ProfYalçın Küçük’ün sözüdür:

-Yönetici için korkutma, şiddetin kendisinden daha etkilidir!

Ülkemizde siyaset kültürü sürekli korku üretiyor.

Bu aslında yeni değil; son yıllarda korkutma yönteminin artışına tanık oluyoruz:

-Her aykırı düşünen terörist damgası yiyor...

-Her eylem komplocuk ile yaftalanıyor...

-Her muhalif hareketin hedefi kaos çıkarmak oluyor...

Hedefi, ülke ve millet olan gizli-açık tertipten geçilmiyor! Böylece rejim, salt korku inşasıyla sürüp gidiyor. Yönetme becerisi, korku yaratmakla ölçülüyor.

Ki amaç; itaat yaratmak, boyun eğdirmek, otoriterliği hâkim kılmak...

Böyle böyle, güvenlik sorunu siyasetin öznesi haline getirilerek, devletin her türlü şiddeti meşrulaştırıyor! Korku yaratmak, şiddetin meşrulaşmasına sebep oluyor.

Heyhat! Şu satırları yazmak bile, “dış tahrik” ve “tertip” gibi bin bir komploya sebep olabilir!

Maalesef... Siyaset sürekli paralize ediliyor; gayri milliler diye rakipler/muhalifler/ötekiler düşmanlaştırılıyor. İktidar, bir “güvenlik sırrı var ve ona sadece kendisi vakıf” havası estiriyor...

İşin özünde iktidar, kendini korumanın yöntemini böyle sağlıyor!

★★★

Korku yaratmak sadece devletin güvenlik kurumları alanında değil, ekonomiden kültüre hayatın her alanını etkiliyor...

Baksanıza, tüm tartışmaların temelinde hareket alanını felç eden -çoğu yapay- komplo ürünü korkular var.

Ülkedeki aşırı kutuplaşmanın sebebi bu değil mi?

Ülkede demokrasi kültürünün bir türlü kökleşememesinin sebebi bu değil mi?

Ya hukuk devletinin sürekli erozyona uğraması?

Ya özgürlüklerin sınırlanması?

Ya gündemde hep suç ve cezanın olması?

Güvenlik korkusu, (en son AYM-Yargıtay çekişmesi gibi) yasaların/kanunların üstünde oluyor. Her konu/tartışma daima “tehdit bağlamında” ele alınıyor. Demokratikleşmenin önüne böyle set çekiliyor.

Çoğu kimseler bu hakikatle yüzleş(e)miyor, korkuyor, kurban olmak istemiyor! Korku, insanları olağanüstü rejimde yaşamaya mecbur kılıyor...

Bu “korku iklimin” son yıllarda baş yaratıcısı FETÖ oldu. Devlet sırlarının korunduğu Kozmik Oda’ya bile böyle girildi. Vs. İdeolojik mirası sürüyor ne yazık ki...

★★★

Her olaya komplocu yaklaşım, her muhalife gayri milli bakış keyfiliği ülke idaresini kaosa sürüklüyor.

Kendini “milli cephede” görüp, karşı tarafı sürekli anormalleştirmek çok kırılgan toplum yaratıyor. Devlet bütünlüğü sarsılıyor...

2000’ler başında ülke yönetimini “milli güvenlik devleti” diye tanımlayanların bugün yaptıkları nedir? “Güvenlik diktasıyla” hesaplaşacağını söyleyerek iktidara gelenlerin bugün yaptıkları nedir? 20-30 yıl önce her taşın altında “irtica komplosu” aranıyordu, bugün sadece “düşman” değişti! Kuruntulu komplocu kafa aynı...

Olayın acıklı yanı, her olaya komplocu yaklaşmak Batı merkezli emperyalist sömürünün-tahakkümün görünmemesine sebep oluyor!

Örneğin... Her fırsatta solu hedef yapmak bunun sonucudur, bölücülüktür. 1969 Kanlı Pazar’a böyle gidildi...

Soğuk Savaş döneminde ABD’den ithal edilen “kafadır” bu...

Sonuç:

-Filler hep aynı su yolunu takip ederdi. Bunu keşfeden insanlar siyah kıyafet giyip tuzaklarını su yolu üzerine kurdu.  

Tuzağa düşen filleri günlerce aç bıraktı ve her yanına üzeri çivili sopalarla vurarak onları ölüme terk etti. Bu sopalara terbiye sopası derlerdi.

Fillerin ölüm, açlık korkusuna karşı dirençlerinin bittiği noktada siyah kıyafetli aynı insanlar bu kez beyaz elbiseler giyerek filleri sözde tuzaklardan kurtardı, yaralarını tedavi etti, karınlarını doyurdu.

Filler, hayatlarını borçlu oldukları bu beyaz elbiseli insanlara kayıtsız şartsız itaat etmeye başladı...

Yani:

Korku yaşayan, özgür olamaz.