“İstanbul’da bomba yüklü araç alarmı! Emniyet, bomba yüklü olduğu düşünülen bir kamyon, 3 otomobil ve 1 motosikletten oluşan 5 şüpheli aracın plakasını, telsizle tüm ekiplere bildirdi. Şüpheli araçların görüldükleri yerde durdurularak bomba imha birimlerine haber verilmesi istendi...”
Önceki sabah Sözcü’nün internet sayfasındaki bu flaş haberi okurken, bildik bir filmin kareleri gözlerimin önünden geçmeye başladı.
* * *
17 Kasım 2013... Ankara’nın Şereflikoçhisar İlçesi... Gecenin ilerleyen saatleri...
Şüpheli bir araç güvenlik güçleri tarafından durduruluyor.
Panelvan tipi araçtaki 3 kişi, oto hırsızlığı suçlamasıyla gözaltına alınıyor.
Bunlardan ikisi, savcılık sorgusunun ardından tutuklanıyor. Yaşı küçük olan şüpheli ise serbest bırakılıyor.
Bu aşamaya kadar sıradan bir adi suç görünümü taşıyan olayın bundan sonrası ise çok çarpıcı!..
Zira tutuklananların; 2012 Ağustos’unda yapılan bir El-Kaide operasyonunda gözaltına alınıp, sorgularının ardından serbest bırakılan kişiler oldukları anlaşılıyor. Bu durumda akla hemen şu sorular geliyor:
Bu şüpheliler neden gözaltına alındılar? Niçin serbest bırakıldılar? Daha sonra hangi gerekçeyle tutuklandılar?
* * *
Sorunun cevabını araştırırken karşımıza, 15 Kasım’da Milliyet Gazetesi’nin manşetten yayınladığı “Klonlanmış plaka avı!” haberi çıkıyor. Tolga Şardan imzalı haberde şu dikkat çekici bilgiler yer alıyor:
“İstanbul’dan çalınan kamyonet ve panelvan tipi araçların aynı plakalarla Hatay’a götürüldüğü belirlendi! Güvenlik güçleri toplam 25 çalıntı aracın Hatay’dan geri dönüş yapmadığını tespit edince alarma geçti...”
Bu haberin yayımlanmasının ardından güvenlik güçlerinin çalışmalarını hızlandırdığı ve olası terör saldırılarını önleyebilmek amacıyla operasyonun düğmesine basıldığı anlaşılıyor.
* * *
Güvenilir kaynaklara göre; büyük kentlerimizden çalınan birbirine benzer kamyonet ve panelvan tipi araçlara, klonlanmış plakalar takılıyor ve doğruca Hatay’a götürülüyor. Kamera kayıtlarında birden fazla çalıntı araçta aynı plakanın takılı olduğu görülüyor.
Bu araçların Hatay’dan geri dönüş yapmadığı belirlenince, 17 Kasım gecesi Şereflikoçhisar’daki operasyon gerçekleşiyor. Gözaltına alındıktan sonra tutuklanan sanıkların radikal İslamcı terör örgütü El Kaide’yle (uzantısı IŞİD) bağlantısı ortaya çıkıyor.
Ama sanıklar bu bağlantıyı reddediyor.
* * *
Bu konuda ulaştığımız ayrıntılara gelince...
Büyükşehirlerde araçları çalan bir şebeke var.
Kaçakçılık yapanlarla Suriye’deki kaostan dolayı ucuza araç almak isteyenler, bu şebekeye çalıntı araç siparişi veriyor.
Ayrıca ellerinde tonlarca patlayıcı bulunan PYD-El Kaide (IŞİD) ve El Nusra gibi örgütler de canlı bomba eylemleri için ihtiyaç duydukları araçları, Suriye’deki ikinci el oto pazarından sağlıyor.
İstihbari bilgileri değerlendiren jandarma ekipleri, bugüne kadar 15 kişiyi gözaltına alıyor.
Baskınlarda 12’si kamyonet, 1’i TIR ve 2’si de otomobil olmak üzere toplam 15 araca el konuluyor. Bu araçların bazıları Hatay’a götürüldüğü sırada yolda, bazıları ise bekletildikleri yerlerde bulunuyor. Adliyeye sevk edilen zanlılardan 12’si tutuklanıyor.
* * *
Bu haberi yazarken, yıllardır unutamadığım siyah beyaz bir fotoğraf, bir kez daha gözümün önüne geliyor.
Güvenlik kameralarının 20 Kasım 2003 günü saat 11.05’te kaydettiği bu karede 34 VCV 25 plakalı, beyaz renkli bir Hino marka panelvan araç, İstanbul Tepebaşı’ndaki İngiliz Başkonsolosluğu’na doğru ilerliyor.
Aracı Feridun Uğurlu isimli El Kaideci terörist kullanıyor.
Konsolosluğun güvenliği için nöbet tutan polisler Hüseyin Apaydın ve Salih Çapkın, 1.5 ton ağırlığındaki demir kapıyı yıkıp, bahçeye girmek üzere olan minibüsü son bir hamleyle durdurmaya çalışıyorlar.
İşte tam o sırada canlı bomba Feridun Uğurlu düğmeye basıyor ve patlayıcı dolu araç, kilometrelerce uzaktan duyulan korkunç bir sesle infilak ediyor.
33 yaşında, evli ve iki çoçuk babası polis Hüseyin Apaydın’la 27 yaşındaki Salih Çapkın’dan geriye, güvenlik kamerasındaki yürek yakan o son bakışlar kalıyor.
* * *
Beşar Esad’ı devirmeyi kafaya takan AKP, Suriye politikasında çok büyük yanlışlar yaptı.
Esad’ı bir an önce alaşağı edebilmek uğruna sınırlarımızı El Kaideci (IŞİD), El Nursacı teröristlere sonuna kadar açtı. Ama Beşar iktidarını sürdürmeyi başardı ve Türkiye’yi, El Kaidecilerin tehditleriyle baş başa bıraktı.
Ne diyelim?
Çalıntı panelvanların bomba yüklü olarak ülkemize dönmemelerini dileyelim.
“Allah ülkemizi ve masum insanlarımızı 2003’tekine benzer bir El Kaide saldırısından korusun” diyerek dua edelim. (27 Kasım 2013-Sözcü)
* * *
Bununla da yetinmeyelim.
Hep birlikte “Tek başınıza iktidarda kalabilmek uğruna ülkemizi kan ve gözyaşı dolu bir sürece sürüklemenize isyan ediyoruz” diyelim.
Kan ve gözyaşı dolu bu filmi yeniden görmek istemiyoruz!..
Uğur Dündar
Yayınlanma: