Artık hiç şüphem kalmadı, bu arkadaşlar sadece “eğitimlilerden” değil, “eğitimin” ta kendisinden nefret ediyorlar !
Bizzat kendi evlatlarını yetiştirecek olan devlet okullarını hunharca yok etmelerinin bundan başka bir nedeni olabilir mi ?
Türkiye’nin en değerli kurumları olan Anadolu ve Fen Liseleri’ni ne hale getirdiklerini gördük. Bunlar olurken hepimiz uyumuşuz, o da ayrı mesele, yuh bize !
Yetmedi, 3+3+3+4 diye bir şey uydurdular.
Neymiş, amaç eğitim yaşını erkene almakmış. Yalan! Bugüne kadar eğitimde attıkları her adım müfredatı dindarlaştırmak için değil miydi ?
İmam hatipleşme, karma eğitimin kaldırılması (en son Beyoğlu Anadolu Lisesi’nde yaşandı), açık ortaokulla kız çocuklarının eve çekilmesi, ilköğretim yaşında örtünme, vakıflar aracılığı ile küçük yaşta cennet cehennem korkusuyla doldurulan beyinler...
Şimdi de Maarif Vakfı çıktı.
Anlaşılan TÜRGEV fazla deşifre olunca başka bir yöntem bulmak istediler. Anlattıklarına göre Maarif Vakfı yurt dışındaki cemaat okullarıyla mücadele etmek içinmiş. O da yalan !
Daha birkaç yıl önce cemaatin Türkçe Olimpiyatları’nda bu okulları yere göğe sığdıramayan bunlar değil miydi ?
Amaç, açıkça yapamadıkları “tevhidi tedrisata” karşı çıkmak ve laik eğitimi bir adım daha geri götürmek.
Vakıf, neredeyse ikinci bir Milli Eğitim Bakanlığı gibi çalışacak yurtdışında, ödeneği de ayrı olacak, ilköğretimden üniversite seviyesine kadar yurtdışında okullar açabilecek.
Maarif Vakfı Yasası’nın 4 maddesi birkaç muhalefet vekilinin karşı çıkan cılız konuşmaları arasından geçti bile Meclis’te !
Ama konuştuğum tüm hukukçular bu Vakfın Anayasa’nın “Laik eğitimi” düzenleyen 174. maddesine aykırı olduğunu söylüyor.
İstanbul Kadın Kuruluşları Birliği Başkanı Avukat Nazan Moroğlu “Bu vakıfla MEB paranteze alınıyor, bu yasa Anayasa Mahkemesi’nden döner” diyor.
Bilemiyorum AYM bu yasayı iptal eder mi ?
Bildiğim, AKP ve AKP seçmeni herkesten önce kendi geleceğinin altına dinamit koyuyor.
Hayal ettikleri ülke bu mu gerçekten?
Dünya medeniyetinden uzak, rekabet gücünü kaybetmiş, en büyük hayali “belediyede iş ve iyi bir koca” olan nesiller yetiştiren gelişmemiş bir ülke...
Bunu mu istiyorsunuz arkadaşlar evlatlarınız için?
Üniversite okuyacağız diye sokaklara döküldüğünüz günlerde bunu mu hayal etmiştiniz?
Hakça adilce düzen diye mitingler yaparken “eğitimde fırsat eşitliğinden” kastettiğiniz bu muydu?
Sabah akşam eğitimi aşağılayan, akademisyenlere hakaret eden, rektörlerin “bize eğitimsiz insan lazım” diye açıkça söylediği bir ülke mi istiyordunuz?
Bu muydu sizin “sen Türkiyesin, büyük düşün” dediğiniz Büyük Türkiye!
Allahaşkına bir vicdanlı, bir ahlaklı, bir olup biteni gören adam kalmadı mı aranızda “yapmayın beyler” diyecek?


