Yakında üniversitelerde rektör atama dönemi başlıyor. Yine Cumhurbaşkanlığı tarafından üniversitelere yeni rektörler atanacak.

Tabi öncesinde üniversitelerde bir oylama yapılıyor ve en çok oyu alan rektörler arasında Cumhurbaşkanı bir seçme yapıyor. Bu bazan en çok oyu alan ilk kişinin rektör olarak atanması olduğu gibi bazen de en az oyu alan bile rektör olarak atanabiliyordu.

Tabi ki bu durum son derece tartışılıyordu. Nasıl tartışılmasın ki bir yanda bir oylama yapılmış ve en yüksek oyu alanlar var, diğer yanda tercih edilmeyen, üniversitelerinde bile yeterli desteği görmeyen kişiler var ve bunlar da rektör olarak atanabiliyordu.

Son derece anti demokratik bir uygulama bu. Son zamanlarda birçok üniversitede böyle bir oylamanın bile yapılmadığına tanık oluyoruz.

Herhangi bir seçim yapılmayan Cumhurbaşkanı direkt olarak bir kişiyi rektör olarak atayabiliyor. Rektörlüğe atanan bu kişi o makamı hak ediyor mu, etmiyor mu belli değil.

Oysa üniversitede rektörlük demek atanacak kişinin yetkin bir profesör olması demek. Rektör olacak kişi öncelikle kendi alanında başarısını kanıtlamış, ulusal ve uluslararası alanlarda çalışmaları bilimsel kurullar tarafından kabul edilip itibar görmüş kişi olmalı.

Bu da yetmez. Ayrıca insani ilişkileri de gelişmiş, aydın ve demokrat bir yapıda
olmalı.

Ve elbette ki çalışkan olmalı. Üniversiteleri ve o eğitim kurumlarında öğrenim gören gençleri, Atatürk ilke ve devrimleri ışığında yarının çağdaş Türkiye’sini inşa edecek birer eleman olarak yetiştirmeye kendini adamış olmalı.

Rektörlük atamaları yapılırken rektörlük için başvuruda bulunan adayların koşulları sağlayıp sağlamadıkları son derece önemli.

Yazımın burasında önemle şunu belirtmek isterim; bilindiği üzere mevzuat gereği ancak profesör ünvanına sahip olanlar rektör olabilir. Bu kapsamda profesörlüğünü yabancı ülkelerde almış olan öğretim elamanlarını Türkiye'de yüksek öğretim kurumundan almış oldukları denklik (eş değerlilik) büyük önem arz etmektedir.

Yüksek Öğretim Kurulu'ndan profesörlüğe ilişkin denklik belgesini almamış olan öğretim elamanlarının Türkiye’de profesörlüğünün geçerli olmadığı ve bu ünvanı kullanamayacakları açıktır.

Yürürlükteki mevzuat hükümlerine göre rektörler profesörlük yapan öğretim üyeleri arasından atanmaktadır. Diğer taraftan profesörlük ünvanını ve yetkisini yabancı ülkelerde almış olanların en az 2 yıl bu unvan ve yetki ile yabancı ülkelerde öğretim ve araştırma kurumlarında çalışmış olanların bu ünvanlarının Türkiye’de geçerli sayılmasının ancak Üniversiteler Arası Kurul Kararı ile olacağı belirtilmiştir.

Daha açık bir ifade ile yurt dışında alınan profesörlük ünvanı ve yetkisinin Türkiye’de geçerli olabilmesi için üniversiteler arası kurulun bununla ilgili vermiş olduğu “Denklik-Eşdeğerlilik” kararının olması gerekir.

Aksi halde o öğretim üyesinin profesörlük ünvanı ve yetkisi geçerli değildir. Bu bilgiler ışığında şöyle bir bakalım; çevremizde bu tanımlara uyan rektörler var mı? Mevzuata uyuyor mu, yoksa aykırı mı?

Sanırım mesaj yerine ulaştı!..