As­lın­da bun­la­rın is­te­di­ği “Baş­kan­lık de­ğil, Sü­per Baş­kan­lı­k”
Ya­ni, şah­lık, pa­di­şah­lık gi­bi!
“İm­pa­ra­to­r”­de­ni­len Fa­tih Te­rim na­sıl mil­li ta­kım­da tek se­çi­ci ise, Tay­yip Er­do­ğan da bü­tün Tür­ki­ye­’de “Tek se­çi­ci­”ol­mak is­ti­yor!
Onun is­te­di­ği, Baş­ba­kan Da­vu­toğ­lu­‘nun da  (is­tek­siz­ce) des­tek­le­di­ği Baş­kan­lık Sis­te­mi­’nin dün­ya­da eşi ben­ze­ri yok!
Tek ki­şi­lik “A­na­no­im şir­ke­t” gi­bi bir şey ola­cak ve her şe­ye o ka­rar ve­re­cek!
Maa­zal­lah, ül­ke­yi uçu­ru­ma bi­le sü­rük­le­se, kar­şı­sın­da ona en­gel ola­cak bir güç ol­ma­ya­cak!
Ne­den mi bu­nu dü­şü­nü­yo­ruz? An­la­ta­yım:

* * *

* Mil­let­ve­ki­li lis­te­le­ri Baş­kan ta­ra­fın­dan ya­pı­la­cak.
* Baş­kan, hem dev­let yö­ne­ti­mi­nin, hem de hü­kü­me­tin ba­şı ola­cak.
* Baş­kan, tüm ba­kan­la­rı ta­yin ede­cek ve on­la­rın hep­si baş­ka­na kar­şı so­rum­lu ola­cak.
* Baş­kan, Mec­li­s’­ten ge­len ya­sa­la­rı ve­to ede­bi­le­cek. Ve­to edi­len ya­sa, an­cak 330 mil­let­ve­ki­li­nin oyuy­la ge­ri ge­le­bi­le­cek.
* Baş­kan, di­le­di­ği ya­sa­yı çı­kara­maz­sa, Mec­li­s’­i dev­re dı­şı bı­ra­kıp, “Baş­kan­lık ka­rar­na­me­si­” adıy­la ya­sa çı­ka­ra­bi­le­cek.
* Ana­ya­sa Mah­ke­me­si­’nin ya­rı­sı­nı baş­kan se­çe­cek. Öte­ki ya­rı­sı­nı da Mec­li­s’­te baş­ka­nın seç­ti­ği mil­let­ve­kil­le­ri se­çe­cek.
* Baş­kan Mec­li­s’­e kar­şı so­rum­lu ol­ma­ya­cak... Ve­sa­ire ve­sa­ire...

* * *

Ya­ni her şey tek ada­ma bağ­la­na­cak ve onun de­di­ği de­dik, çal­dı­ğı dü­dük ola­cak.
Pa­di­şah­lı­ğın, kral­lı­ğın, im­pa­ra­tor­lu­ğun dı­şın­da bu tür bir sis­te­mi ta­rih yaz­ma­dı!
Böy­le aca­yip baş­kan­lık dik­ta­tör­lük­ler­de bi­le yok!
Ne di­ye­lim? He­lâl ol­sun!

İşsizlik can yakıyor!


Zor gün­ler ya­şı­yo­ruz.
Si­ya­si ge­ri­lim bir yan­dan, eko­no­mik sı­kın­tı­lar öte yan­dan in­san­la­rı­mı­zı bo­ğu­yor!
13 yıl­dır ül­ke­yi yö­ne­ten AKP, hem ken­di­si­ni, hem mil­le­ti dar bo­ğa­za sok­tu!
Tür­ki­ye İs­ta­tis­tik Ku­ru­mu (TÜ­İK) ül­ke­miz­de­ki iş­siz­lik ora­nı­nı yüz­de 11.3 ola­rak açık­la­dı ama keş­ke öy­le ol­sa!
Ger­çek iş­siz­lik ne­re­dey­se bu­nun iki ka­tı!
TÜ­İK, iş bul­mak­tan umu­du­nu ke­sip de iş ara­ma­yı bı­ra­kan­la­rı iş­siz say­mı­yor.
İş­siz­lik­le mü­ca­de­le eden der­nek­le­rin ra­kam­la­rı­na gö­re Tür­ki­ye­’de­ki iş­siz­lik ora­nı açık­la­nan­dan çok da­ha faz­la!

