Hepimiz aynı durumdayız.
Türkiye’de şu günlerde tek bir mutlu insan yoktur, eminim.
Kısa vadede bu şiddet ve terör iklimi bitmeyecek, hepimiz bunun da farkındayız.
Peki bununla yaşamak mümkün mü ?
Olan hep gidene oluyor, bir de ateş düşen o evlere, anne baba yüreklerine…
Dün cenazede “fakiriz biz, öldürmeyin artık bizi” diye bağırıyordu bir şehit eşi.
O kadını, Berkay’ın babasının “benim oğlum şehit olmadı, katledildi benim oğlum” haykırışını duyup, ertesi sabah nasıl işimize gücümüze gideceğiz ?
Her gün, yeni bir patlamayı, hain bir saldırıyı düşünerek nasıl devam edeceğiz ?
Çocuklarımıza bütün bu olup bitenleri nasıl anlatacağız, nasıl güvende olduklarını söyleyeceğiz… ?
Hayat nasıl devam edecek ?

* * *

Acı sınırını aştı artık yüreklerimiz.
Üstüne bir de “içimizdeki düşman” endişesi…
Kendimizi tedavi etmeye çalışmaktan başka çaremiz kalmadı.
Bir süredir “terörizm sonrası stres bozukluğu” üzerine makaleler okuyorum.
İçinden geçtiğim her duygunun dünyada milyonlarca insan tarafından paylaşıldığını öğrendim.
Terörizmle yaşayan toplumlarda en çok görülen reaksiyonlar şunlarmış :
Şok ve İnkar; “bu nasıl olabilir ?” duygusu.
Korku; “şimdi olduysa tekrar yaşanabilir ve herşey kontrolden çıkacak…” düşüncesi.
Üzüntü; hem de derin, çok derin bir üzüntü.
Çaresizlik; “kimse bunu önlemek için bir şey yapmıyor, benim elimden ne gelir ?” endişesi.
Suçluluk; “onlar öldü, ben hayatta kaldım…” hissi.
Öfke; inancınızı bile sorgulatan “Allah buna nasıl izin verdi ?” ya da “iktidar bunu nasıl önleyemez ?” düşüncesi.
Utanç; özellikle korkularınız ya da çaresizliğinizle ilgili duyduğunuz utanç.
Rahatlama; “iyi ki ben ölmedim, yaşamaya devam edebilirim, en kötüsü oldu, artık yeni bir saldırı olmaz” fikri.

* * *

Bütün bu duygular toplumsal düzeyde de bazı davranışları tetikliyor, bize benzemeye duyulan nefret, ırkçılık, fanatizm hızla yükseliyor.
Bu reaksiyonların “siyasi” olarak da bir sonucu var, toplumlar korku altında “çok istemeseler bile, tanıdık olana oy veriyorlar.”
Çünkü korku, insanlarda “belli alışkanlıkları sürdürme, rutini devam ettirme” güdüsünü güçlendiriyor.
Mesela boşanmayı düşünen bir çift “çocuklarımı göremem, aç kalırım” gibi korkularla mutsuz da olsa bir arada kalmaya devam ediyor.
Buna benzer biçimde toplumlar da “bunca tehlike ortasında var olan iktidarla devam etmek en doğrusu” diye düşünüyor…
Terör, tuhaf bir biçimde, yıkmak istediği iktidara yarıyor.

* * *

Okuduğum çalışmalarda terör süreçlerindeki post travmatik stres bozukluğuyla baş etmek için öneriler de var.
Bazılarını paylaşmak isterim :
- Acılarınızı ve öfkenizi yaşayın, duygularınıza engel olmayın. Ağlayın, yakınlarınızla dertleşin.
- TV ve haber izlemeyin. Bu sadece çaresizlik hissinizi derinleştirir.
- Yaşamı yavaşlatın.
- Mutlaka hareket edin. En iyisi açık havada yürümek.
- Çocuklarınızın sorularına sakince ama doğruları söyleyerek yanıt verin. Herşeyi anlatmayın, anlattığınız herşey gerçek olsun.
- Başkalarına yardım edin. Kendinizi iyi ve huzurlu hissetmenin en değerli yolu, başkaları için bir şey yapabildiğinizi görmek.
- Sorunlardan kaçmayın, gerekirse yardım isteyin. Çözebildiğiniz her sorunla, içinizdeki güven duygusu da artacak.

Bak Kızım;

Yaşamındaki “mana”yı ancak sen bulabilirsin…