Sevgili okuyucularım, Kemal Kılıçdaroğlu, asrın liderimiz, ülkemize Tanrı’nın bir lütfu olan sayın ve muhterem Recep Tayyip Erdoğan büyüğümüz için bir söz söyledi:
“Diktatör bozuntusu”
Kendisinin böyle olup olmadığını bizim gibi sıradan vatandaşların bilmesi elbette ki mümkün değildir.
Asrın liderimiz bu sözleri duyunca her zamanki gibi davrandı ve Kılıçdaroğlu için iki ayrı girişimde bulundu.
İlki, Cumhuriyet savcılığına başvurup Kılıçdaroğlu hakkında ceza davası açılmasını istedi. Savcılık gereğini derhal yaptı.
İkincisi, Kılıçdaroğlu’na 100 bin liralık tazminat davası açtı.
Ceza davasının gerekçesi aynı: TCK’da yer alan o meşhur cumhurbaşkanına hakaret maddesi.

* * *

Hukukçu değilim ama bu gibi ceza ve tazminat davalarına gire-çıka kendimi belli konularda bir miktar “Uzmanlaşmış (!)” sayarım.
Şimdi bu olayda neler olabilir?
Ceza davası Asliye Ceza mahkemesi’nde görülür. Savcılık bir fezleke düzenler ve TBMM Başkanlığı’na gönderir. Kılıçdaroğlu milletvekili olduğundan dokunulmazlığı vardır ve hakkında doğrudan ceza davası açılamaz.
Dosya sonuçta Meclis komisyonlarına gönderilir, savcılık fezlekesi incelenir ve karara bağlanması genellikle dönem sonuna bırakılır. Yani hakaret davasının hemen işleme konulup yargılamaya başlanması asla söz konusu değildir.

* * *

100 bin liralık tazminat davasına ise Asliye Hukuk Mahkemesi bakar. Şimdi bu iki olayda da karşımıza ilginç bir durum çıkıyor.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) tarafından her konuda verilen kararlar, bizim iç hukuktan daha üstündür ve Türk hukukunu bağlar.
Çok özetleyerek veriyorum, AİHM kararları şu doğrultudadır:
“Siyasetçiler hakkında yapılan eleştiriler çok SERT ve ACITICI olabilir. Bu tür eleştiriler suç değildir ve siyasetçi bunlara katlanmak zorundadır.”
Olayımızda ceza davasının açılmayacağı kesin. O halde tazminat davasına bakalım. Dava herhangi bir mahkemeye düştü, her iki taraf da görüşlerini yasal süresi içerisinde bildirdi.
Hakimin karşısında iki seçenek olacak.
İlkinde şu kararı verebilir:
“Diktatör bozuntusu sözleri iç hukukumuza göre hakarettir. Şu kadar tazminata hükmedilmesine...”
İkinci seçenekte ise karar şöyle olabilir:
“Bu sözler AİHM içtihatlarına göre suç değildir. Sert ve acıtıcı eleştiriden oluşmakta ve dolayısıyla herhangi bir suç içermemektedir. Davanın reddine...”

* * *

Şimdi gelelim işin çok önemli ve bizim medyada hiç tartışılmayan püf noktasına!..
Anayasa madde 83’e bakalım:
“TBMM üyeleri Meclis çalışmalarındaki oy ve SÖZLERİNDEN, Meclis’te ileri sürdükleri düşüncelerden, Meclis’e başka bir karar alınmadıkça bunları Meclis dışında tekrarlamak ve açığa vurmaktan sorumlu tutulamazlar...”

* * *

Kılıçdaroğlu asrın liderimiz için kurultay konuşmasında “Diktatör bozuntusu” dedi ve hakkında hemen işlemler başlatıldı.
Bir yanda savcılık ceza davası için devreye sokuldu, öbür yanda tazminat davası açıldı.

* * *

Şimdi Kılıçdaroğlu’nun Meclis konuşmalarından sadece birine bakalım, 29 Aralık 2015 günü Meclis’te yaptığı uzun konuşmadan örnek verelim.
Konuşmasının beş ayrı yerinde “Diktatör bozuntusu” diyor. Tutanaklardan aktarıyorum:
“Biliyorsunuz, bizim bir diktatör bozuntumuz var. Cumhuriyet savcılığına gizli ibareli yazılar yazıyor... Kimsin sen, senin savcıya talimat vermeni hangi yasa öngörüyor?..”
“Eğer ben AB üyesi isem, uygar bir ülke olacaksam, hukukun üstünlüğüne inanıyorsam Adalet Bakanı bile savcıya dava aç diye talimat veremez. Bunu diktatör bozuntusu bilmiyor mu?..”
“Bu diktatör bozuntusunun bir de sözcüsü var...”
“ODTÜ’lüler kendi üniversitelerine sahip çıkarlar. Tabii bu her şeye maydanoz olan var ya, diktatör bozuntusu, o da hemen konuşmuş. Yaa sen cumhurbaşkanlığı koltuğunda oturuyorsun. Bir araştır, bir sor bakalım nasıl oldu bu olay diye...”
“Cumhurbaşkanı cumhurun başı olarak 78 milyonu kucaklamak ve tarafsız olmak zorundadır. Anayasa böyle, hukuk böyle diyor. Benim sözlerimden bu diktatör bozuntusu alınmış...”

* * *

Evet, üyesi olmak için çırpındığımız Avrupa’nın hukuku, siyasetçilere yapılacak eleştirilerin sert ve acıtıcı olacağını, bunların hakaret sayılmayacağını kabul ediyor...
O Avrupa hukuku ki, bizim hukukumuzdan daha üstün durumda. Mutlaka uymak ve uygulatmak zorundayız.
Hiçbir Avrupa ülkesinin hukuk sisteminde ve yasalarında dört yıla kadar hapis cezası öngören cumhurbaşkanına hakaret maddesi yok...
Dolayısıyla Avrupa’da hiçbir ülkenin cumhurbaşkanı, kralı, kraliçesi vesairesi önüne gelen hakkında “Bana hakaret etti, atın bunu içeri” deyip vatandaşları hakkında yüzlerce dava açtırmıyor.
Sadece Avrupa değil Japonya’dan ABD’ye, Avustralya’dan Arjantin’e kadar bütün demokratik ülkelerde durum aynı.

* * *

Şimdi Kılıçdaroğlu’nun avukatları mahkemede şunu söylerse ne olacak, hakim nasıl karar verecek:
“Müvekkilimiz Meclis’te kullandığı sözleri dışarıda tekrar etmiştir. Anayasanın 83. maddesi uyarınca bu suç değildir. Davanın reddi gerekir...”
Ceza davası nasıl olsa ertelenecek ama tazminat davasına bakacak olan hakimin işi çok zor!
Ama asıl sorun, hiçbir uygar ve demokratik ülkenin yasalarında bulunmayan böylesine bir cumhurbaşkanına hakaret maddesinin herkes için sürekli çalıştırılması, o maddeye dayanarak her fırsatta yüzlerce dava açılması...
16 yaşında çocukların bile cumhurbaşkanına hakaretten içeri tıkılması!