* * *

Dev­rim­ci İş­çi Sen­di­ka­la­rı Kon­fe­de­ras­yo­nu­’nun araş­tır­ma­sı­na gö­re, res­mi iş­siz­le­re, iş bul­mak­tan umu­du­nu ke­sip iş ara­ma­yan­lar da ek­len­di­ğin­de, Tür­ki­ye­’de­ki, iş­siz­lik ora­nı yüz­de 18.5’e, iş­siz sa­yı­sı da 6 mil­yon 885 bi­ne yük­se­li­yı­or.
Ka­dın­lar ara­sın­da­ki iş­siz­lik ora­nı yüz­de 13 ola­rak açık­lan­dı. Res­mi ra­kam böy­le ama...
Ger­çek ra­kam bu­nun tam iki ka­tı: Yüz­de 26.
Ül­ke­yi yö­ne­ten­le­rin, bu ra­kam­lar­dan utan­ma­la­rı ge­re­kir! Fa­kat utan­mı­yor­lar!
On­lar hâ­lâ in­san­la­rı­mı­zı ma­sal­lar­la uyut­ma­ya de­vam
edi­yor!

Ev­li­ya Çe­le­bi...


Bi­zim si­ya­si­le­re ba­kı­yo­rum da, ço­ğu za­man at­tık­la­rı pa­lav­ra­lar ba­na Ev­li­ya Çe­le­bi­’yi ha­tır­la­tı­yor.
1611-1682 yıl­la­rı ara­sın­da ya­şa­yan Kü­tah­ya­lı Ev­li­ya Çe­le­bi se­ya­hat ya­zı­la­rı ile ta­nı­nan ilk ya­za­rı­mız­dır ve 17’n­ci yüz­yı­lın ön­de ge­len gez­gin­le­rin­den­dir.
Ev­li­ya Çe­le­bi, Pa­di­şah Bi­rin­ci Mu­ra­t’­ın Haç­lı­lar­la yap­tı­ğı sa­va­şı an­la­tır­ken:
“Mız­rak­lar o ka­dar sık idi ki, rüz­gâr es­se geç­mez­di. At­lar o ka­dar sık­tı ki, sel ak­sa ayak­la­rın­dan geç­mez­di.” di­yor.
Ev­li­ya Çe­le­bi, Bit­li­s’­i an­la­tır­ken de:
“Şe­hir o ka­dar te­pe­lik ve dağ­lık ki, ba­na ik­ram et­tik­le­ri kah­ve­yi iç­tik­ten son­ra fin­ca­nı ko­ya­cak düz yer bu­la­ma­dım.” di­yor.
Ev­li­ya Çe­le­bi gü­nü­nüz­de ya­şa­say­dı, her­hal­de çok ba­şa­rı­lı bir si­ya­set­çi olur­du!

Te­bes­süm


Köf­te­le­re ne ol­du?
Cin­sel yön­den bi­raz za­yıf­la­dı­ğı­nı his­se­den Te­mel, ec­za­ne­ye gi­dip der­di­ni an­lat­mış. Ec­za­cı
“Cin­sel gü­cü art­ı­ran ye­ni bir ilaç çık­tı. Bu bir toz. Ye­mek­le­rin üze­ri­ne eke­rek ala­cak­sın.”
de­miş.
Te­mel, ila­cı alıp evi­ne gi­der­ken acık­tı­ğı­nı his­se­dip bir köf­te­ci­ye gir­miş. Gar­so­na pi­yaz ve köf­te ıs­mar­lar­ken, ec­za­ne­den al­dı­ğı toz ilaç­tan bi­raz ve­rip köf­te­le­rin üze­ri­ne serp­me­si­ni söy­le­miş.
Pi­yaz gel­miş ama köf­te­ler bir tür­lü gel­mek bil­mi­yor. Si­nir­le­nen Te­mel, öf­key­le mut­fa­ğa da­la­rak “Köf­te­ler ne­den ge­cik­ti ya­hu?” di­ye sor­muş.
Ocak­çı şaş­kın bir şe­kil­de
söy­len­miş:
“Ha­ya­tım­da böy­le şey gör­me­dim ba­yım. Ver­di­ği­niz toz­dan üze­ri­ne dök­tü­ğüm köf­te­le­re bir hal ol­du. Iz­ga­ra­nın üze­rin­de zıp­la­yıp du­ru­yor­lar. Köf­te­le­ri bir
tür­lü ya­ka­la­ya­mı­yo­rum!”

Gü­nün Sö­zü


Hem kurt­la­rın doy­ma­sı­nı, hem de ko­yun­la­rın sağ kal­ma­sı­nı is­ti­yor­lar!