Bunların çoğu CHP’li belediyelerdi... Fakat CHP Genel Merkezi’nden gık çıkmadı. Ne bir ses, ne bir nefes!
“Peki siz nasıl halkçısınız? Size oy verenlere, dolaysıyla kendi partinize neden kazık atıyorsunuz?” dedik dinlemediler.
Aşırı zamcı belediyelere “Ne yapıyorsunuz?” diyen olmadı!
“2018 yılı vergi döneminden itibaren milletin canı fena yanacak, akıl almaz artışlar vatandaşı sizden soğutacak” diye uyarmaya çalıştık...
Yine dinleyen olmadı!
Pardon... Dinleyen oldu ama CHP’den değil... Her konuda sürekli eleştirdiğimiz iktidar kanadından ses geldi...
Önce Maliye Bakanı Naci Ağbal:
“Bazı belediyelerin Emlak Vergisi’nde yaptıkları aşırı artışa vatandaşın isyan ettiğini görüyoruz. Bu konuya neşter vuracağız. Bir sınır getirmek için çalışma yapıyoruz.” dedi.
* * *
Önceki gün de Başbakan Binali Yıldırım, TV’deki canlı yayında:
“Bazı belediyeler, Emlak Vergisi’nin yeniden değerlendirme oranını astronomik bir biçimde artırdılar. Yüzde 3 bin! Memlekette böyle bir şey yok. Bu, vatandaşa zulümdür! Buna yasayla sınır getiriyoruz. Öyle kafasına göre artırım olur mu? Böyle bir şey olamaz! Emlak vergilerindeki artış yüzde 50’den fazla olmayacak!” dedi.
CHP böylece önemli bir fırsat daha kaçırdı.
Dost sözü dinlemeyince bunun primini iktidara kaptırdılar!
Unutulmasın! Vatandaş sağmal inek değildir!
“Son toprağımız!”
Talat Atilla, Ankara’nın önemli gazetecilerindedir, Başkent’in nabzını iyi tutar.
Talat Atilla, Turktime.com haber sitesinde önemli bir yazı yazdı.
“Son toprak” başlıklı yazısında ciddi bir tehlikeye parmak basarak:
“Yeryüzünün incisi, medeniyet diyarı Türkiye, sözde müttefik ülkelerin kuşatmasını yarmaya çalışırken, üzerinize kürek kürek atılan ölü toprağına daha ne kadar kayıtsız kalacağız?” diye soruyor ve şöyle devam ediyor:
“Çanakkale ya da Kurtuluş Savaşı’nda düşman süngüsüne göğsünü siper edenlerin, particilik gibi bir sorunu mu vardı?
Türkiye’nin yılmaması mücadelesi bir şahsın, bir partinin mi, yoksa topyekûn Türkiye’nin omuzlarında mıdır?
İktidar, kendisi gibi düşünmeyenlere daha fazla tolerans gösterdiğinde, Edebali’nin “Ey oğul...” ile başlayan mirasını içselleştirmiş olmaz mı?
CHP, iktidarın doğrularına sahip çıktığında, Atatürk’ün “Yurt toprağı, sana her şey feda olsun. Kutlu olan sensin.” mirasını kucaklamış olmaz mı?
MHP, siyaset yapma üslûbunu anlayış/empati ile güçlendirdiğinde, Alparslan’ın hoşgörüsüne selam göndermiş olmaz mı?
HDP’nin, Haçlıların elinden Kudüs’ü ilk kurtaran Kürt komutan Selahattin Eyyubi’den feyz alması, HDP’ye daha fazla onur getirmez mi?
... Irkçılık ve terörün bahçesinde bağdaş kurmak zavallılık, haklının hakkını vermemek güçsüzlüktür.
Hayat güçlülerden yana görünse de ölüm tarafsızdır.
Daha fazla incitmeyelim birbirimizi...
“Ya istiklâl, ya ölüm” demenin vakti gelirse...
Hiç değilse, yaşamak için ölmeyi göze alan birileri kalsın bu topraklarda...
Yoksa, ne cenazemizi gömecek toprak, ne de düğünümüzde halay çekecek kara parçası kalmayacak elimizde.”
Tebessüm
Ayı soyunu kurtaran adam!
Muratoğlu’ndan bir fıkra:
Dünyada sadece bir çift kalan nadir bir ayı türünün erkeği ölmüş. Bu ender hayvanın üreme ihtimali sıfır. Bu yüzden soyu tükenecek...
“Ne yapalım?” diye düşünmüşler. Kurullar toplanmış, çözüm yok!
Kuruldaki bir Türk bilim adamı şöyle demiş:
“Bizim memlekette bir Hayati Abi var. Ayıptır söylemesi, aynen bu ayıya benziyor. Hatta daha kıllıdır. Ondan rica edebiliriz. 100 dolar da ödül verirsek bu işi yapar ve ayının soyunu kurtarır herhalde.”
Bakmışlar başka çare yok, Hayati Abi’ye gitmişler ve durumun önemini, yapacağı hizmetin büyüklüğünü anlatmışlar. “Bir de 100 dolar söz konusu” demişler.
Hayati Abi düşünmüş ve “Olur ama 3 şartım var” demiş.
Herkes sevinç ve merakla “Nedir şartların?” diye sorunca o anlatmış:
1) Asla öpüşmem.
2) Yavru erkek olursa babamın adını koyarsınız.
3) Bu muamele için 100 dolar çok, en fazla 50 dolar veririm!
GÜNÜN SÖZÜ
Korku ve heyecan dolu
bir ülke arıyorsanız
orası Türkiye’dir!