Evet, hiçbir iktidar, bu ülkenin sahibi değildir.
Kim gelirse gelsin, yüzde kaç oy alırsa alsın “Ben şu kadar oy aldım” diye aklına esen her şeyi yapma hakkına sahip olamaz!
İktidarlar, belirli bir süre ülkeyi yönetmek için görevlendirilen siyasal kuruluşlardır. Halk onlara bu görevi emaneten vermiştir.
Böyle olduğu halde, kaç çocuk yapacağımıza, nasıl giyineceğimize, nasıl yaşayacağımıza karar vermek, kimsenin haddi değildir.
Tüm bunlar vatandaşın özgür iradesiyle, bağımsız olarak yapacağı işlerdir.
AKP ve onun başı, bu gerçeği bir türlü kavrayamadı!

* * *

Bu iktidar ne yaptı?
Türkiye’yi babasının çiftliği sandı. Ülkenin değerleriyle oynadı. Cumhuriyet ilkelerini yok etmeye çalıştı, eğitim sistemini 4+4+4 gibi ucube bir sisteme dönüştürdü.
Partinin başındaki kişi “Her şeyi ben bilirim, her şeyi ben yaparım” havasına girdi.
Demokrasinin olmazsa olmaz kuralı olan “Kuvvetler ayrılığı” prensibi için “Elimi kolumu bağlıyor. Kuvvetler ayrılığı da neymiş?” dedi.
Milleti “Bizden olanlar” ve “Bizden olmayalar” diye böldü, Kadıköy vapurundan inen kadınları bile “Açık olanlar, kapalı olanlar” diye gruplara ayırdı.

* * *

Bu arada yolsuzluk iddiaları ayyuka çıktı, ayakkabı kutuları skandalı patlak verdi.. Bu olaylar yargıya götürüleceğine, Meclis’te AKP’lilerin oylarıyla siyaseten aklandı!
Böyle bir ortam ve otoriter bir idare, uygarlık ve demokrasi iddiasındaki Türkiye’ye hiç yakışmıyordu.
Seçimde iktidarın oylarının dramatik şekilde düşmesinde bunların önemli oranda rolü var. Halkımız, geç de olsa gerçeği fark etmeye başladı.

Uyanıyoruz artık!
Hedefleri neydi?

13 yılda yaşadığımız olaylara bakarsak görünen şu:
Türk Milleti’ni, Atatürk’ü, Cumhuriyet ilkelerini, bayrağımızı, demokratik hak ve özgürlükleri, kadın-erkek eşitliğini, basın hürriyetini yok etmek...
Laikliği kaldırmak, din ve polis ağırlıklı bir parti devleti kurmak...
Teröristlere af çıkartmak, Türk kimliğini Anayasa’dan çıkarıp, bu ülkenin çimentosunu yok etmek...

* * *

Oysa bu ülkeyi birleştiren “Türk” adı ve “Türklük kavramı”dır.
Bu kimliği silersen, geriye fazla bir şey kalmaz!
Her yanımız düşmanla sarılı...
Türk kimliği olmazsa, bu belâlı coğrafyada nasıl barınabiliriz?
Biz, birlik ve bütünlüğümüzü kaybedersek, Osmanlı’nın son yıllarındaki gibi emperyalist devletlere yem oluruz.

* * *

Geçen 13 yılda çok badireler atlattık...
AKP iktidarı, çıkardığı “Torba yasalarla” demokrasiyi iyice hırpaladı.
Seçime bu perişan halimizle girdik. Ufkumuz kapkaranlıktı ama, artık tünelin ucunda umut ışığı göründü.
Devletin tüm imkânlarını hoyratça kullandığı halde AKP artık tek başına iktidar olma şansını kaybetti!
Bu sonuç, halkımızın kalan yüzde ellisinin aklını başına toplamaya başladığını gösteriyor!

Umutsuzlar!

İzmir İkinci Bölge’den CHP milletvekili seçilen Dr. Aytun Çıray’ın önünü gözü yaşlı bir kadın kesti.
Kadının küçük kızı, lösemi (kan kanseri) hastasıydı.
“Minik yavrum, bu menhus hastalığın pençesinde kıvranıyor. Uygun bir kemik iliği nakli için sıra bekliyoruz.” dedi.
Doktor olan Aytun Çıray “Kızımın yaşadıklarının bin katını yüreğimde hissediyorum.” diyen dertli anneyi dinlerken, gözleri dolu dolu oldu.
Önce bir insan, sonra da bir hekim olarak duyduğu üzüntüyü belirterek acılı anneyi teselli etmeye çalışan Aytun Çıray:
“Bu çaresizlik, Sağlık Bakanlığı’nın büyük zaafıdır. Millet ıstırapla beklerken Sağlık Bakanı sadece lâf üretiyor. Daha acısı, piyasada birçok kanser ilacı bulunmuyor. İnşallah biz bütün bu çarpıklıkları giderip, sorunlara çare bulacağız.” dedi.
Ülkemizde halen umutsuzluk içinde “kemik iliği nakli” bekleyen 527’si çocuk, 844 lösemi hastası bulunuyor.

Te­bes­süm

Güzel, sarışın kız...
Temel İstanbul’da bir gece kulübüne gider. Yer, içer, eğlenir..
Tam kalkarken karşısına güzel, sarışın bir Rus kız oturur. Ona tatlı tatlı bakar. Ahbaplık kurmak isteyen Temel sorar:
“İngilizce bilir misun?”
“Biraz” der kız..
“Ne kadar?”
“100 dolar kadar...”

Gü­nün Sö­zü

İnsanların kader dedikleri şey genelde kendi aptallıklarıdır!