Bu mağduriyeti bir tek kendilerinin yaşamadığını belirten baba Özbey, toplamda 13 asker ve polisin PKK'lı teröristlerce kaçırıldığını ancak bu konuda hiçbir şey yapılamadığını iddia etti.
Hayatları zindana dönen Özbey, yaşadıkları acıyı Sozcu.com.tr'ye anlattı;
Teröristlerin yayınladığı ses kaydı dışında ellerinde çocuklarına ait hiçbir şey olmadığını söyleyen baba, "Çocuğum Jandarma Astsubay olarak Rize'de görev yapıyordu. 17 Eylül 2015'de hasta annesini ziyaret etmek için birliğinden Malatya'ya doğru yola çıkmıştı. Pülümür yolundayken PKK'lı teröristler yolunu kesip, kaçırmış...
Oğlumun sesini son kez yılbaşında duydum. Teröristler, 31 Aralık 2015'te aralarında çocuğumun da olduğu sekiz emniyet ve askeri personelin 'yılbaşı mesajını' yayınladılar. O günden bugüne hiçbir haber alamadım" dedi.
'SİZİN ÇOCUKLARINIZ EVE 1 DAKİKA GEÇ GELSE...'
Tüm çabalarına ve görüşmelerine rağmen bir sonuç elde edemediklerini ifade eden Özbey, sözlerine şöyle devam etti;
"Meclis'teki bütün partilerin grup başkanlarıyla defalarca görüştüm. Eski Başbakan Ahmet Davutoğlu, Başbakan Binali Yıldırım hatta Sayın Cumhurbaşkanı'yla bile 2 kez görüştüm fakat bir mesafe katedemedik.
Meclis'te görüştüğümüz parti temsilcilerine 'Sizin çocuklarınız eve 1 dakika geç gelse ne hissedersiniz?' dedik. Sadece 'üzgün' olduklarını söyleyip gönderdiler...
'BİNALİ YILDIRIM'A 15 DAKİKA ANLATTIM'
Başbakan Binali Yıldırım'la 15 dakika yüz yüze konuşma fırsatı buldum. Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği'nin Ticaret ve Sanayi Şurası'na katılmıştı. Orada, Doğu ve Güneydoğu Oda ve Borsa başkanlarını ayrı kabul etti. Sayın Yıldırım'a konuyu anlattım. Sağolsun dinledi. Mahcubiyetini belirten bir ifadeyle 'devlet olarak konun arkasında olduklarını ve üzgün olduklarını' söyledi.
'HDP, BAŞBAKAN'A GİDİN DEDİ, ÇARESİZ GİTTİM... DAVUTOĞLU'NA BİZZAT SÖYLEDİM'
Görüşmelerimizden birinde HDP Grup Başkanvekili İdris Baluken, 'Gidip Başbakan'a şöyle söyleyin; 1 hafta savaşı durdursunlar. Her partiden bir üye belirleyerek heyet oluşturalım. Bize de müsaade etsinler, gidip çocuklarınızı alıp gelelim' dedi. Çaresiz kalınca bunu dönemin başbakanı Ahmet Davutoğlu'na bizzat söyledim. O da bana 'onların samimi olmadıklarını' ifade etti. 'Efendim bir kez deneyelim. Bizim ciğerimiz yanıyor' dedim. Cevap olarak, 'arkadaşlarla görüşelim, bakalım' dedi ve konu öylece kaldı...
"NE OLUR UNUTULMASINLAR"
İnsan Hakları Derneği'nin müdavimi olduk. Sesimizi duyurmak için denemediğimiz yöntem kalmadı. Ama ses getiremiyoruz. Maalesef medya da bu çocukları artık görmezden geliyor. Konuyu bölgenin yerel medyası dışında ulusal ve uluslararası basından kimse takip etmiyor. Bizim çocuklarımız devlet için, millet için ter döktü. Ne olur unutulmasınlar, yok sayılmasınlar... "