Karadağ-Budva


Bal­kan­la­r’ın en kü­çük ül­ke­si bu­ra­sı, Mon­te­neg­ro, Ka­ra­dağ.
Bir sü­re­dir ta­til için bu­ra­da­yım, Bal­kan­la­r’ın İbi­za­’sı di­yor­lar Bud­va­’ya.
650 bin nü­fus­lu bu mi­nik ül­ke­de UNES­CO ko­ru­ma­sı al­tın­da üç mer­kez var; Ko­tor, Pe­rast ve Her­zeg No­vi.
Tam kar­şı­sı İtal­ya, uzun yıl­lar Ve­ne­dik­li­le­rin yö­ne­ti­min­de ka­lan bu kent­ler­de o iz­ler ay­nen du­ru­yor.
Bal­kan­lar, her gel­di­ğim­de ken­di­mi iyi his­set­ti­ğim bir coğ­raf­ya. Ama her gel­di­ğim­de çok da üzü­lü­yo­rum. “Bö­lün­mü­ş” bir ül­ke­nin ka­lın­tı­la­rı gi­bi bu “ye­ni ül­ke­le­r” bir tür­lü kal­kın­ma­la­rı­nı ger­çek­leş­ti­re­mi­yor.
Tam da baş­kan­lık ve bö­lün­me­nin ko­nu­şul­du­ğu bu gün­ler­de her­ke­sin ge­lip gör­me­si­ni tav­si­ye ede­rim.


Sattas, Montreal Caz Sahnesi’nde


Ben ba­yı­lı­yo­rum on­la­ra !
Yi­ne bu kö­şe­de “Es­ki­til­mi­ş” şar­kı­sı­nı ne çok sev­di­ği­mi yaz­mış­tım.
Tür­ki­ye­’nin ilk reg­ga­e gru­bu Sat­tas, bu yıl Mon­t-re­al Caz Fes­ti­va­li­’n­de sah­ne ala­cak­mış. 29 Ha­zi­ran - 9 Tem­muz ara­sı ger­çek­le­şe­cek fes­ti­val­de Tur­kish Air­li­nes CBC / Ra­di­o Ca­na­da Sta­ge­’e çı­ka­cak Sat­ta­s’­ı teb­rik edi­yo­rum.
Ve “Es­ki­til­mi­ş”­i din­le­ye­rek sa­lın­ma­ya de­vam edi­yo­rum!

Diyarbakır’da ABD Konsolosluğu


Bundan birkaç ay önce Birleşmiş Milletler ve Yale Üniversitesi’nde bir dizi görüşme için New York’taydım.
Orada bulunduğum süre içinde Amerikan Dışişleri Bakanlığı’ndan üst düzey bir yetkili ile bir yemek yedim. Uzun uzun sohbet ettik. Adını ve görevini vermeyeceğim, ama Bakan ve Başkana çok yakın çalıştığını söyleyebilirim. O yemekte “Yaz aylarında Diyarbakır’da bir Amerikan Konsolosluğu açılırsa sizce şaşırtıcı olur mu ?” demişti. O sırada buna “elbette, hem de çok!” diye yanıt vermiştim.
Ve yemekten sonra ilk iş “böyle bir konu daha önce gündeme gelmiş mi?” diye kısacık bir araştırma yapmış, GÜNSİAD heyetinin Amerikan Büyükelçisi’nden bu yönde bir talebi olduğunu öğrenmiştim.
Önceki gün Reuters Suriye’nin kuzeyindeki Kürt yapılanmasına ilişkin anayasanın 3 ay içinde son şeklini alacağını yazdı.
Bu haberleri okuyunca New York’ta bana sorulan o soru geliyor aklıma ve artık hiçbir şeye şaşırmayacağımı düşünüyorum!
Ya siz, siz şaşırır mıydınız?

BAK KIZIM
“Hayallerinden asla vazgeçme ! Beklemek çok zor, ama pişman olmak çok daha acı...”