimatını kendisinin verdiğini, asıl amacın ise medya grubunun Aydın Doğan’ın elinden almak olduğunu anlattı.

Cumhurbaşkanı’nın çok yakınlarındaki isimlerin peşlerine adam takılıp, takip ettirildikleri, fotoğraflarının çekildiği iddiasını08 bilmiyorduk. Peker konuştu isimler verdi. Ağzımız açık, öğrendik.

Azerisi, Rus’u, İranlısı, Esad’dan kaçan zengin Suriyelisi memlekete geliyor, marinaydı, lüks oteldi, araziydi alıyor zenginliğine zenginlik katıyor, hatta bazıları çok ünlü olup magazin dünyasında bile boy gösteriyordu. Önce yükseklere çıkarılan, servetleri paylaşılan sonra da aniden hapse tıkılıp mallarının, arazilerinin, otellerinin, marinalarının üzerlerine çökülen adamları ve bu işlerin nasıl ayarlandığını Sedat Peker’den öğrendik.

Kolombiya’da 5 tona yakın kokain yakalandığını, yakalanmasa Türkiye’ye, İzmir limanına geleceğini, Türkiye, Venezuela ve KKTC’nin yeni uyuşturucu güzergahında önemli hale geldiğini, kokainin Türkiye’de kime geleceğinin bilinmesine rağmen ses çıkarılmadığını Sedat Peker’den isim isim, tarih tarih öğrendik.

Türkiye Cumhuriyeti’nin son başbakanı Binali Yıldırım’ın oğlunun resmi heyetle Venezuela’ya gittiğini Sedat Peker’den öğrendik. Bu bilginin ardından oğlu dururken Binali Yıldırım konuştu, “Oğlum Venezuela’ya gitmiştir, maske yardımı götürmüştür” dedi. Tam inanmıştık ki, bu kez avukatları çıktı, ‘giden maske değil, hediyelik badem şekeriydi’ dedi! Neye inanacağımızı şaşırdık.

Bazı mühim insanlar cezaevine girdiğinde onlara çok iyi bakıldığını duyuyor, adalet sistemi kimseye ayrıcalık tanımaz diyorduk. Peker konuştu, eski bakanlardan Mehmet Ağar hapse girdiğinde koruma polislerinin de onunla yattığını, cezaevine jakuzi ve helikopter pisti yapıldığını öğrendik.

KKTC’de dürüst, şerefli gazeteci Kutlu Adalı, evinin önünde suikast düzenlenerek öldürülmüştü. Çıkar çatışması, mafya ayakları ile kamuoyu uyutulmaya çalışılsa da kimse inanmamıştı. Sedat Peker çıktı, “Benden Kutlu Adalı’yı öldürecek bir isim istediler. PKK’ya yardım ediyor dediler. Bizzat kardeşimi onlara verdim. Kardeşim de Kıbrıs’a gitti. Ancak o öldüremedi. Başka bir ekip halletmiş. Oysa Adalı’nın PKK ile falan hiç alakası yokmuş” dedi, isimler vererek anlattı. Durumu bizim gibi ‘bilmeyen’ adaletimiz de öğrendi, soruşturma başlattı!

Türkiye’nin en dürüst, güvenilir gazetecisi Uğur Mumcu evinin önünde katledildi. Olay geçen onca yıla rağmen aydınlatılmadı. Aslında birileri gayet iyi biliyordu da, susuyordu! Sedat Peker konuştu, suikastın bunca yıl neden karanlıkta kaldığı ortaya çıktı.

Vorzakonlar adlı suç örgütünü bilmiyorduk. Guli lakaplı Nadir Salifov’un bu örgütün lideri olduğunu, zırt pırt Türkiye’ye gelip iş bitirdiğini bilmiyorduk. Evet, memleketin yol geçen hanına döndüğünü görüyorduk ama o kadar. Sedat Peker konuştu, Guli’nin ‘Türkiye’ye girişinin yasak olmasına rağmen’ birilerinin işaret ettiği insanları öldürmek için gelip gittiğini öğrendik.

