Sevgili okurlarım, ülkemizin gelmiş geçmiş en önde gelen şairlerinden biri vardı:
Rahmetli Orhan Veli Kanık.
Kısa fakat çok anlamlı şiirler yazardı.
Birini hemen herkes duymuştur:
“Neler yapmadık şu vatan için / Kimimiz öldük kimimiz nutuk söyledik.”

*  *  *

Orhan Veli adeta içinde yaşadığımız şu günleri kastetmiş!
Bir yanda ölenler, şehit olanlar, öbür yanda ise hiç durmadan nutuk söyleyenler!
Ölenler, şehit olanlar öbür aleme gittikleriyle kalır... İsimleri bir süre sonra olaylar yatıştığında unutulmaya mahkûmdur.
Ama onların ardından nutuk söyleyenler hep kalıcıdır.
Onların işi ne olursa olsun kürsülere çıkıp nutuk atmaktır.

*  *  *

Adına istifa denilen kavramı Türkiye’de aramayın, asla bulamazsınız. Zira sorumlu makamlara getirilmiş olanlar hiçbir zaman hata (!) kabul etmez.
Terör mü oldu, kaderdir!
Yolsuzluk mu yapıldı, suçlu yapandır!
Büyük bir kaza mı oldu, Allah öyle istemiştir!
Bizimkiler ne olursa olsun görevlerini bırakmak istemez.
Bu, yazılı olmayan bir kanundur.

*  *  *

Oysa Batı ülkelerine bir bakınız. Hatta Afrika falan hariç dünyanın diğer ülkelerine bakınız...
Hatası ortaya çıkan, kendi alanına giren bir konuda eleştiri alan devlet adamı istifa edip gider.
Mısır’da tren kazası olmuştu, Ulaştırma Bakanı ayrılıp gitti.
Endonezya’da iki bürokrat yolsuzluk yaptı, bakanla birlikte ikisini de istifa ettirdiler.
Almanya’da bir bakanın danışmanı bazı sırları Rusya’ya satmıştı, bakan derhal istifa etti.
Mısır’daki Ulaştırma Bakanı “Kardeşim tren kazasını ben mi yaptırdım” diyebilirdi, demedi.
Alman bakan “O sırları Rusya’ya ben mi sattım” diyebilirdi, demedi.
Soma’da 301 madencimiz göçük altında kalıp can verdi.
Başbakanı da bırakın bir yana, ilgili bakanların hiçbirinin aklına istifa etmek gelmedi. Birileri sorsa mutlaka “Ulan biz mi göçerttik madeni, şirketin yetkilisi hesap versin! Şimdi bizi bu işlerin içine çekmeyin, maden faciası bize hafif gelir. Biz dünya liderliğine soyunmuş durumdayız” diyeceklerdi.

*  *  *

Türkiye’de neredeyse her gün terör olayları yaşıyoruz, insanlarımız bombalarla, silahlarla can veriyor.
Başta Güneydoğu olmak üzere, özellikle İstanbul ve Ankara’da...
Sadece son birkaç yıl içerisinde yüzlerce askerimiz, polisimiz ve sivil vatandaşımız bu olaylarda can verdi.
Bunlar olurken bu ülkeyi yönetenlerin hiç mi hatası, sorumluluğu, ihmali vesairesi yoktu acaba?
Mutlaka yoktu!
Eğer olsaydı içlerinden biri olsun toplum önüne çıkıp kendi hatasını, ya da hükümetinin ihmalini kabul eder, yüreği yetiyorsa özür diler ve mertçe istifa edip giderdi!
Ama bakıyoruz, her birinin derdi aynı:
Nutuk atmak, insanların can verdiği olayları kınamak!
Böyle yaparak kendilerinin veya hükümetin olaylardaki hatasını ve ihmalini unutturmak.
İç siyasete oynamak, acı olayları bile mümkünse oy’a tahvil etmek.
Aynen Orhan Veli’nin yukarıda değindiğim şiirinde olduğu gibi...
“Neler yapmadık şu vatan için / Kimimiz öldük, kimimiz nutuk söyledik.”

*  *  *

Bu sürecin bir başka boyutu daha var.
Buna ne demek gerekir, doğrusu bilemiyorum.
Gülünç mü, komik mi, kara mizah mı, yoksa utanç verici mi...
Türkiye’nin herhangi bir yerinde tatsız bir olay meydana geliyor.
Yaşadığımız son iki olaya değineyim.
Geçtiğimiz günlerde Adana’nın Aladağ ilçesinde kız öğrenci yurdunda yangın çıktı. Küçücük çocuklar cayır cayır yanarak öldü.
Yangın merdivenleri kilitliydi. Yurt, daha niceleri gibi belli bir tarikatın elindeydi.
Ortalıkta büyük bir ihmal ve sorumsuzluk vardı. Kızlara günde beş vakit namazı hiç aksatmadan kıldıranlar nedense yangın merdivenlerini kilitlemişti.
Bırakın birilerinin istifa etmesini bir yana, AKP iktidarının çeşitli organları hemen devreye sokuldu ve bu cinayete yayın yasağı getirildi.

*  *  *

Pazar günkü acı terör olayı sonrasında yine aynı uygulama yapıldı ve anında yayın yasağı geldi.
Devekuşu kafasını kumlara sokunca gizlendiğini, kendisini kimselerin göremediğini zannedermiş!
Bizim yayın yasakları da o hesap.
Bunun anlamı şudur:
Kendi sorumluluğunu kamuoyundan gizlemek isteyen hükümet, her olay sonrasında getirttiği yayın yasaklarıyla kendini kurtarmaya çalışıyor.
Bir olsa eyvallah, iki olsa yine eyvallah ama her olay sonrasında aynı şey yapılıyor.
Sorumluluktan kaçan iktidar, toplumu yayın yasaklarıyla uyutmaya ve gerçekleri bu yolla gözardı ettirmeye kalkışıyor.