Bir ülkede yargı çökerse devlet de çöker. Toplumda güven, huzur ve düzen kalmaz. Toplumlar asırlar boyu varlık ve bekalarını ancak güçlü bir yargı ve adaletle sürdürebilmişlerdir.
Özellikle son 4-5 yıldır yolsuzlukların ayyuka çıkması nedeniyle AKP’nin soruşturmadan kurtulmak, yargıyı kapı kulu yapmak için yapmadığı melanet kalmıyor.
Bu uğurda Ortadoğu’da bir savaş çıkarmayı bile göze alıyor. Demokrasi ve hukuk devletine kıyıyor, tüm anayasal organ ve kurumları yozlaştırıyor. Neye ellerini attılarsa cılkını çıkarıyorlar.
Tayyip Erdoğan talimatı anayasa dahil tüm yasa ve kuralların önüne geçiyor. TV’lerde Atatürk’e utanmazca galiz kelimelerle yapılan hakaretlere “hiçbir savcının kılı kıpırdamazken”, Erdoğan’ı eleştiren gazetecilere hakaret davası açma yarışında oluyorlar.
Milletin a...sına koyduk diyen müteahhitler, yolsuzluklar odağı Zarrab’a takipsizlik kararı veren savcılar, isim vermeksizin “hırsız var” diyen insanları tutuklatan yargıçlar ürettiler.
Dikensiz gül bahçesinde at oynatıp, saltanat sürebilmek için Cumhurbaşkanı’nın açtığı basın davaları dünya rekorları kırıyor.
Bunlardan biri de 17-25 Aralık olaylarını eleştirmekle soruşturmanın gizliliğini ihlal etmiş olduğum gerekçe ve iddiasıyla Tayyip Erdoğan ve Bilal Erdoğan’ın hakkımda açtıkları hakaret davaları oluyor.
Ben savunmamda “yahu bu soygun olayları tüm ayrıntılarıyla yalnız Türkiye değil, tüm dünya medyasında manşetlerden verildi. Tapeler TBMM’de ve muhalefet mitinglerinde yayınlandı. Artık bu davanın gizliliğinden söz etmek acayip ve komik olmuyor mu” diye savunma yaptım.
Ayrıca, davanın “yasal süresi içinde açılmadığını” belirttim. Savcı takipsizlik kararı verdi. Ama Erdoğan’ın avukatları buna itiraz edip, malum “sulh ceza hakimliğinde” savcının takipsizlik kararını iptal ettirdiler.
Yasal süresi içinde açılmayan bu davanın takipsizlik kararı nasıl iptal edilebilir diye hakimi HSYK’ya şikayet ettim. Bu şikayetim de HSYK’ca eşi görülmemiş bir şekilde reddedildi.

* * *

Baştaki, kurtuluşu “kendisini eleştirenlere sürekli dava açıp, susturmada bulunca” bu yöntem alttakilere de yansıyor.
İki yıl önce Gökçek’in “yolsuzluklar virtüözü diye tanımladığım, kendisiyle ilgili yüzlerce suç dosyası bulunduğu, bakanlıktan izin verilmediği için dava açılamadığını” yazdığım için kendisine iftira attığım iddiasıyla hakkımda tazminat davası açıp, beni 5 bin liraya mahkum ettiriyor.
Oysa Bülent Arınç, Gökçek’in hakkında yüzlerce suç dosyası bulunduğu, “Ankara’yı parsel parsel sattığını” açıklayıp, onu edepsizlikle suçluyor.
Bu durumda yargıya ek bir dilekçe vererek Başbakan yardımcısı ve hükümet sözcüsü Bülent Arınç’ın (yazdıklarımın çok ötesinde) Gökçek yolsuzluklarının dudak uçuklatan boyutlarda olduğunu resmen açıklaması sonucu, yazdıklarımın iftira değil, gerçek olduğunu kanıtladığını belirtiyorum.
Ancak, hakkımda haksız verilen kararın düzeltilmesi “talebim” kabul buyurulmuyor!

BAHÇELİ’NİN AKIL TUTULMASI POLİTİKASI MHP’Yİ MEVTALAŞTIRIYOR

MHP, “milli şuur, Türklük bilinci, tek devlet, tek bayrak, tek vatan ilkelerini” simgeliyordu. Bahçeli, “tüm bu ilke ve ülküleri yerle bir eden” AKP’yi ipten kurtarmak için “MHP’yle birlikte kendi ipini de çekiyor.”
Sormak lazım; Bahçeli yönetimi, İsmet Yılmaz’ın hangi niteliği, özelliği ya da kültür ve deneyimini Deniz Baykal’dan üstün buluyor da tam tekmil onu Başkanlık koltuğuna oturtuyorlar?
Bu durumda “Türk kelimesini telaffuz etmeyen”,”Türk yok Türkiyelilik var” diyen, “milliyetçiliği ayaklar altına alacağını bildiren” bu çarpık zihniyete can simidi olmak, neyin nesidir?
Her türlü koalisyonda muhalefette kalması gereken, Meclis Başkanlığı’nı şimdiden AKP’ye sunmak hangi aklın gereğidir?
Atatürk devrimleri, demokrasi ve hukuk devletini katleden, hile ve desiseyle ordu ve yargıyı çökertenlere yataklık etmek “suç ortaklığı” değil de nedir?
Sürekli AKP’ye payanda olarak ülkeyi soyup, soğana çevirenlerin, sit ve kupon arazi vurgunları, şilep filoları, havuz medya mafyası, ihale virüslerinin meşrulaştırılmasının sebebi hikmeti nedir?
Başta IŞİD, dünyanın en azılı terör örgütlerini silahlandırarak Ortadoğu’yu kan gölü haline çeviren, Süleyman Şah olayında Özel Paşa’yı eleştirdiği için Bahçeli’ye “Necdet Özel’in tırnağı olamazsın” diyen Erdoğan’a koltuk değneği olması hangi akıl ve mantıkla izah edilebilir.
Sonuç: MHP, HDP’yle can düşman olabilir. Ancak, Baykal HDP adayı değil ki, ondan ne istiyor? Bu keşişe kızıp, oruç bozmaya benziyor.
Tüm bunlardan Bahçeli ve onun “has odabaşı kurmayları” en az Tayyip Erdoğan kadar sorumlu ve suçludurlar.
Tanrı Türk Milleti’ni korusun.