“Öyle birileri var ki edepsizlikleri pişkinlikleriyle adeta milletimizle alay ediyorlar... (...) son olayda bir hanımefendiye böylesine hakaret edilmesi, böylesine alçakça saldırması karşısında susamayız.
(...) Bu meselenin Cumhurbaşkanlığı makamıyla, Cumhurbaşkanı’nın tarafsızlığıyla ilgisi yoktur. Bu bir insanlık sorunudur. Fakat karşımızdaki zat öylesine seviyesiz, öylesine rüsva ki (rezil) bir noktadan sonra onu muhatap almak millet adına bizi insanlığımızı da sorgulayacak noktaya getirebilir.
(...) Biz eşref-i mahlukat ile bel hum edal (hayvandan da aşağı) arasındaki çizgiyi gözetmek mecburiyetindeyiz.”

*  *  *

“(...) Artık bizim için ana muhalefet partisinin genel başkanlığı koltuğu boştur, sakıttır (düşüktür). Bizim için bu zat yok hükmündedir.
Burada da şu anda bir seçmen, bir vatandaş olarak konuşuyorum, kendisi cezai ehliyet sahibi olmaktan çıktığı (akli melekelerini kaybettiği) için ne söylerse söylesin, ne yaparsa yapsın bizim açımızdan mazurdur (özürlüdür).
Bu şahsın durumu siyasetin konusu olmaktan çıkmış, tıbbın konusu olmuştur. Dedim ya ‘siyasi sapık’. Ana muhalefet partisi ne zaman koltuğu siyasi ve insani temsil kabiliyetine haiz birisine teslim ederse işte o zaman yeniden bir muhataba kavuşmuş olur. O güne kadar bu zatı kendi haline bırakalım. Varsın içinde bulunduğu çukurda debelenip dursun”

*  *  *

Yukarıdaki sözler anlaşılacağı gibi ülkenin Cumhurbaşkanı’na ait!..
Neredeyse her gün kendisine hakaret edildiğinden yakınan, 1.5 yıl içinde çoluk çocuk, gazeteci, öğrenci, öğretmen olmak üzere bazılarının tutuklandığı 1900 kişiye hakaretten ceza davası açan Recep Tayyip Bey ana muhalefet partisi CHP’nin Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu için “hayvandan da aşağı” bir durum (bel hum edal) çizgisini işaret ediyor ve CHP koltuğunun “sakıt” düşük olduğunu söylüyor...
Ülkenin Cumhurbaşkanı’na göre, ana muhalefet partisi lideri yok hükmünde!..
Recep Bey, “Bu meselenin Cumhurbaşkanlığı’nın tarafsızlığıyla ilgisi yoktur” diyerek kendini bu sorumluluktan kolayca soyutluyor ve CHP liderine “seviyesiz”, “rezil” deme hakkını kendinde görüyor!..

*  *  *

Recep Bey istediği duruma girebiliyor...
Örneğin, “Şu anda bir seçmen bir vatandaş olarak konuşuyorum” diyerek Kemal Kılıçdaroğlu’nun cezai ehliyeti olmadığını, siyasi sapık olduğunu ileri sürüyor...
“Edepsiz”, “pişkin”, “çukurda debelenen”, “alçakça saldıran”
Bütün bu sözleri, hakarete karşı çok hassas olan bu yolda 1900’e yakın ceza davası açan kişi söylüyor!..
Oysa, söylediklerinin her biri ayrı bir dava konusu olacak nitelikte...
Yani, bir gazeteci onun hakkında yazsa, bir vatandaş söylese, şu yukarıdaki hakaretlerden 10-15 ayrı dava çıkar...

*  *  *

En masum eleştiriyi veya mizahi üsluba dava açan Recep Bey, hakaretlerini sıralarken “Bu meselenin Cumhurbaşkanı makamıyla, Cumhurbaşkanı’nın tarafsızlığıyla ilgisi yoktur” diyerek, kendini sorumluluklarından soyutlayabildiğine göre...
O zaman hakaret saydığı eleştirilerin de Cumhurbaşkanlığı ile ilgisi yoktur, sadece onun şahsıyla ilgilidir; dolayısıyla “Cumhurbaşkanı’na hakaret suçu” değildir!..
Ona söylenen sözler bir vatandaş, bir seçmen olduğu için söylenmektedir...

*  *  *

Recep Bey, böylece “Cumhurbaşkanı’na hakaret” iddiasıyla yargılananlara yeni bir savunma yolu açmış bulunuyor!..
Bu konuda iki ayrı mahkemenin Anayasa Mahkemesi’ne başvurmasını haklı hale getiriyor...

*  *  *

Bu ülke Cumhuriyet tarihinde 12 Cumhurbaşkanı gördü...
Ama 12’ncisi kadar hakaret davalarıyla tartışılan bir Cumhurbaşkanı görmedi!..