Bazen karamsarlık öne çıkar, insanın iç sesi; “Her gün yazıyoruz, sonuç ne!” diye isyan eder.
Sanki suya yazıyoruz.
Yazdıklarımız gün bitmeden eriyormuş duygusu gelir insanın yüreğine çöreklenir.
Gün olur.
Bir mektup gelir.
Şunları yazmaktadır:
“Sayın Necati DOĞRU,
MTA Enstitüsü 1968 yılında Hakkari, Van, Bitlis, Muş, Siirt il sınırları içinde maden arama faaliyetlerini tek merkezden yönetmek kararı aldı. Bunun için bugünkü Bölge Müdürlükleri’nin nüvesini teşkil eden “MTA GÜNEYDOĞU ANADOLU BÖLGESİ KAMPLAR AMİRLİĞİ” adında taşra teşkilatını kurdu. Ayrıca MTA hesabına Sason çevresinde maden arama çalışmalarını sürdüren Robertson Research Company (İngiliz firması) vardı. Tüm lojistik desteği biz sağlıyor ve çalışmalarını izliyorduk.

* * *

Yabancı dil bilen yetkili kamp amirlerinden biri hastalandığı için, biri de askere gitmek üzere Ankara’ya dönmüştü. Zamanın Maden Etüt Şube Müdürü Maden Yüksek Mühendisi Dr. Rüştü Ovalıoğlu beni telsizle arayarak; ünlü maden yatakları hocası Alman Prof. Dr. H. Borchert’in Bitlis’e geleceğini (Bitlis Masifinde doktora yapan öğrencileri vardı) bildirerek, “Kamp amirliğine bağlı tüm illerdeki bildiğimiz maden zuhurlarını göstermemiz ve görüşlerini almamız” talimatını verdi. Ben de yabancı dil bilen mühendis olmadığını söyleyince 4-5 gün sonra Alp Gürkan (Soma’da 301 işçinin öldüğü ocağı işleten holdingin sahibi) geldi. Birlikte maden arama faaliyetlerini sürdüren tüm ekipleri dolaştık. 10-15 gün sonra da Ankara’ya döndü. Emekli oluncaya kadar Alp Gürkan’ı MTA’da hiç görmedim. Nereye gittiğini, ne iş yaptığını da bilmiyorum, ta ki 13 Mayıs 2014 Soma faciası olana kadar. Alp Gürkan’ın MTA hesabına yurt dışında olduğunu biliyorum. Mecburi hizmet sorununu nasıl çözdüğünü bilmiyorum.

* * *

Benim amacım maden faciasından dolayı tek suçlu olarak Alp Gürkan’ı göstermek değildir. Türkiye’de iş kazalarından, maden kazalarından dolayı yalnız özel firmaların sahipleri sorumlu tutulmaktadır. 3 Mart 1992 tarihinde Zonguldak-Kozlu taşkömürü işletmesinde maden kazası olmuş, 263 maden işçisi şehit olmuştur. Demek ki sorun maden üretimi yapanın özel işletme veya devlet işletmesi olması değildir. Maden işletmelerini denetlemekten sorumlu Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı’na bağlı birimler ile işçi güvenliğinden sorumlu Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’na bağlı birimler, kaza oluncaya kadar kaç defa ocağı denetlemiş, hangi eksiklikleri tespit etmiş, işvereni kaç kez ikaz etmiş ve işveren bunları yerine getirmeyince hangi önlemlere başvurmuş? Ben Akhisar’daki davanın hakimi olsam önce sorgulamaya buradan başlardım. 13 Mayıs 2014 tarihinden beri SOMA faciası ile ilgili gazetelerdeki köşe yazılarını izliyorum. En gerçekçi yazı SÖZCÜ’de “Çakalların Dansı” (30 Nisan 2015 Necati Doğru) başlıklı yazınızdır.
Sağ olun, var olun.
MTA Enstitüsü’nden emekli bir mühendis olarak saygılarımı sunuyorum. Jeofizik Yüksek Mühendisi Raşit OSMANÇAVUŞOĞLU”

* * *

Bugün SOMA’nın yıldönümü!
Ey okur!
Bugün, bu köşeye bu mektubu sizden alkış almak için koymadım. 301 Soma işçisinin ölümüne sebep olanları yargılayan Akhisar’daki Mahkeme’nin hakimi bu mektubu okusun istedim.
Dava 15 Haziran’a ertelendi.
1 ay var.
Umarım Sayın Hakim, 1 aydan önce vakit bulur; Jeofizik Yüksek Mühendisi Raşit OSMANÇAVUŞOĞLU’nun mektubunu okur.
Soma’da 301 işçi öldü.
Suçlular biliniyordu.
Enerji Bakanı.
Çalışma Bakanı.
Madenci patron.
TKİ Genel Müdürü.
MİGEM Genel Müdürü.
İşçi sendikası Başkanı.
Ve dönemin Başbakanı.
Ve şimdiki Cumhurbaşkanı, maden ruhsatlarını dağıtmayı kendine bağlamıştı. Soma’da 301 işçi ölünce acı paylaşmaya gitti fakat işçi tokatladı, danışmanı da işçi tekmeledi.
Ey Hakim!
Suçlular salıverilirse
Adalet hüküm giyer.