Önce Irak sınırı için “kevgire döndü” deniliyordu. Buna Suriye sınırımız da eklendi. Denetimsiz, kontrolsüz birileri giriyor-çıkıyor, sınırlarımızı korumakla görevli olanlar da bu duruma seyirci kalıyor. Sınır ötesine geçen Türk vatandaşları da IŞİD ya da PKK için savaşıyorlar. Cenazeleri ülkemize getirildiğinde de belli çevreler onları “şehit” sayıyor.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, yeni hükümet kurulmasını bile beklemeden, gelecek hükümete ağır bir yük bırakıyor. Askerimizin Suriye’ye girmesini istiyor. Suriye ile ilişkileri bozan Erdoğan, bu ilişkileri düzeltmekten çok hâlâ geriyor. Bugün “Kürt koridoru” diye nitelendirilen bölgenin oluşmasının sorumluları arasında Suriye ile ilişkileri bozanların da bulunduğunu unutmayalım.

SAVAŞAN BU ÜLKENİN VATANDAŞLARI

Sınır ötesine savaşmak için geçilmekle kalınmıyor. Teröristlere Türkiye üzerinden mühimmat, silah ve gıda ikmali de yine aynı örgütler aracılığıyla gerçekleştiriliyor. Yani, terör örgütleri, yeterli önlem alınmadığı için topraklarımızı lojistik merkezi olarak kullanıyor.
Terör örgütü PKK’lıların silahlarıyla Güneydoğu’da rahatça dolaşmalarına seyirci kalınıyor. Onlar yöre halkı üzerinde “baskı aracı” olarak sağda-solda dolaşıyor, propaganda yapıyor, eli silah tutan gençleri sınır ötesindeki çatışmalara götürüyor. Terör örgütü IŞİD’e de yine Türkiye üzerinden önemli katılımlar oluyor. Yani, başka bir ülke toprağında bu ülkenin vatandaşları ölüyor, öldürüyor.
AKP’lilerin, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin Suriye’ye girmesi, güvenli bölgeler oluşturulmasını istemesine karşın, Silahlı Kuvvetler’deki genel eğilim, böyle bir girişimin Suriye’nin onayı alınmadan yapılmasının çok sakıncalı olacağı ve ülkemizi batağa çekeceği yönündedir.

NEREDEN GİDİYORLAR?

Askerin girmesi halinde, terör örgütü PKK ve yandaşlarının 6-7 Ekim’de gerçekleştirdikleri kalkışmaya benzer bir girişimi başlatacakları beklenen bir durum. Yalnız onlar değil IŞİD’in de bazı bölgelerimizde her an kanlı eylemlere girişebileceği değerlendiriliyor. O yüzden, istihbarat birimleri “muhalifleri”, “hayali örgütleri” değil gerçek örgütlerle bağlantılı olanları izlemeli. Bu yapılanmalara karşı önlem alınmadan güvenli bölgeler oluşturulmasının ardından çıkacak karışıklık, kargaşa da ABD’nin işine gelir.
“Önlem” derken bu insanların öldürülmesi anlamına gelmemeli. Devletin caydırıcı gücünü vatandaş hissetmeli, görmeli. Bunu görmedikleri sürece olayları, örgütlere katılımı, sınır ötesine izinsiz giriş-çıkışları önleyemezsiniz.
Dinci örgütler arasında işbirliği “cihad bölgesi” olarak adlandırdıkları Afganistan’da, Bosna’da, Çeçenistan’da, Irak’ta başlamıştı. O yüzden her ülkede, o örgüt adına eylem yapmaya hazır hücreler bulunuyor. IŞİD’e Türkiye’den katılımlar daha çok Gerede, Karamürsel, Yalova, Bursa, Adapazarı, Bolu, Ankara ve Adıyaman’dan oluyor. Bu örgüte ilgi duyanların oranı da yüzde 6 civarında...

“FETİH ORDUSU DESTEKLENİYOR”

Genelkurmay İstihbarat Başkanı’yken tutuklanan, beraat eden emekli Korgeneral İsmail Hakkı Pekin’le sohbetimizde ilginç bilgiler ediniyorum. İşte onlardan bir bölüm:
“Suriye’de Kürdü Kürde, Arap’ı Araba, Müslüman’ı Müslüman’a kırdırtıyorlar. Türkmenler de arada eziliyor. Bu gelişmeleri de Türkiye Cumhuriyeti seyrediyor. Kararlılık gösterip sınırlarımızı geçilmez hale getirse, ABD Suriye konusunda geri çekilmek durumunda kalır. Suriye’nin önceliği IŞİD’le mücadele... Suudi Arabistan ve Katar’ın önceliği orada Kürt Devleti kurulmasıdır.
Türkiye hangi akla hizmetle Esad muhaliflerinin birleşmesiyle Türkiye ve Suudi Arabistan destekli olarak kurulan Fetih Ordusu’nu destekliyor? Türkiye, PKK-PYD tehdidine uygun bir çıkış yapmak zorunda... IŞİD’i yavaş yavaş Lübnan’a doğru kaydırıyorlar. Hizbullah ve IŞİD arasında Kuzey Lübnan’da çatışma çıkacak. Bunun amacı İsrail’in istediği gibi Lübnan’ı Lazkiye’ye kadar uzatıp Büyük Lübnan’ı kurmak, ülkenin güneyinde Dürzi Devleti kurma projesi yatıyor.
Suudi Arabistan ile İsrail, Kürt Devleti kurulması konusunda anlaşmış durumda... Süratle IŞİD’i, Fetih Ordusu’nu desteklemekten vazgeçmeliyiz. Esad’a karşı mücadele edenleri destekleme politikasını terk edersek Esad’ın da ülkemize pozitifi yaklaştığı görülecektir.”
Cumhurbaşkanı artık Esad’ı devirmekten vazgeçmeli, Şam Emeviye Camii’nde cuma namazı kılmak istiyorsa eskiden olduğu gibi Suriye ile dost olmalı, dost kalkmalıyız...