Ben de o gazetede uzun süre yazı işlerinde çalışmış, ekonomi servisini yönetmiştim. Arkadaşlarım var. Aradım. Güzel atlatma haber yapmışsınız. Tebrik ederim. Ancak Cumhurbaşkanı yanında görevli üst bürokratın ismini yazmamışsınız. Bana söyleyin, ben yazayım dedim. Söylemediler. İsim yazmak “halkın bilgilenme hakkını” eksiksiz kılmak açısından önemli.
Sırtı kalın olmasaydı.
Makul şüpheli yanmıştı.
Olay şöyle başlamış: 19 Nisan Pazar günü, camlarına film çekmiş bir araç Ankara’da Yenimahalle Vatan Caddesi’nde normal hız sınırları içinde, kurallara uymuş gidiyormuş. Polisler “makul şüphe” üzerine aracı durdurmuşlar.
Kimlik kontrolü.
Ehliyet, ruhsat.
Yukarıdan süzmeler.
İttirme, kaktırma.
Tam bunlar olurken, yol kenarında kuru yemiş dükkanı bulunan A.D isimli vatandaş, polislere doğru yürüyüp; “Gündüz saatinde benim dükkanımın önünde uygulama yapamazsınız. Bu yaptığınız vatandaşa eziyet. Hem kendinizi ve hem de ülkeyi rezil ediyorsunuz” diye bağırdı.

* * *

Bu devirde bu vatandaş!
Helal olsun.
Aslan yürek.
Polis, bu Aslan Yürek A.D’yi orada bir binanın içine çekti. Yer misin, yemez misin. Darp etti. Etini morartı. Ellerini arkadan kelepçeledi. Attılar polis otosuna Karşıyaka Karakolu’na götürdüler. Aslan Yürek A.D’nin imdadına Cumhurbaşkanı yanında üst görevli bir bürokrat yakını yetişti. Bazı emniyet müdürleri karakola koşuştular. Şikayet dilekçeleri ve soruşturma Karşıyaka Karakolu’ndan alınarak Ankara Emniyet Müdürlüğü’ne devredildi.
Darpçı polisler açığa alındı.
Aslan Yürekli, şanslıymış.
Kadir Gecesi doğmamış fakat tanıdığı Cumhurbaşkanı yanında çalışıyor. Böyle bir tanıdığı olmasaydı, birkaç darp da karakolda yiyecek, sonra da “makul şüphelinin makul işbirlikçisi” diye belki de hapsi boylayacaktı.

* * *

Bu başlangıç!
Daha neler göreceğiz:
Polis çevirecek, soracak:
Kiminle gurur duyuyorsun?
Ülkemle, ailemle...
Makul şüphe!
Gel karakola.
Polis gelip soracak:
Bizden misin?
Anlamadım.
Makul şüphe!
Alın bunu karakola.
Polis durdurup soracak.
Hangi gazeteyi okuyorsun?
İktidar amigolarını okumam.
Makul şüphe!
Yürü karakola.
Polis ihbar alıp soracak:
Fethullah Hoca’ya gitmişsin.
Eskiden gittim.
Makul şüphe!
Gel karakola.
Polis çevirip soracak:
Paralel deyince ne anlıyorsun?
Tayyip ile Fethullah kol kola.
Makul şüphe.
Gel karakola.
Polis çağırıp soracak:
Senin yüzün niye asık.
Ev kirasını ödeyemedim,
Makul şüphe.
Bunu da alın.
Polis ekiple gelip soracak:
Dün gece rüyanda ne gördün?
Hukukun üstünlüğü.
Yargı bağımsızlığı.
Kuvvetler ayrımı.
Makul şüphe!
Malına el koyun.
Doğrudan içeri alın.

* * *

Cumhurbaşkanlığında tanıdığı olmasaydı A.D adlı vatandaş yanmıştı.
Asliye Ceza: Fethullah’ın.
Sulh Ceza: Tayyip’in.

Gasp
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, çiftçiye
mazotun litresini 1.5 TL’den vereceğini açıklayan CHP liderini; “hak gaspı yapmakla eleştirmesi” üzerine okurum Urcay Aslay da şu hatırlatmayı yaptı: “İşverenin gasp ettiği 3 aylık maaşım ve 25 günlük fazla mesaim için açtığım dava sonucu kazandığım tazminata devlet kendi alacağının önceliğini ileri sürerek el koydu. O kadar kaybım üzerine ödediğim avukat ve mahkeme harçları da kaybımın tuzu biberi oldu. Gaspı konuşmaya başlarsak arazi gaspı (AOÇ), kıdem tazminatı gaspı, dört seneden fazla içeride yatanların yaşam haklarının gaspı ve daha sayılamayacak kadar gasplar. Sırası gelmişken hepsini teker teker konuşalım...”