YENİ ÖĞRENDİM

Erdoğan’ın diploması olup olmadığı resmen soruldu
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “üniversite diploması olup olmadığı” olsa bile bunun gerçekliği konusu bir süredir gündemde biliyorsunuz.
Önceki gün konuyu tekrar gündemi getirmiş ve “Her şeye dava açan Erdoğan üniversite diploması ile ilgili suçlamalara karşı neden sessiz, neden bu iddiayı dile getirenlere tekzip yollamıyor neden dava açmıyor?” diye sormuştum.
Konuyu ilk dile getiren ve Cumhurbaşkanlığı seçimi için gerekli belgeler arasına konulan üniversite diplomasının sahte olduğunu söyleyen MHP Milletvekili Yusuf Halacoğlu da “Bu diploma sahte değilse, böyle bir iddiayı ortaya atan bana neden dava açmıyor” demişti.
Saraydan henüz bir ses çıkmadı.
Ne bir açıklama yapılıyor ne da iddiaları çürütecek belgeler ortaya konmuyor.
CHP Milletvekili Barış Yarkadaş ise konunun takipçisi olacağını belirterek Meclis Başkanlığı’na bir soru önergesi verdi ve Erdoğan’ın mezun olup diploma aldığını söylediği okulla ilgili bilgi istedi.
Yarkadaş soru önergesinde ayrıca Amerika’daki St John’s Üniversitesi’nin alınan fahri diploma için para ödenip ödenmediğini de sordu.
CHP’li Yarkadaş bunun ötesinde Marmara Üniversitesi’ne de başvurarak “Bilgi edinme kanunu” gereği Erdoğan’ın bu okulda okuyup okumadığını ve diplama alıp almadığını sordu.
Yarkadaş’ın Erdoğan’ın diploması ve Amerika’dan aldığı fahri hukuk diploması ile ilgili verdiği soru önergesi şöyle;
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın Başbakan Sayın Ahmet Davutoğlu tarafından yazılı olarak yanıtlanması için gereğini saygılarımla arz ederim. 20.04.2016
Barış YARKADAŞ CHP İstanbul Milletvekili
ABD’de yolsuzluk yaptığının ortaya çıkmasının ardından 2012’de intihar eden St. John’s Üniversitesi eski dekanlarından Cecilia Chang hakkındaki soruşturma dosyasından çıkan bir belgede, “Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a üniversite tarafından verilen fahri hukuk diploması karşılığında 300 bin dolar bağış yapılacağına dair anlaşmaya varıldığı” ifadeleri basına yansımıştır.
Chang’in mektupta ‘2004’te Erdoğan’a verilen fahri hukuk doktorası diploması karşılığında Türk Hükümeti’nin 300 bin dolarlık bir bağış yapacağı konusunda anlaşmaya varıldığından’ söz ettiği yine basına yansıyan detaylar arasındadır.
Bu çerçevede;
1- 25 Ocak 2004’te St. John’s Üniversitesi tarafından dönemin başbakanı Recep Tayyip Erdoğan’a Fahri Hukuk Doktorası verilmesi karşılığında 300 bin dolarlık bir bağış anlaşması yapılmış mıdır?
2- Sözü edilen bağış miktarı doğruysa hangi hesaba, hangi tarihte ve hangi ödenek altında yapılmıştır?
3- Recep Tayyip Erdoğan ülkemizde; hangi üniversitede öğrenim görmüş ve ne zaman mezun olmuştur? Erdoğan’ın öğrenim gördüğü bölümün adı nedir ve bölüm kaç yıllıktır?

Bİ SORALIM BAKALIM

Dersim’ciler ne oldu, yer yarıldı içine mi girdi?

Ülkeyi bugünkü terör batağına taşıyan açılım sürecinde, dinci kesimlerle sonradan liberal olmuş eski solcular, karşı devrime su taşırken Cumhuriyet ve Atatürk devrimleriyle hesaplaşmak için sık sık “Dersim” olaylarını dile getirirlerdi.
Söyledikleri şuydu; devlet Dersim’de katliam yaptı, halkı öldürdü, oluk gibi kan akıttı.
Elbette kimse Dersim’i bugün savunmuyor.
Ancak o günün koşullarında bu olaylar devlete isyan olarak nitelenmişti ve devlet de gereken önlemi almıştı.
Açılım sürecinde PKK terörünü görmezden gelen, PKK’lı teröristlere toz kondurmayanlar, saray “açılım buzdolabında” dediği günden beri bu sözlerini unuttular.
Şimdi söylem şu; Güneydoğu’da devlete bir başkaldırı var, teröristler ülkeyi bölmek istiyor, isyana karşı devlet elbette gereğini yapacak, devlete uzanan eller kırılır.
Örneğin bir milletvekili var ki, Dersim çok konuşulurken Sabiha Gökçen’in adının havaalanından silinmesini bile istemişti.
Şimdi ise “Vurun kırın öldürün” diye çığlıklar atıyor.
Artık akıllarında ne Dersim var, ne katliam var, ne oluk oluk kan akmasından söz ediyorlar.
Oysa sadece beş ay içinde 7 bine yakın insan öldü bölgede.
500’ün üzerinde şehidimiz var.
Sadece şunu sormak istiyorum; “Dün Dersim diyerek halkın zihnini karartanlar, o günlerden çok daha kötü günleri şimdi yaşarken neden ağızlarını açmıyorlar?”

