AKP iktidarı tarihi de kendine uydurdu, fethi bir gün erteleyip, 30 Mayıs’a aldı...
Eğer iktidarda kalabilirlerse, seneye fetih, AKP’nin iktidara geldiği 2002 yılı olarak değiştirilebilir...
Aslında doğrusu da budur...
AKP iktidara geldikten sona İstanbul onlarca defa daha fethedildi ve tanınmaz hale geldi!..
* * *
Tarihi değiştirmelerinin sebebi 30 Mayıs’ın cumartesi gününe gelmesiymiş...
Cumartesi tatil, adam toplamak daha kolay...
Yenikapı’ya 2-3 bin otobüs, vapurlar, dolmuş motorlarıyla daha çok bindirilmiş kıtalar taşınabilir, metrobüs, Marmaray, metro, tramvay onlara çalışır, fetih kutlamaları bahanesiyle seçim mitingi insan seli haline gelebilir...
Geçen haftadan itibaren İstanbul’un bütün elektrik direklerine Tayyip Erdoğan posterleri asıldı, fetih gösterilerinin (seçim mitinginin) kampanyası başlatıldı...
Üstte Cumhurbaşkanlığı yazısı ve forsu, altta Tayyip resmi...
* * *
Fetih bahane, Yenikapı’da seçim mitingi şahane!..
Bütün üst geçitler ve ana arterlere astıkları Tayyip Bey ve Sadrazam Ahmet’in yan yana resimlerinin olduğu (Ahmet biraz arka planda) muşambadan afişler ve pankartlar vatandaşı Yenikapı’ya çağırıyor...
Afişlerin üzerinde “Yeniden diriliş” yazıyor...
Demek bir ölmüşüz de ağlayanımız yokmuş; ama 30 Mayıs’ta yeniden dirilecekmişiz!..
AKP iktidarı geldiğinden beri zaten ölüp ölüp diriliyoruz, bu kaçıncı diriliş?!.
* * *
Fetih de siyasete malzeme oldu!..
Tayyip Bey kürsüye çıkacak, yine Kılıçdaroğlu, Bahçeli, Demirtaş‘a salvolar; arkadan duble yollar vesaire hikayeleri...
Bunun siyasi bir organizasyon olduğunu eski Cumhurbaşkanı Abdullah Gül de söylüyor ve kutlamalara (!) daveti neden kabul etmediğini şöyle açıklıyor:
“Cumhurbaşkanlığını devrettikten sonra ne bir siyasi toplantıya, ne de mitinge katıldım... Bu tutumumu devam ettiriyorum. Daveti yapanlara katılmayacağımı bildirdim”
* * *
İstanbul, AKP döneminde yandaşlara rant kapısı oldu, koca şehir parsel parsel gökdelenler köyü haline getirildi...
Yeşili yok edildi, her karış toprak büyük bir iştahla yutuldu, betonlaştırıldı...
Trilyonluk kupon araziler peşkeş çekildi; tarihi yarımadanın arkasından beton kuleler yükseldi, İstanbul’un silueti bozuldu...
* * *
Fatih Sultan Mehmet ve bir falcı hikayesi vardır...
Fetihten sonra Fatih Sultan Mehmet’in önüne bir keşiş getirirler; o keşiş İstanbul’un fethedileceğini bildiği için zindana atılmıştır...
Fatih, keşişten İstanbul’un kendi elinden de çıkıp çıkmayacağına remil atmasını ister...
Keşiş remil atıp şöyle der: “İstanbul Türklerin elinden harp ve darpla çıkmayacak. Lakin öyle bir zaman gelecek ki emlak ve arazileriniz satılacak, böylece Türk olmaktan çıkacak”
Büyük üzüntü duyan Fatih ellerini açarak, “İstanbul’da edindiğim yerleri ecnebilere satanlar Allah’ın gazabına uğrasınlar” diye dua eder...
562 yıl önce Fatih’in ettiği duaya yürekten “amin” diyoruz!..
Mercedes yetmedi!..
Madem öyle işte böyle...
Verdiği 3 milyonluk Mercedes yetmedi, Tayyip Bey “ibret-i alem” için Diyanet İşleri Başkanı’nın altına uçak da çekiyor...
Ancak gerekçesi ilginç; diyor ki:
“Mehmet Görmez sadece Türkiye’nin dini lideri değil İslam dünyası içinde bu coğrafyanın saygın bir dini lideri. Bunların dinle diyanetle alakası olmadığı için böyle yaklaşıyorlar. Vatikan’da dini liderin özel uçağı, zırhlı araçları var bunları görmüyoruz”
Diyanet İşleri Başkanı nereden “dini lider” oluyor?..
Atanmış bir bürokratın dini liderlikle ne ilgisi var?..
Papa Katoliklerin ruhani lideri ve Vatikan Devlet Başkanı...
İslamiyet’te ruhban sınıfı var mı, Allah ile kul arasına kim girebilir?..
Tayyip Bey şunu anlatsa da, biz de öğrensek!..