Sosyal medyada dönen, cemaatlere ait Kur’an kurslarında okuyan çocukların anaokulu gösterileri ile zaman zaman devlet büyükleri eşliğinde çekilmiş resimleri takılıyor gözüme uzun zamandır. Beş-altı yaşındaki çocukların aldıkları tek tip eğitim tüm hallerine yansımış. Fotoğraflara bakarken, geçen yıl Epos Yayınları’ndan çıkan, Zeynep Direk’in yazdığı Çocuk ve Allah kitabının girişinde yer alan paragrafı hatırladım: “Her genç insan ‘olgunlaşmamış’ bir hayatla kendisinin olgunlaştıracağı, müdahale edebileceği ve sadece kendisinin değiştirebileceği bir hayatla buluşur. Her genç insan için hayat yeni başlamaktadır, gün daha yeni doğmaktadır.” Ergen dahi olmadan giydikleri bu biçilmiş elbiselerin arkasında irade, sorgulama, tercih yok. Birileri geçmişe dair bir hayali veya idealleştirdikleri geçmiş bir yaşama biçimini çocuk bedenlerinde ve ruhlarında tekrar var etmenin peşinde

ÖZGÜR İRADE, ÇOCUK VE BİREY

Çocuğun da seçim yapan bir varlık olduğunu görmek toplumsal gelişimin gereğidir. İslam dünyasının içinde bulunduğu sorunlara çözüm aranıyorsa buradan başlanmalı. Zira aynı kadim öğretilerin, yüzyıllardır değişmeyen üslup tarzlarından, 4.0 endüstri devrimine katkı sunacak, bilimde, teknolojide çığır açacak düşünceler beklemek bir yana, evrensel değerleri dikkate alan bir hayat beklemek dahi hayal. “Ahlaki bilincimizi oluştururken bize daha evvel toplumsal ve tarihsel olarak verili olan kanaatleri sorgulamak, en azından bunlara kuşkuyla bakmak” (Direk) yaklaşımı cahili atalar geleneğine muhalif bir yaşamdır. Kur’an’ın dikkat çektiği bu geleneğin can damarları taklit ve taassup terk edilmeden sorgulama başlatılamaz. Böyle bir yerde ancak ilkel-yerel bir ahlak oluşur.

AHLAKÇILIK MI AHLAK MI?

Her inşa girişiminde, projeyi önceden bilen ve bunu topluma zerk eden bir merci bulunur. Dinsel toplum inşası da böyledir; projenin belirleyicisi ise gelenek (metin) ve onun yorumuna sahip ruhban ya da ulemadır. Tevhid dinleri ahlaklı bireylere taliptir, haliyle geleneği yorumlamak için ahlakın ne olduğunu irdelemek gerekir. İman da inanç da samimiyetle ve ihlasla oluşur. Bunun için de özgürlüğe ihtiyaç vardır. Çocukların bu fotoğrafı dini yaşama özgürlüğünün topluma bırakılmadığının göstergesidir. Bu zihniyet çocuklara biçim verilecek bir maddeden ibaretmiş muamelesi yaptığı için, benimsediği otoriter eğitim politikalarıyla yetiştirilen çocukların yaratıcı özneler, özgün bireyler olmaları ihtimalini azaltmaktadır. Eğitim-öğretimin bu yönü üzerine düşüncesiz, harcı alem, popülist her hamleden çocuklar zarar görecek, sonuç yitik bir gelecek olacaktır.