HOŞUMA GİDEN ŞEYLER

Siz kutlamasanız bile halk sahip çıkıyor

Atatürk devrim ve ilkelerini minik operasyonlarla yok etmeye çalışan zihniyetin son marifeti biliyorsunuz 23 Nisan’da Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde yapılan resepsiyonu iptal etmek olmuştu.
Gerçi bu ilk değil.
Son yıllarda çeşitli bahaneler uydurarak milli bayramları kutlamaları kırpıyorlar.
Bu yılın gerekçesi “terör ve şehitler” biliyorsunuz.
Sanki 23 Nisan davullu zurnalı, göbek atmalı kutlamaymış gibi “Şehitlere saygısızlık olmasın” diyerek resepsiyonu iptal ettiler.
Ama aynı zihniyet stat açılışında top çevirmeyi, düğünlere gidip şarkıcılara el çırparak eşlik etmeyi, görkemli şirket açılışlarına katılmayı nedense “şehitlere saygısızlık” olarak görmüyor.
Bayramları orasından burasından kırparak milli değerlerimizi yok etmeye çalışıyorlar da ne oluyor?
Halk bayramına, milli değerlerine sahip çıkıyor.
Bakın duyarlı herkes evlerine işyerlerine bayrağını asmış, başta CHP olmak üzere AKP dışındaki birçok siyasi parti, sivil toplum kuruluşu alternatif törenler düzenleyerek bayramı kutluyor.
Ne kadar çabalarlarsa çabalasınlar, bu milletin gönlündeki Atatürk sevgisini, devrim ve ilkelere bağlılığı, bilimin gösterdiği yolda yürümeyi, medeni olmayı ortadan kaldıramıyorlar.
Kaldıramayacaklar da. Şu anda yarattıkları erozyonla sevinebilirler ama göreceksiniz bu da çok sürmeyecektir.

ÇOK GÜLDÜM

Muhtarlar gibi okul arkadaşlarınızı ve hocalarınızı da sarayda ağırlasanıza

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “diploması” giderek siyasi esprilere de malzeme oluyor.
Liberal Parti “Üniversite diploması yok, varsa da sahte” iddialarına hiç yer vermeden Cumhurbaşkanı’na bir çağrı yayınladı.
Erdoğan’ın güzel bir jest yapmaya çağıran Liberal Parti “sınıf arkadaşlarınızı ve hocalarınızı saraya davet etmeniz ne güzel olur” açıklaması yaptı.
Liberal Parti’den yapılan açıklama şöyle;
“Çocuklardan, şehit ailelerine, muhtarlardan, kaymakamlara, sporculardan diplomatlara kadar toplumun farklı kesimlerini ağırlayan Cumhurbaşkanı’nın, bugün bulunduğu makamı borçlu olduğu üniversite hocalarını ve arkadaşlarını Saray’da vereceği basına da açık olacak bir yemekte ağırlamasının, üniversite günlerini birlikte yad etmelerinin güzel bir girişim olacağına inanıyoruz. Bu toplantının Cumhurbaşkanı’nın gençliğinin en güzel yılları olan üniversite yıllarını ve anılarını merak eden toplumumuzca da ilgi ile izleneceğine inanıyoruz.”
Bence güzel bir fikir.
Her ne kadar bugüne kadar “ben Erdoğan’la aynı sınıfta oturdum, sınava birlikte girdik, kantinde ne güzel günlerimiz geçti” diyen bir arkadaşı çıkmamış olsa bile, devletin istihbarat güçleri Erdoğan’ın okul arkadaşlarını tek tek bulup yemeğe davet edebilir.
Okul arkadaşlarının buluşması kamuoyu için de hoş bir sürpriz olur.
Bayramı unutma!..

DİKKATİMİ ÇEKEN ŞEYLER

Brezilya’da Erdoğan gibi güçlü lider olsaymış!...

Birkaç gün önce “Brezilya devlet başkanı ‘Ah Erdoğan’ diye şimdi başını taşlara vuruyordur” başlıklı bir yazı yazmıştım.
Brezilya Devlet Başkanı bayan Roussef hakkında başlatılan soruşturmayı anlatırken “Brezilya ile Türkiye birbirine benziyor. Orada da Gezi olaylarından sonra benzer olaylar yaşanmış, ancak demokrasiye daha saygılı oldukları için protestocuların sesine kulak vermişlerdi. Şimdi 17-25 Aralık türü yolsuzluk nedeniyle devlet başkanı hakkında soruşturma açıldı. Eğer Brezilya Devlet Başkanı Erdoğan’ı örnek alıp hibir şey olmamış gibi davransaydı bunlar başına gelmeyecekti” demiştim.
Ben bunları espri gibi yazmıştım.
Ancak bir gün sonra ne göreyim, Cumhurbaşkanı’nın damadı, Enerji Bakanı Berat Albayrak, benim espri diye yazdığımı ciddi ciddi gazetecilere anlatmaz mı?
Ankara’da gazetecilerle bir araya gelen Albayrak Brezilya’daki yolsuzluk soruşturmasını kastederek “Brezilya’da Erdoğan gibi güçlü bir lider yoktu. O yüzden bu işler başına geldi” demiş.
Bu bilgiyi Hürriyet’in yeni yazarı Abdülkadir Aksu’nun yazısından öğrendim.
Aksu, bakanı dinledikten sonra tek cümle ile cevap vermiş; “Haklısın, işin özü bu.”
Görüyor musunuz pişkinliği?
Brezilya’da yolsuzluk olayı patlamış. Normal bir demokratik hukuk devletinde olması gereken olmuş ve devlet başkanı hakkında soruşturma açılmış.
Bizimkiler sanki yolsuzluk yokmuş gibi davranarak bir de üstüne “Erdoğan gibi güçlü lider olsa bunu yaşamazdı” diyor.
kızıyorlar söyleyince ama işte demokratik bir hukuk devleti ile farkımız bu.
Onlar suç işlenmişse üzerine gidiyor, bizde ise suçlu olanlar devlet gücünü kendi güçleriymiş gibi kullanıp her şeyin üstünü örtüyor.