Bir öğretmenden mektup aldım. Bu öğretmen 10 gün sonra yapılacak belediye seçimlerinde Ankara’da bir ilçenin Belediye Meclisi’ne üye seçilmek istedi. Ankara kenti için yapabilecekleri olduğuna inanıyordu. Köşeyi bugün “Öğretmenin Mektubuna” ayırdım.
Mektup anlatıyor:
“Özgeçmişim ve kendim ile ilgili belgeleri partime sundum. Cumhuriyet Halk Partisi’nin 30 yıllık üyesiyim. Ankara Çankaya Belediye Meclisi üyesi adayı oldum. Yöntem olarak “atama yoluyla” aday seçimi yapılacaktı. Ancak atamanın hangi koşullarda yapılacağı açıklanmadı. Genel Başkanın, “liyakat- beceri- emek” diye dile getirdiği ilkelere inanarak başvurumu yaptım.
★★★
Ben kimim?
Neler yaptım?
Özgeçmişim nedir?
Partime sundum.
30 yıllık edebiyat öğretmeniyim. Anadolu’nun değişik il ve ileçelerinde öğretmenlik yaptım. Çağdaş Türk Dili Dergisi’nde, Halk Edebiyatı Dergisi’nde, Gösteri Dergisi’nde ve pek çok yayında makaleler yazdım. Yazılarımın ağırlık noktası; kent ve kent yaşamı üzerineydi. Ağırlıklı olarak da Ankara kenti ve ilçeleriyle ilgili oldu.
★★★
Söz Uçar.
Günyüzüne Dökülenler.
Ankara Mektupları.
Başlığıyla yayınlanmış 3 kitabım var. Ben Ankara için bir kent gönülüsü (aktivisti) oldum. Benim gibi düşünüp davrananlarla birlikte Ankara’ya bir park kazandırdık. Bu parkın eski hali madde ve alkol bağımlılığı olan, özenle bakıma alınıp korunmaları gereken insanların yatıp kalktığı perişan, mezbele bir yerdi. Adını benim yazımdan esinlerek “Okur Yazar Köşesi Parkı” koyduk ve Büyükşehir Belediyesi de burayı yemyeşil, pırıl pırıl bir kent mekanına çevirdi. Halkın hizmetine sundu.
★★★
Edebiyat öğretmeniyim.
Kent gönüllüsüyüm..
İlçe Belediye Meclisi’ne seçilerek kente daha da faydalı olabilmeyi istedim. Bu duygu beni manevi açıdan da besliyordu. Partime, beni aday göstersin diye başvurdum. Mülakat yapılmadı. Listeler açıklandı. Ben yoktum. Listeye eş, dost, akraba, tanıdık doldurulmuştu.
★★★
Listede yerleşim şöyleydi: Eski Parti Meclisi ve Kurultay Delegesi’nin oğlu, parti meclis üyesinin ortağı, bir belediye başkanının kızı, bir eski genel başkanın yeğeni, bir eski parti meclisi üyesi, bir danışmanın ablası, eski genel başkanın şoförü, mevcut parti meclisi üyesinin kardeşi, Ankara milletvekilinin komşusu.
Liyakat.
Beceri.
Emek.
Listede yoktu.
Durumu Parti yönetimine; “Ankara’nın ilçesi için parti meclis üyesi aday listesi hazırlanırken milletvekillerinin ve bürokartaların hısım, akraba, tanıdıkları ölçü alındı. Benim bu listeye alınmamamın nedenlerini tarafıma bildirmenizi rica ediyorum” diye mektup yazdım.
Cevap vermediler.
Y. Umut Özkan.
Edebiyat ögretmeni.”
★★★
Türkiye’nin siyasi yapısında ciddi çürüme yaşanıyor. Politikacı olmak, devlet imkanlarından palazlanma, kamu parasını yeme ve yedirme mesleğine dönüştürüldü. İşte en son açıklanan ve açıklanmayan mal varlıkları da zaten bu gerçeği haykırıyor.
Bu yapı!
Ülkemizi dibe çekti.
İktidar partisi, kendini tek adama vidalamış, gösterdiği bütün belediye başkanı adayları dökülüyor. Muhalfet partisi ise söz verdiği halde gösterdiği adayları halka, en azından partinin üyelerine seçtirmek gibi bir altın fırsatı kullanamadı. O fırsat bağıra bağıra, uyara uyara gelmişti. Öğretmen mektubu bize; Türkiye’de çalışkan, dürüst, ahlaklı ve başarılı olmuş iyi insanların neden politikadan uzak durduklarını da anlatıyor.
Anlayana!
Eğilmez kalem: Ali Sirmen!
Bilgiçlikten, uzun tahilelerden kaçardı. Zorbalık dönemlerine başkaldıran, bir çeşit balon delen kalem olma yolunu seçmişti. Beraat ettiği davadan 36 ay tuttuklu kalıp, hapishanede yatmış olmasına rağmen onu içeri atan zorbalığı tiye alır, dalga geçerdi. Barışı savundu. Demokrasiyi savundu. Laikliği savundu. Sosyalizmi savundu. Kuvâ-yi Milliye dirilişini hep savundu. Yürekli bir yazardı. Ali Sirmen: Eğilmez, bükülmez bir kalemdi. Hak bildiği yolda yürüdü. Milliyet Gazetesi’nde ve Cumuhuriyet Gazetesi’nde onunla birlikte çalıştım. Geniş bilgisi vardı. Bilgiye dayalı yazı yazardı. Yazılarında “ben demeyi” hafilik sayardı. Yazmak için yaşamak, duymak, halkı algılamak, bilmek ve sevmek gerekir diyenlerdendi. Örnek gazete yazarı oldu. Ali Sirmen de hayata penecerelerini kapadı.