Uzm. Klnk. Psk. İhsan Öztekin kanser olgusunun tıbbi-fiziksel bir hastalık kadar ruhsal ve psiko-sosyal mekanizmaları da olan bir olgu olduğuna vurgu yapıyor. Kanser teşhisi konulan kişilerin hemen hayattan koptuklarını ifade eden Öztekin, bu durumun yaşamda bir kriz hali olduğunu belirterek, söz konusu krizle baş edebilmenin mümkün olduğunu hatırlatıyor. Öztekin, kanser teşhisiyle birlikte kişilerde yaşanan ruhsal durumun süreçlerini şu şekilde özetliyor:

İlk adımda şok!

Şoku atlatan kişi gerçeği kabullenmiş olup duygusal tepkisini ifade etmeye başlar zamanla. Bu sürece tepki aşaması adı verilir. Tepki olarak kaygıyla beraber kişi; yok olma, kayıp algısı, ayrılık, ölüm düşünceleri ve bedenine yabancılaşma duyguları ile karşı karşıya kalır. Kanser olduğunu bildiği halde ağzına almaktan kaçınır ve hastalığını küçümser. Bastırma, karşıt tepki verme gibi çeşitli savunma mekanizmaları geliştirir. Bu dönemde tedavi ekibine ve ailesine kızgınlık duyabilir. "Neden ben?", "Niye benim başıma geldi?" soruları ile sık sık kendisini, hastalığını ve durumunu sorgular ve cevap aramaya çalışır.

Direnmeye başlar

Sonraki aşama direnme evresi. Tedavide aktif dönemin bitmesi, kişinin yeni duruma adapte olmaya çalışması sürecini ifade eder. Ölüme bu denli yaklaşmak, hayata bakış, anlam ve bundan sonraki hayatın nasıl değerlendireleceği konusu gündeme gelir. Sık sık tahliller yaptırmak, kontrollere gitmek ve vücutlarında olan yeni bir değişiklik hastalığının nüks ettiğini düşünürek kaygı düzeyini arttırabilir ve sürekli zihnini meşgul eder.

Gerçek kabul edilir

Bu dönemde kişi gerçeği kabul eder, enerjisini ve ruhsal gücünü yeni yaşamına yönelterek uyum dönemine girer. Hastalığı ile birlikte yaşamayı öğrenir. Bu aşama ile birlikte kişi; yaşamını, geçmişini, geleceğini, var oluşunu yeniden yorumlamaya başlarken bir yandan da kimliğini, yaşam amacını ve yaşam tercihlerini sorgular.

Psikolojik destek neden gerekli?

Bireysel terapi, grup terapisi ile kişinin yaşamının kolaylaştırıp duygu yükünü hafifletmesine yardımcı olur. Günlük yaşamına uyum, tedaviye uyum sağlamasına ve yeni yaşamı ile aktif baş edebilmelerini sağlayarak kişilerin hastalığıyla birlikte yaşamayı öğrenmesine yardımcı olur.

Kanser hastalarında en sık kullanılan psikoterapi yöntemi kognitif terapidir. Bunun sebebi uygulanışın kısa sürede olması ve hedef semptomları kontrolünün sağlanmasıdır. Kognitif terapide düşünce hataları, bilişsel çarpıtmalar üzerine çalışmalar yapılır, hastanın kaygı düzeyi ve depresyonunun ilerlemesi önlenir.

Destek sürekli olmalı

Hastaya olan desteğin sürekliliğine dikkat edilmeli. Yalnız kalmasıyla kendini çökkün hissedebilir. Bir diğer önemli konu ise kişinin hasta hissettirilmesidir. Kişinin hasta hissettirilmesi kişinin giderek günlük hayattan uzaklaşmasına, yapabileceği işi bile yapmamasına ve giderek yaşamdan soyutlanmasına sebep verir. Tam tersine yapılması gereken kişinin yapabileceği kadarıyla, kendisini zorlamadan gün içerisinde aktif olarak bir şeyler yapmasını sağlamaktır. Bu bir nevi meşguliyet terapidir.
Manevi danışmanlık da ihmal edilmemeli
Kanser hastalarında manevi danışmanlık psiko-sosyal desteğin önemli kaynaklarından. Özellikle dinine bağlı kişilerin ağrılarını ve duygularını ifade ederek hastanın kendi inancındaki güvenilir bir kişi tarafından anlamlandırılması çok faydalı. Bunu da din psikologları gerçekleştirmekte. Batıda çoğu papazlar ve din adamları psikoloji eğitimi alarak ve doktorasını yaparak bu açığı kapatmaktadır.