Bu ya­zı­yı dal­ka­vuk­luk ve çı­kar­cı­lık­tan ma­lul bil­gin, ay­dın kim­lik­li ya­zar-çi­zer­ler, ami­go kah­val­tı sa­nat­çı­la­rı ve özel­lik­le yüz­de 43 Türk hal­kı­na it­haf edi­yo­rum.
- “El­ham­dü­lil­lah şe­ri­at­çı­yım” “Biz de­mok­ra­si­yi amaç de­ğil, ama­ca (şe­ri­ata) ulaş­mak için araç ola­rak kul­la­na­ca­ğız” di­ye fet­va ve­ri­yor.
Bu be­yan­lar­la, “de­mok­ra­si ve hu­ku­ku kat­le­de­ce­ğiz”, Mur­si gi­bi “ka­dın­la­rın ma­nav­dan muz al­ma­la­rı­nı” ya­sak­la­yıp, “9 ya­şın­da­ki ço­cu­ğa tür­ban tak­tı­ra­rak ev­len­me­si­ni sağ­la­ya­ca­ğız” den­mek is­te­ni­yor.
Bu tüy­ler ür­per­ti­ci söy­lem­le­re kar­şın; med­ya, ule­ma, bil­ge ki­şi­ler, kül­tür ada­mı, sa­nat­çı­lar ara­sın­dan “siz na­sıl olu­yor da men­fur emel­le­ri­niz uğ­ru­na Türk Mil­le­ti­ni bu den­li ke­riz ye­ri­ne ko­yu­yor­su­nuz” di­yen ki­şi­lik­li, yü­rek­li, il­ke­li bir in­san çık­mı­yor. Ak­si­ne bun­la­rı tek ba­şı­na ik­ti­dar kol­tu­ğu­na otur­tu­yor­lar.
- As­ra dam­ga­sı­nı vu­ran tüm dev­let adam­la­rı, ge­ne­ral­ler, dü­şü­nür­ler, yü­ce kur­ta­rı­cı
Ata­tür­k’­ü “as­rın li­de­ri ve de­ha­sı” ola­rak be­lir­li­yor.
Bun­lar ise her 10 Ka­sım’da Anıt­ka­bi­r’­e gi­dip “sap gi­bi ayak­ta dur­mak bi­zim için en bü­yük azap­tır” di­yor. Ata­türk dev­rim­le­ri­ni bir bir yok edi­yor. Ata­türk anıt­la­rı­na çe­lenk koy­ma­yı ya­sak­lı­yor­lar.
Tüm bun­lar ya­şa­nır­ken Tür­ki­ye­’de yap­rak kı­mıl­da­mı­yor. Bi­lim ku­rum­la­rı, iş­çi ör­güt­le­ri, Türk genç­li­ği ga­le­ya­na ge­lip tüm bu me­la­net­le­ri yü­ce kur­ta­rı­cı Ata­tür­k’­e na­sıl re­va gö­rü­yor­su­nuz di­ye fe­ve­ran edip, bun­la­rın ağız­la­rı­nın pay­la­rı­nı ve­re­mi­yor.
- Bü­tün okul­lar imam ha­tip­leş­ti­ri­li­yor. Üni­ver­si­te­ler med­re­se­le­şi­yor, 4+4+4 eği­tim­le okul­lar mol­la­la­şı­yor.
Di­ya­net İş­le­ri baş­kan­la­rı, din ule­ma­sı tür­ban tar­zı bir ör­tün­me­nin Ku­ra­n’­da ye­ri ol­ma­dı­ğı­nı söy­lü­yor­lar. Has oda­ba­şı Türk bil­gin ve ay­dın­la­rıy­sa tür­ba­nın di­ni bir ve­ci­be ol­du­ğu­nu fet­va bu­yu­ru­yor.
Eği­tim­ci­ler, tüm ve­li­ler so­kak­la­ra dö­kü­lüp “bu top­lum vi­rüs­le­ri ve şe­ri­at sen­drom­lu si­ya­si­le­rin” had­le­ri­ni bil­di­re­mi­yor.
- Ana­lar ağ­la­ma­sın yut­tur­ma­sıy­la, (bir em­per­ya­list şer pla­nı doğ­rul­tu­sun­da) Gü­ney­do­ğu­’da PKK’­ya tes­lim bay­ra­ğı çe­ki­li­yor. Üst­le­ri­ne ölü top­ra­ğı se­ril­miş üni­ver­si­te­ler, si­vil top­lum ör­güt­le­ri, sen­di­ka­lar­la bir­lik­te ulu­sal bir tep­ki gös­te­ril­mi­yor. Ak­si­ne tüm bu re­za­let­le­ri akıl al­maz bir hu­şuy­la sey­re­di­yor.
