Bebeğe konulan isim, tabelaya yazılan sıfat, geleceğe dönük özlemdir, iddiadır, imzadır.
Bu işi çok daha ciddiye alanlar çıkabilir.
Mesela Yalçın Küçük Hocamız, isimden soyağacı döker.
Soner Yalçın, aile boyu iz sürer.
Yılmaz Özdil, isim-şehir oynatır, hiciv yapar.
Yok, ben o kadar iddialı değilim...
Sadece pas tutmuş bir siyasi parti tabelasının, arkasındaki seçmeni, kadroyu, programı, ne kadar temsil ettiğini tartışmak isterim.

* * *

14 yıl önce kurulan iktidar partisi, kendisine Adalet sıfatı ile Kalkınma hedefini uygun gördü.
Ama acaba o sıfat ve hedef AKP’ye yakıştı mı?
Önce adaleti tartışalım.
“Avukat tutacağına, hakim tut” vecizesiyle yaşayan Türk toplumuna “adalet” vaadi tabii ki tuttu. Ama verilen söz tutuldu mu, hayır!
Mahkemeler, yüksek yargı cemaate emanet edildi. Ucu hanedana dokununca, geri almak için mübalağa cenk verildi.
Ülkenin askeri, aydını kumpaslarla mahkemelerde süründü, işin rezili çıkınca, “Pardon yanıltıldık” diye tüy dikildi.
Para sıfırlama çetesine suçüstü yapıldı.
Ama savcılık, mahkeme, yüce divan, gözleri bağlı adalet meleğine her fırsatta tecavüz edildi.
Hikaye çok, yerimiz dar, adalet bu kadar.

* * *

Gelelim tabeladaki kalkınma hedefine...
Biz susalım, rakamlar konuşsun dilerseniz.
Son yedi yılda ortalama büyüme hızı yüzde 3.2.
Peki yıllık ortalama nüfus artış hızı kaç? Yüzde 1.4.
Masaya yeni oturana düşen ekmeğin payı küçülüyor.
Amma ve lakin hiç kalkınan da yok diyemeyiz...
Kimin kalkındığını anlamak için AKP’ye bakmak yeter.
Hatırlayın, önce Başbakan dedi ki, “Parti yöneticileri 2 yılda bir mal beyanı versin.”
Sonra Cumhurbaşkanı uyardı ki, “Öyle yaparsanız, partiye il-ilçe başkanı bulamazsınız.”
İki doğru bir yanlış etti, mal beyanından vazgeçildi.
Millet aç gezerken, kalkınan kim iyi anlaşıldı.

* * *

Adalet ve Kalkınma gidince, tabelada geriye sadece parti kaldı.
Siyasette parti tabii ki önemli.
Ama partinin çıkarı, iktidarın devamı, tek hedef, tek ölçü haline gelemez.
Çünkü demokrasilerde partiler, milleti bölmez aksine birleştirir.
Sadece partiye ve liderine çalışan organizasyona adıyla sanıyla çete denilir.

* * *

Tabeladaki sıfat ve hedefi, siyaseten iflas etmiş, dahası redd-i mirasa gitmiş bir partidir artık AKP...
Bu gerçeğin en çok farkında olan, o partiyi en iyi bilen siyasetçi paniğinden bellidir:
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan.
Dört aydır partisine güven eksikliğini kamuoyundan hiç saklamadı, her fırsatta örneklerle gösterdi.
Yasalara, Yüce Divan oylamasına, MİT Müsteşarı’nın aday gösterilmesine, akla gelen gelmeyen her ayrıntıya karıştı.
Baktı ki, hanedanı için umut yok, son kartını oynamaya karar verdi.
Sözde cumhur (halk) için ve fakat cumhura rağmen, cumhura başkan olmaya çalışıyor.

* * *

Boynunu uysal bir koyun gibi, kasabının bıçağına uzatan AKP, belli ki farkında değil ama, CHP o parti adına da direniyor.
Demokrasinin kalbi Meclis’i açık tutmak, Cumhuriyet’i korumak, cumhuru kollamak için, savunma ve direnme zamanıdır.
Son bir soru...
Neden mi sadece CHP çabalıyor?
Tabelasına bakın...
Cumhuriyet ve Halk yazıyor.
Yalnız kalsa da eli mecbur, kurucusuna sözünü tutuyor.