Biz, seçilmiş belediye başkanı Ekrem İmamoğlu, ilçe belediye başkanları ve valinin İstanbul’u yönettiklerini sanıyorduk. Sedat Peker isimler vererek konuşunca, İstanbul’u asıl kimin yönettiğini öğrendik.

Bilen gayet iyi biliyordu. Ama biz, “Silivri Emniyet Müdürü Hakan Çalışkan’ın makamında neden canına kıydığını” Sedat Peker isim, yer ve zaman vererek anlatınca öğrendik.

FETÖ borsasından herkesin haberi vardı. İşin içindekiler hakkında pek bilgi sahibi değildik. Sedat Peker, “Tapu müdürlüklerine gidin, kimlerin tapuları kimlerin üzerine geçmiş oralara bakın. Onu korkut, bunu korkut malının üzerine kon” dedi, isimler verdi. Borsa oyuncularını tarif etti, az buçuk çaktık köfteyi!

Bodrum Yalıkavak Marina’da bazı ‘hatırlı’ gazetecilerin özel masaları olduğunu, buralarda dostlarıyla birlikte yedikleri örneğin 10 bin liralık yemeğin faturalarının indirimli olarak 200-300 liraya düşürüldüğünü Sedat Peker anlatınca öğrendik.

İş dünyamızın bazı ünlü isimlerinin Cumhurbaşkanı ile görüşmeye gittiklerinde ‘neredeyse donlarına kadar arandıklarını’ ama bu duruma ‘ne oluyor kardeşim hırsız mıyız biz’ deyip tepki göstermediklerini Sedat Peker’den öğrendik.

Sedat Peker’in Suriye’deki Bayırbucak Türkmenleri’ne kendi parası ile aldığı ‘malzemeleri’ TIR’larla gönderirken, SADAT oluşumunun da başka TIR’larla kendi hazırladıkları ‘yardımları’ gönderdiklerini öğrendik. SADAT’ın gönderdiği şeylerin kime gittiğini Sedat Peker de bilmiyordu, dolayısıyla biz de öğrenemedik.

Bir siyasetçinin Sedat Peker’den her ay 10 bin dolar maaş aldığını en yetkili isim olan İçişleri Bakanı bizzat açıkladı. Kim olduğunu merak ettik haliyle, sadece savcılara söyleyeceğini öğrendik! Sedat Peker konuştu, siyasetçinin AKP’li olduğunu öğrendik. Ama, her ay 10 bin dolar ödediği yanlış bilgiydi. Doğrusunu Peker şöyle izah etti: “1.5 milyon lira. Ayrıca aracına çanta ile para bırakıyorduk. Sadece o değil, başkalarına da verdik...”

AKP seçim öncesi millete ‘40 yıl hatırı vardır’ diye kahve dağıtmıştı. Sedat Peker konuştu, “İşte o kahveler benim şirkete aitti. Onlarca milyon liralık kahveyi benden alıp dağıtmadınız mı siz, bir lira mı verdiniz, verdiyseniz hani fatura” dedi. Kahvenin Yemen’den gelmediğini öğrendik.

Bodrum’daki Paramount Oteli’nin sahibi Sezgin Baran Korkmaz’ın nasıl korkutulup kaçırıldığını, otelin başına gelenleri Sedat Peker konuşmasa nereden bilecektik? Korkmaz’ın nasıl Ankara’ya çağrıldığını ve bir gün sonra apar topar nasıl yurtdışına kaçtığını öğrendik. Sahipsiz kaldığı için sebil haline gelen otelde tatil yapan gazetecileri ve daimi müşteri listesinin de Peker de olduğunu öğrendik.

***

Sedat Peker konuştu, bilmediğimiz şeyleri duyduk. O anlattı, az bildiklerimizi artık daha iyi biliyoruz. O söyledi, bildiğimizi sandığımız konuları eksiksiz kavradık! Suç örgütü lideri falan deniyor; suç örgütü liderliğine bir gün Türk yargısı karar verecek mutlaka... Ama Sedat Peker’e ‘öğreten adam’ dense yeridir. Sadece 9 derste, üstelik uzaktan eğitimle ne çok şey öğretti millete... Oku oku bitmiyor.