Merkez Bankası Başkanı Hafize Gaye Erkan, yurtdışında önemli görevlerde bulunmuş, kendisine ihtiyaç duyulduğu söylenince ülkesine gelmiş. Nasıl bir yükün, nasıl bir sorumluğun altına girdiğini biliyordu. Açıkçası, Merkez Bankası’nın sempatik başkanının böyle zor bir dönemde başarılı olmasını herkes istiyordu. Başkan, sessiz-sedasız işine yoğunlaşmış bir şekilde çalışırken, babası Erol Erkan’la ilgili iddialar gündeme geldi.
Baba Erol Erkan’ın, Banka’nın Özel Kalem, Destek Hizmetleri ve İnsan Kaynakları başta olmak üzere bazı idari birimlerinin işlerine karıştığı, sanki yetkiliymiş gibi birimlerin başındaki kişilerden bilgi aldığı, onlara talimat verdiği, özellikle başkanlık katında çalışan aşçı, garson ve temizlik görevlilerinin işlerine karıştığı, hatta odasının bile bulunduğu öne sürüldü. O iddialar doğruysa, bürokrasinin zirvesinde olan kızına, bir babanın yapacağı en büyük kötülüktür.
ÖNÜNE ATAMA KARARNAMESİ GELDİ
Merkez Bankası Başkanının babasıyla ilgili iddialar gündeme gelince, meslektaşım Abbas Satır, daha önce okuduğu ve kütüphanesinde bulunan bir kitabı hatırladı. Çok genç yaşta bürokraside başarı kazanmış ve daha sonra siyasette bakanlığa kadar yükselmiş, yıllarca CHP üst yönetiminde bulunmuş kişinin “Anılarım” kitabını kütüphanesinden indirdi. Bu ilginç ve günümüzde yaşandığı belirtilen olaylara ışık tutacak bölümü birlikte okuyalım:
“1960 yılında İstanbul Teknik Üniversitesi’nden (İTÜ) yüksek inşaat mühendisi olarak mezun oldum. 1961 yılında Karayolları Genel Müdürlüğü (KGM) Etüt Proje Fen Heyeti Müdürlüğünde mühendis olarak göreve başladım. Karayolları Genel Müdürlüğü, Türkiye’nin önemli kuruluşlarından biridir. Bu kurumda torpille hiçbir makama gelemezsiniz. Liyakat daime ön plandadır.
Çeşitli şantiyelerde görev yaptım. 27 yaşına gelmiştim. Askere gitmeye hazırlanırken önüme bir atama kararı geldi. ‘KGM Erzurum 12. Bölge Müdürlüğüne atamanız yapılmıştır.’
ORDUDA GENERALLİK GİBİ
Çok şaşırdım. Diğer bölge müdürleri benden çok daha kıdemliydi. Haberim olmadan yapılan bu atama, hem kurum için hem benim için bir sürpriz olmuştu. Karayollarında Bölge Müdürlüğü önemli bir makamdı, ordudaki generallik gibi bir şeydi. 27 yaşında bu rütbeyi almak, benim için çok önemli bir kazanımdı. Erzurum’da göreve başladım.
Bölge Müdürüne tahsis edilmiş lojman oldukça büyüktü. Bekardım. Ailemi de yanıma aldım. Babam, İlköğretim Müfettişi idi. Ankara’daki görevini Erzurum Milli Eğitim Müdürlüğüne getirtti. Atatürk dönemi öğretmeniydi. Babam güçlü bir kişiliğe sahipti. Bulunduğu her çevrede saygı görür, dostluklar kurardı. Bölgede görevli şube müdürlerinin yaşları babamın yaşına yakındı. Bölge lokalinde oyun oynuyor, birlikte yemek yiyorlardı. Bu beraberliğin sakıncaları olabilirdi.
Bu arada Fransa’ya teknik bir gezi yaptım. Dönüşte hiç istemediğim işlerle karşılaştım. Babam zaman zaman işlere karışmayı adet edinmiş gibiydi. Bu durumu hızla düzeltmem gerekiyordu. Önce babamın grubundaki kişileri çağırdım ve ‘Besbelli babamı çok seviyorsunuz. Beraber olmaktan mutlu oluyorsunuz. Erzurum merkezde Güzelyurt Lokantası var. Oranın yemekleri bizim lokalde çıkan yemeklerden daha güzel. Bundan sonra yemeklerinizi orada yersiniz’ dedim. Babamın grubundakiler;
- ‘Müdür Bey bunu niye istiyorsunuz?’ dedi.
-‘Size ceza vermem gerekse çok mutlu olurum. Çünkü bölge mensupları müdürün babasıyla düşüp kalkmanın bir ayrıcalık yaratmadığını görürler. Ama ya aksi olursa, sizi ödüllendirmem gerekse, hele bir de o sırada başkalarını cezalandırmış isem, bu personel arasında huzursuzluğa yol açar, benim adaletimden şüphe ederler.’
Sıra geldi bunu babama söylemeye...
GÖZLERİ BÜYÜDÜ, SERT SES TONUYLA
Bir gün lojmanda babamla beraberiz. Babama ‘Ver elini öpeyim’ dedim.
Babam ‘Ne var ki?’ dedi.
-‘Baba bundan sonra sosyal tesislere gitmeseniz iyi olur. Bölgedeki arkadaşlarınızla, Güzelyurt Lokantasında buluşabilirsiniz.’
Babamla arkadaş gibiydik. Ancak sert bir yanı da vardı. Gözleri büyüdü ve sert bir ses tonuyla;
-‘Sen kim oluyorsun da, bana bunları söylüyorsun?’
-‘Ben Karayolları 12. Bölge Müdürüyüm.’
- ‘Ben de müdürün babasıyım. Müdür bana emredemez. O benim emrime girer.’
“BABA” DİYE BİR MAKAM VARSA
-‘Babacığım Bölgeye telefon edip, bir kuruluş kanunu getirteyim. Orada makamlar sayılıdır. Bölge müdürünün babası diye bir makam varsa, emrinize girerim’ dedim. Babam ikna olmamıştı. Hiddeti devam ediyordu. Son olarak şunu söyledim:
-‘Babacığım şu dolaptan bir beyaz kağıt alayım ve KGM 12. Bölge Müdürlüğünden istifamı yazayım, o zaman emrinize girerim’ dedim. Sakinleşti ve güleç bir ifade ile ‘Oğlum yine beni ikna ettin. Şartlarını kabul ediyorum’ dedi. Ben de tekrar elini öperek gönlünü aldım.”
Okuduğumuz, TESAV Vakfı tarafından yayınlanan “Erol Tuncer-ANILARIM” kitabından alındı. Erol Tuncer, Bürokraside genç yaşta önemli makamlara gelmiş ve yine genç yaşta CHP Gümüşhane Milletvekili olarak TBMM’de görev yapmıştı. Bülent Ecevit Hükümetinde İmar ve İskan Bakanlığı ve son olarak CHP Genel Sekreter Yardımcılığı görevinde bulunmuş saygın bir siyasetçidir. Boş durmuyor, günümüzde toplumsal araştırmalarını sürdürüyor.
Erol Tuncer’in 65 yıl önceki anısı, günümüze ışık tutan, bazı babalara ders olması gereken bir anı değil mi?