Atom Egoyan’ın yeni filmi “Hatırla” anlamlı ve yer yer heyecanlı bir dram.  Bu haftanın filmlerinden “Hatırla” unutmamamız gereken yine utanç dolu bir tarihi ayıbı hatta en büyük insanlık suçlarından biri olan Nazilerin yahudi soykırımı üzerine bir hesaplaşma filmi. Özellikle 90’lı yıllarda “Felicia’nın Yolculuğu”, “Exotica”, “Başka Bir Dünya” gibi çok iyi filmler çeken yönetmen Atom Egoyan’ın da 2005’teki filmi “Gerçeğin Ötesinde”den (Where The Truth Lies) beri çektiği en iyi film “Hatırla”.
Zev ve Max bir huzurevinde yaşayan, II. Dünya Savaşı’nda soykırımın en vahşi adreslerinden biri olan Auschwitz toplama kampından kurtulabilmiş ama ailelerini orada kaybetmiş iki yaşlı adamdır. Zev’in bunama sorunu yüzünden aklı gidip gelmektedir sık sık ve tekerlekli sandalyeye mahkum arkadaşı Max’e, karısı öldükten sonra ailelerinin intikamını almak için söz vermiştir.

Bir sabah huzurevinden habersizce ayrılır ve Max’in ona sağladığı adreslere tek tek uğramaya başlar. Önce bir silah satın alır sonra da dört ayrı adresi birer birer ziyaret ederek birini arar. Aradığı adam kampta ölen bir yahudi mahkumun ismini kullanarak saklanan, Auschwitz’in başındaki SS subayıdır. Ama Zev’in önündeki engeller de az buz değildir. Bir defa çok yaşlıdır ve hızlı hareket kabiliyeti yoktur. Oğlu her tarafta polisle birlikte onu aramaktadır. Zaman zaman hafızası gider, ancak cebinde taşıdığı ve Max’in onun için yazdığı mektubu okuyarak tekrar bilincini kazanır her seferinde. Ama asıl büyük sürpriz onu sonuncu adreste bekliyordur...

hatirla_1

“Hatırla” hikayesini yavaş yavaş açan, gerilimi de giderek artıran bir dramatik yapı kurmayı başaran bir senaryoya sahip. Zev’in yaşlılığı ve hafıza sorunu aslında karakter için bir handikap ama hikayenin ruhuna çalışan bir durum. Zev başlı başına insanlığın ‘hafıza’sını temsil etmektedir çünkü. Bazen bilerek bazen de iterek unuttuğumuz hafızamızı.
Filmin senaristi Benjamin August’un ilk senaryosu bu. Dolayısıyla kimi zaafları da yok değil. Mesela Zev’in çantasında koca bir tabancayla Amerika-Kanada sınırından iki kere hiç takılmadan geçebilmesi hiç inandırıcı değil. Max’in bu kadar fazla bilgiye sahip olması ve internet aracılığıyla Zev’in bütün yolculuk haritasını oturduğu yerden oluşturması da zaman zaman zorluyor mantığı. Egoyan, soykırımın tüm duygusunu ve vahşetini ise hikayede küçük bir kaldıraç gibi kullanıyor daha çok. Hem biraz ‘meseleyi zaten herkes biliyor’a yaslanıyor hem de sömürüye kaçmamak için çok girmiyor o sulara..
Zev rolünde yılların tecrübeli oyuncusu Christopher Plummer filmin kalbi olmayı başarıyor. Ama en çok da üçüncü adreste yaşadığı o gergin sahnede birinci sınıf bir performans sergiliyor.

Haftanın en iyi filmi “Hatırla”yı izleyince birçok filmden sonra kendi kendime sorduğum şu soruyu sizin de kendinize sormanız mümkün: Bunca film neden içimizdeki kötülüğü yoketmeye bir türlü yetmiyor, yetemiyor? Bunca hesaplaşma, yüzleşme neden bir işe yaramıyor?

3,5 yıldız
Hatırla
Yönetmen: Atom Egoyan
Oyuncular: Christopher Plummer, Martin Landau, Dean Norris
94 dakika, 15+

Orta karar bir korku filmi

Giderek korku sinemasının lider isimlerinden birine dönüşen yönetmen James Wan’ın ismine yapımcı olarak rastladığımız “Işıklar Sönünce” çok basit bir fikirden yola çıkılarak oluşturulmuş bir kısa filmden uyarlanmış küçük bütçeli bir korku filmi.
Rebecca adlı genç bir kadın, babasının ölümünden beri psikolojisini bir türlü tam olarak düzeltemeyen annesi Sophie’yi yeni kocası ve onların küçük oğluyla bırakıp kendi hayatına çekilmiştir. Ancak üvey baba esrarengiz bir cinayete kurban gittikten sonra küçük kardeşi Martin evde sadece karanlıkta ortaya çıkan yabancı bir kadının daha olduğunu keşfeder. Diana adlı bu kadın Sophie’nin küçüklüğünden beri peşini bırakmayan çok hasta ve doğaüstü özellikleri olan bir kadındır. Rebecca hem Martin’i hem de annesini ondan korumaya çalışır ama işi çok zordur...

isiklar_sonunce_1

Küçük bütçeler, korku filmlerinin geneli için büyük bir sorun oluşturmaz aslında. Az mekanda az oyunculu ve ucuza çıkmış ne başarılı korku filmleri izledik daha önce de. “Işıklar Sönünce” özellikle ikinci yarısında hikayenin kapalı kaldığı evde güçlü bir atmosfer kuruyor kurmasına ama uyarlandığı kısa filmi çok da fazla aşamıyor. Bir defa filmin ‘tehdit’i Diana’nın geçmişi inandırıcı değil. Rebecca’nın bu geçmişi Sophie’nin evindeki bir kutudan seyircinin önüne dökmesi de kolaycı bir yaklaşım. Işık ve karanlık kullanımları bazı sahnelerde gerçekten etkili olabiliyor ama oyunculuklar biraz sıkıntılı olunca istenen etkiyi tam olarak da veremiyor. Rebecca’yı canlandıran Avustralyalı güzel oyuncu Teresa Palmer korku türüne uygun bir oyuncu izlenimi veremiyor pek. Onunla birlikte yaşamaya can atan erkek arkadaşı rolünde Alexander DiPersia’nın oyunculuğu ise yapmacık kalmış. Uzun zamandır perdede göremediğimiz Maria Bello ise pek etkili olamamış sınırlı karakterinde.
Yine de “Işıklar Sönünce” açılışındaki sahneyle ve birkaç etkili ‘zıplatıcı’ anlarıyla türün meraklılarını çok da tatminsiz bırakmayan bir korku filmi sayılır. Kan ve vahşet oranı nispeten düşük olduğu için de 13’ten büyük gençlere bir büyükleri eşliğinde izlemeleri için uygun, ama gerekli mi orası tartışılır.

2,5 yıldız
Işıklar Sönünce
Yönetmen: David F. Sandberg
Oyuncular: Teresa Palmer, Gabriel Bateman, Maria Bello
81 dakika, 13+ 15A