- Zer­re ka­dar ne­de­ni ol­ma­yan bir akıl tu­tul­ma­sıy­la Tür­ki­ye Or­ta­do­ğu ba­ta­ğı­na gö­mü­lü­yor. Dün­ya­nın en azı­lı te­rör ör­güt­le­ri­ne bin­ler­ce TIR do­lu­su ağır si­lah­lar gön­de­ri­le­rek Or­ta­do­ğu ve Tür­ki­ye­’nin ba­şı­na be­la edi­li­yor. 2 mil­yo­nu aş­kın Su­ri­ye­li­yi sö­züm ona Esa­d’­ı de­vir­mek için Tür­ki­ye­’ye da­vet edi­yor. Sos­yal ya­pı ve Türk eko­no­mi­si ber­ha­va edi­li­yor. Med­ya, ay­dın okur­ya­zar­lar ve özel­lik­le böl­ge­de­ki va­tan­daş­la­rın gı­kı çık­mı­yor.

Ken­di­miz et­tik ken­di­miz bul­duk

Dün­ya­da eşi gö­rül­me­miş bir dev­let soy­gu­nu su­çüs­tü ya­ka­la­nı­yor. Ama yi­ne hem suç­lu, hem güç­lü eda­sıy­la bu yol­suz­luk­la­rı or­ta­ya çı­kar­tan po­lis, sav­cı ve yar­gıç­lar ce­za­lan­dı­rı­lı­yor. Türk med­ya­sı, bil­gin ve ay­dın­lar dut ye­miş bül­bül ke­si­li­yor. Yüz­de 43 Türk hal­kı ise bu “gü­nah iş­le­me öz­gür­lü­ğü­dür, he­la­li hoş ol­sun” di­yor.
- Zap­ti­ye­ler ge­le­cek, ev­de­ki pa­ra­la­rı sı­fır­la di­yor. İl­gi­li Ba­kan­lık Müs­te­şa­rı po­lis mü­dür­le­ri­ne “sav­cı ta­li­mat­la­rı­nı yır­tıp, atın, ile­ri gi­der­ler­se gö­zal­tı­na alın” em­ri­ni ve­ri­yor. Yap­tık­la­rı iha­le vur­gun­la­rıy­la “mil­le­tin a...­sı­na koy­duk” di­ye ke­yif na­ra­la­rı atı­yor­lar. Tüm bun­lar Türk hal­kı­nı ır­ga­la­mı­yor. Ak­si­ne yüz­de 43 Türk hal­kı “ba­ka­ra-ma­ka­ra da de­se­niz” , “a­na­mı­za da küf­ret­se­niz”, “Tür­ki­ye yi­ne si­zin­le gu­rur du­yu­yor” di­ye bağ­rı­na ba­sı­yor.
- İb­ret al­mak dur­mak, du­rul­mak bil­mi­yor­lar. Tay­yip Er­do­ğa­n’­ın Baş­ba­kan­lık dö­ne­min­de­ki hu­kuk ve ya­sa dı­şı söy­lem ve ey­lem­ler, (son ge­ti­ri­len) fa­şist ya­sal dü­zen­le­me­ler da­ha so­rum­suz­ca de­vam edi­yor.
Cum­hur­baş­ka­nı “va­tan ha­in­li­ği ha­riç” hiç­bir söy­lem ve ey­lem­den ana­ya­sa ge­re­ği so­rum­lu tu­tul­ma­dı­ğı için, tüm bu hu­kuk dı­şı ic­ra­at­la­rı Da­vu­toğ­lu­’na yap­tı­ra­rak onu ok­ka al­tı­na at­tı­rı­yor.
De­mek ki bu­nun için Cum­hur­baş­kan­lı­ğı­nı öle­si­ye bir hırs­la is­ti­yor­du. “Dev­let ya da ana­ya­sa­yı key­fi­ne gö­re şe­kil­len­di­ri­yor”, halk yi­ne onu kut­sal, ila­hi bir ko­num­da gö­rü­yor.
So­nuç: mal, mülk ih­ti­ra­sı, akıl tu­tul­ma­sı po­li­ti­ka­lar­la has­ta ada­ma dö­nüş­tü­rü­len Tür­ki­ye yo­ğun ba­kım­da.
Er­do­ğan-Da­vu­toğ­lu muh­te­şem iki­li­si­nin! uyan­ma­la­rı, akıl­la­rı­nı baş­la­rı­na al­ma­la­rı im­kan­sız­dır.
O hal­de “vic­dan, cüz­dan ve un­van ber­mu­da üç­ge­ni için­de nab­za gö­re şer­bet ve­ren sav­cı ve yar­gıç­lar”, “on pa­ra­lık çı­kar­la­rı uğ­ru­na ül­ke­le­ri­ni fe­da eden med­ya, üni­ver­si­te­ler, sen­di­ka­lar, ay­dın, bil­gin, sa­nat­çı, ya­zar-çi­zer­ler” ya da “3 ton kö­mür uğ­ru­na göz­le­ri hiç­bir şey gör­mez olan yüz­de 43 Türk hal­kı” ar­tık söz ko­nu­su va­tan­sa her şey te­fer­ru­at­tır di­ye­rek son şans 2015 se­çim­le­rin­de bu gi­di­şe dur de­me­li, bal­yoz gi­bi gök kub­be­yi bun­la­rın ba­şı­na in­dir­me­li­dir.
Ki­şi­sel çı­kar­la­rın tut­sa­ğı ol­muş, va­tan-mil­let duy­gu­la­rı du­mu­ra uğ­ra­tıl­mış bir top­lu­mun ba­ki kal­dı­ğı­nı ta­rih yaz­mı­yor.