Sevgili okuyucularım, Doğu ve Güneydoğu’da olanları hep birlikte hayretle, dehşetle ve ibretle izlemeye devam ediyoruz.
Ankara’daki büyük siyasal sorumsuzluğu da aynı doğrultuda takip etmek zorunda kalıyoruz.
Bilanço sadece şehitler açısından şöyle:
45 günde 60’a yakın şehit.
Buna öldürülen sivilleri ekleyin.
Terör örgütü tarafından ele geçirilen ilçeler, ağır silahlarla gerçekleşen çatışmalar sonrasında harabeye dönen yerleşim birimleri, ilan edilen sokağa çıkma yasakları, kesilen karayolları, havaya uçurulan köprüler, yakılıp yıkılan kentler... Kentlerin denetimiyle birlikte karayollarında kimlik kontrolü ve araç yakma görevi de PKK’ya devredilmiş durumda!..

* * *

Son günlerde sayabildiğim kadarıyla üç il ve altı ilçede “Özerklik” açıklamaları yapıldı...
Ve utanarak söylüyorum ki devlet, devreye her şey olup bittikten sonra girebiliyor.
İş işten geçince 100’den fazla bölge geçici güvenlik bölgesi ilan edildi. Buralara sivillerin girmesi yasak.
Sokağa çıkma yasakları ilan edilirken “İkinci bir emre kadar” deniliyor.
Tam da darbe dönemlerinin ağzı!.. İkinci bir emre kadar!
Burada çok önemli bir ekleme daha yapayım:
Genelkurmay tarafından resmen açıklama yapılıyor ve jetlerimizin Güneydoğu’da kendi topraklarımızı bombaladığı belirtiyor.
Kuzey Irak’tan vazgeçtik, demek ki Türk ordusu kendi topraklarımızda üslenen teröristlere bile karadan ulaşamıyor.
Bunları da utanarak vurguluyorum.

* * *

Son olaylarda şehit düşen, yaralanan, ya da çarpışıp veya çarpışmayıp canını zor kurtaran asker ve polislere bakınız.
Pek çoğu 22-28 yaş arasında deneyimsiz genç insanlar. Hele askerlerin çoğu 22-23 yaşında.
Saldım çayıra mevlam kayıra denilerek en acımasız bir terör örgütünün önüne aç aslanlara et verir gibi atılan gariban askerler, polisler, onların komutan ve amirleri.
Haklı olarak korkuyorlar. Aileleri daha beter korkuyor...
Bu sadece can korkusu değil. İleride bir sürü boş iddia ve iftira ile suçlanıp tutuklanma endişesi. Biz bu olayları yakın geçmişte yaşamadık mı?
Böyle bir ortamda oralarda görev yaptığınızı düşünün. Sinir sistemi bozulmuş, normal yaşamdan uzaklaşmış, can güvenliği sıfırlanmış, korkuyla yaşayan on binlerce asker ve polis.

* * *

Şehit cenazeleri bile iktidarın mitinglerine, şovlarına alet ediliyor.
Tayyip tabutun başında “Ne mutlu şehidimize, ne mutlu onun ailesine” diyor, Enerji Bakanı Allah nasip ederse şehit olmak istediğinden dem vuruyor!
Bu yaştan sonra sen asker mi olacaksın, Güneydoğu’ya gidip çarpışacak mısın, ağzından çıkanı kulağın duyuyor mu senin ey muhterem kardeşim!
Ya da Türk Milleti ile dalga mı geçiyorsun!

* * *

Türkiye işte bu ortamda seçime gidecek ve kurulacak seçim hükümetinde HDP’ye üç adet bakanlık verilecek.
Açılım süreci!..
HDP resmen hükümet ortağı olacak.
Tayyip ve onun yetersiz, yeteneksiz ve niteliksiz stajyer başbakanı Davutoğlu Ahmet sonunda bunu da “Başarmış” oldular!
Bakalım yaşadıkça daha neler göreceğiz.

Külliye!


Sevgili okuyucularım, hükümet ve Cumhurbaşkanlığı tarafından yapılan açıklamalarda AK Saray’dan “Külliye” diye söz ediliyor.
Orası külliye falan değil ve olamaz.
Geçen akşam kamuoyunda CNN-Kürt olarak bilinen CNN-Türk isimli ekranda haberleri izlerken gördüm, alt yazılarda sürekli olarak “Cumhurbaşkanlığı külliyesi” deniliyordu.
Bu kanal Aydın Doğan’ın.
Aydın Bey iktidarın hışmına uğramaktan korkuyor olabilir, ancak kanalında “Külliye” denilmesine izin verip hedef saptırmaya hakkı yoktur.

* * *

Peki nedir bu sözcüğün anlamı? En güvenilir kaynaklardan biri olan Ferit Devellioğlu’nun Osmanlıca Türkçe Ansiklopedik Lügat isimli eserinde şöyle geçiyor:
Külliye: “...Osmanlı İmparatorluğu zamanında Araplardaki bazı medreselere üniversite karşılığı olarak verilen bir ad.”
Diğer kaynaklardan özetliyorum:
“Bir caminin çevresinde camiyle birlikte kurulmuş olan imaret, sebil, kitaplık, hastane gibi çeşitli yapıların tümü.”
“Camiyle birlikte hamam, medrese, mektep, imaret, türbe, aşevi, kervansaray, çarşı, tekke, zaviye binalarından oluşan yapı topluluğu. Merkezindeki yapı camidir.”
“İslam döneminde yapılmış olan dini-sosyal kompleks.”

* * *

Bu tanımlarda yer alan medrese, türbe, tekke ve zaviyeler Cumhuriyet döneminde zaten kapatılmıştı.
Dolayısıyla, Cumhurbaşkanlığı sarayının külliye olması hem yasal açıdan, hem de pratikte mümkün değildir.
Bu sözcüğü Cumhurbaşkanlığı kendi amaçları doğrultusunda kullanabilir.
Emir kulu yandaş medya da beyin yıkama açısından kullanabilir...
Ama CNN-Türk’ün yağcılık veya yandaşlık nedeniyle ısrarla kullanması ayıptır.
Cumhuriyet rejimine ihanettir, en hafif deyimiyle saygısızlıktır.