Turizm sektörünün bugün itibarıyla en önemli problemi; Türkiye’nin dünyada adı terörle birlikte anılan, güvenlik zafiyetlerinin söz konusu olduğu ve can güvenliğinin olmadığı bir ülke olarak algılanmasıdır.
Ülkemiz kültür turizmi yerine, deniz–kum-güneş ağırlıklı olarak konumlandırılması nedeniyle; çoğunlukla çocuklu ailelerin ağırlıklı olarak yaz turizmi için tercih ettiği bir seçeneğe dönüşmüştür.
Tatil kelimesinin yanına ölüm riski konulduğunda, Türkiye’ye gelmek için bir kez değil, on kez düşünülmekte ve maalesef ülkemiz tercih edilmemektedir.
Avrupa Seyahat Konseyi’nin “Avrupa Turizmi Trendleri ve Beklentileri” son raporuna göre; 2016 yılının ilk altı aylık döneminde Avrupa’nın geneli için, yabancı turist girişleri yüzde 3 artış göstermesine rağmen, Türkiye yüzde -32 ile kaybeden ülkelerin başını çekmektedir.
Dünya’da Fransa, İtalya, Yunanistan, İngiltere, İspanya ve Belçika gibi ülkelerde de terör olayları sıklıkla yaşanıyor iken, neden sadece Türkiye ve Türk turizmi bu kadar çok etkileniyor?
Turizmin güvenlik dışındaki en önemli problemi ise; sektörün çok sağlıksız ve plansız büyümesidir. Dünki yazımızda; turizmdeki atıl kapasiteye ve kaynak israfına dikkat çekmiştim.

Günü kurtarmak için ne isteniyor?

- Turizm sektörü ile ilgili kuruluşlar günü kurtarmak için, aşağıda sıraladığımız konularda adım atılmasını beklemektedirler.
- Kültür ve Turizm Bakanlığı’ndan belgeli işletmelerin 2017 yılı SGK prim ödemeleri en az 1 Haziran 2018 tarihine kadar faizsiz olarak ertelenmesini ve çalışanların SGK işveren payının yüzde 50’si hazine veya İŞKUR tarafından karşılanması,
- 2016 ve 2017 yılları Kurumlar Vergisi ödemelerinin 1 Temmuz 2018 tarihine kadar faizsiz olarak ertelenmesi, ödemelerin takip eden yıldan itibaren yapılandırılması,

03szt09a_ist_izm_ant_trb_ank

- Mevcut borç stoku ve sermaye akışının normale dönmesinin sağlanması amacı ile düşük faizli ve uzun vadeli işletme kredilerinin kullandırılması sağlanmalıdır. Bu yönde, Başbakanlık tarafından açıklanan “Bankalar ve Finans Kuruluşlarının kredileri uygun faiz ile yeniden yapılandırma” kararı finans kurumları tarafından uygulanmamakta olup, uygulanmasının sağlanması,
- Konaklama sektörü çalışanlarına ilişkin olarak; başta “Kısa Çalışma” seçeneği olmak üzere, esnek çalışma modeli en kısa süre içerisinde hayata geçirilmeli,
- Kültür ve Turizm Bakanlığı ile sektör örgütleri koordinasyonunda tek elden ilgili her bir ülke bazında, o ülkeden gelebileceklerin beklentilerini öne çıkaran tanıtım ve pazarlama faaliyeti sağlanması,
- Atıl durumdaki konaklama müesseselerinin (Otel, motel ve pansiyon vb.) devlet tarafından kiralama ya da satın alma yoluyla, öğrenci yurtlarına dönüştürülmesi,
- Kongre Turizmi için verilen tekliflerde en önemli farklılık, KDV istisnası uygulaması olarak öne çıkmaktadır. Bu yönde ülkemizde bir düzenleme bulunmamakta olup, kongre turizmi için ülkemize gelmesi talep edilen dernek/şirket veya kurumların, kongre harcamalarının (kongre merkezi, konaklama, aracılık hizmetleri) KDV’den istisna olması tercih sebebi olmaktadır. Bu talep; normal bir turist kişi başı 800 USD harcarken, kongre için gelen turistin 2 bin 500 dolar harcadığı dikkate alındığında çok makuldür.

Yapısal önlemler neler olmalıdır?


Ülkemizde diğer sektörlerde de yaşandığı gibi, turizm sektöründe de sağlıksız ve plansız bir büyüme gerçekleşmiştir. Bu sorunlar, turizmin yönetim ve koordinasyon problemlerinin bir sonucudur. Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın hiçbir yerde varlığı hissedilememektedir. Turizm gibi bir konuda tek başına bürokratların, piyasa yapıcı ve yönlendirici bir rolü olmasını beklememekle beraber; dağınıklığı toparlama anlamında aktif rol üstlenmeleri gerekmektedir. Bugün itibarıyla, sektörün sorunları ile ilgilenen bir otorite mevcut değildir. Turizm meslek örgütleri de kamu gücünü kullanamadıkları için, etkisiz kalmaktadırlar.
Turizmin yönetim sorununun aşılabilmesi ve yatırımların kârlı olabilmesi için;
- Destinasyon bazlı turizm yönetim modeli oluşturulması.
- Destinasyon bazlı bütçe yaratılması,
- Verimli ve rekabetçi yönetim modeli oluşturulması,
- Destinasyon için hedef belirlenmesi,
- Fayda – Maliyet analizlerinin yapılması,
- Kriz yönetim planlarının oluşturulması,
- Turizm paydaşları arasında sinerji ve koordinasyon sağlanması.
- Dinamik ve yenilikçi turizm anlayışının getirilmesi.
- Dünyada şehirlerin yarıştığı turizm anlayışına ayak uydurulması.
- Turizmin kent ekonomisine olan katkısının fark edilmesi.
- Dünyadaki turizm trendlerinin takip edilmesi.
gerekmektedir.
Ülkemizde bacasız sanayi olarak kabul edilen turizmin, ülke ekonomisi içindeki büyüklüğü ve diğer sektörlere yarattığı katma değer dikkate alındığında; bugünkü ve gelecekte yaşanacak problemlerin çözümü bir zorunluluktur.
“Ölen ölür, kalan sağlar bizimdir.” anlayışı terk edilmelidir.