Ulusların yaşamında coşkuyla kutlanan güzel günler gibi kınanan, kurtulunmasına sevinilen kara günler de vardır. Tarihimizde bunun bir örneği 10 Ağustos 1920’de Osmanlı İmparatorluğu ile İtilâf Devletleri arasında imzalanan Sevr Antlaşması’dır. Anadolu’nun bölünüp düşmanlara pay edilmesi, ortada küçük sözde bir Osmanlı devletinin bırakılması, sömürgecilerin kaynakların tümünü ele geçirerek Türkleri tutsak kılması plânlanan bu Antlaşma ile karanlığa gömülme kararlaştırılmıştı. 23 Nisan 1920’de toplanan Türkiye Büyük Millet Meclisi 19 Ağustos’ta aldığı kararla bu Antlaşmayı geçersiz saydı, imzalayanları ve onaylayanları “Vatan haini” ilân etti. 7 Ekim’de Ankara İstiklâl Mahkemesi Sevr’i imzalayan Hâdi Paşa, Rıza Tevfik, Reşat Halis ve Damat Ferit’i idamla cezalandırdı.
Mustafa Kemal ATATÜRK ve arkadaşlarının kazandığı Ulusal Kurtuluş Savaşı’nın paçavraya çevirdiği Sevr Antlaşması’nı İsmet İNÖNÜ’nün başarısıyla gerçekleşen Lozan Barış Antlaşması tarihin çöplüğüne atmıştır. Sevr’i anımsamak, gerçekleşseydi düşeceğimiz kötü durumları düşünmek, Cumhuriyetle kazanılan yapının değerini daha iyi benimsetecektir. Lâik Atatürk Cumhuriyeti’ni kurucularıyla birlikte kötüleyenler, dinci bir düzeni gerçekleştirmeye çalışan inanç sömürücüsü çıkarcılar, ulusal yapıyı yıkmaya kalkışan sapkınlar, toplumsal barışı ve ulusal dayanışmayı yadsıyan zararlılar, tarih ve insanlık karşıtları içinde Sevr’i övenler bile çıkmıştır. Dindarlık taslayan dinsizlerin küçülüp alçalmasını yansıtan bozuklukları kınayarak Cumhuriyet günlerinin bağımsızlık ve özgürlük kıvancını sonsuza değin yaşamak mutluluğunu diliyoruz.

ANIMSATMA

Tutsak duruma düşmenin kötülüğünü, dayanılmaz acısını düşündüren bir örneği anımsatmak istiyoruz. İkinci Dünya Savaşı sırasında ABD uçakları Japonya’nın Hiroşima kentine 6 Ağustos 1945’te atom bombasını atarak binlerce insanın ölümüne ve kentin yıkımına neden olduktan sonra 10 Ağustos 1945’te de Nagazaki kentine ikinci atom bombasını atarak kıyım ve yıkıma yol açtılar. Bu durum, savaşın ateşinden Türkiye’mizi kurtarma başarısının alkışlanacak ve övünülecek değerini ortaya koyduğu gibi Sevr’in getireceklerinden kurtaran Ulusal Kurtuluş Savaşı’mızın da önemini pekiştirmiştir.
İnsanlık tarihinin unutulmaz olayları içinde bize kıvanç veren olaylar da vardır. Bunlardan biri de 6 Ağustos 1915’te Anafartalar’da İngiliz ordusunu yenilgiye uğratmamızdır. O şanlı zaferin dört gün önce 100. yıldönümü idi. Özgün olaylar ulusun bilincini ışıklı tutar.
Mustafa Kemal, 2 Şubat 1915’te Maydos (Eceabat)’ta 19. Tümen Komutanlığı’na getirildi. 18 Mart’ta Çanakkale Deniz Savaşı kazanıldı. 25 Nisan’da Mustafa Kemal komutasındaki Türk kuvvetleri Arıburnu çıkarma harekâtını durdurdu. 17 Mayıs’ta Mustafa Kemal’e Arıburnu Savaşları nedeniyle altın liyakat madalyası veridi. 1 Haziran’da da albaylığa yükseltildi. 8 Ağustos’ta Anafartalar Grup Komutanlığı’na getirildikten sonra Ağustos ortalarında Conkbayır’ı zaferi kazanıldı. Bu gelişmeler yayılmacı ve sömürgeci batılı güçlere verilen anlamlı derslerdi. Koalisyon oyalamasındaki AKP’liler bunları iyi bilmelidir.
Çanakkale Şehitliği’ni gezdiren kimi rehberlerin, kimi softa ve yobazın yadsıyıp yalanlarla olmadık güçlere bağladığı zaferlerin kahramanlarını her zaman anmak, onların yurt severliklerini örnek almak, onlara yaraşır olarak bağımsızlık ve özgürlük için yaşamlarını adamak o günleri kutlamaya hak kazandırır.

ÖDÜL

Anıt-Kabir Komutanı Alb. Muzaffer TAYTAK, emeklilik nedeniyle görevini Alb. Nezih AŞICI’ya görkemli bir törenle devretti. İki komutanın anlamlı, içerikli konuşmaları dinleyenlerin alkışlarıyla karşılandı. Görev süresinde birçok yeniliği gerçekleştirip Anıt-Kabir’e ilgiyi artıran Alb. TAYTAK’a emeklilik yaşamında esenlik ve mutluluk diliyoruz. En büyük ödül, halkın sevgisi, saygısı ve beğenisidir.