Futbol dünyamızın tanınmış isimlerinden M. Kemal Ulusu’dan bir mektup aldım. Şöyle yazıyor:
“Değerli ağabeyim, Doğu illerimizdeki bir üniversitede öğretim görevlisi olan genç ve Atatürkçü bir kardeşime yolladığım kitabım dolaysıyla aramızda bir yakınlaşma oldu. Eşi de Doğu’da öğretmen.
Şimdi, zaman zaman duygularını benimle paylaşıyor.
Geçen gün kendisinden bir mesaj aldım ve çok derinden etkilendim.
Mesajı hiç değiştirmeden, aynen size yolluyorum.
İnanılacak gibi değil!
Demek ki, ülkemizi çok tehlikeli günler bekliyor.
İnşallah devletimiz, en kısa zamanda bu büyük soruna çare bulur. Tüm temennimiz bu!”
M. Kemal Ulusu’nun bana gönderdiği o mesajı ben de sizlere naklediyorum sevgili okurlar:
***
“Değerli Kemal hocam... Birkaç gün önce Diyarbakır’da ‘Diyarbekir-Kahramanmaraş’ maçındaydım.
Dünden bugüne ülkenin durumuyla ilgisi yoğun duygular içerisindeyim... Ve bu duygularımı sizinle paylaşmak istedim.
Maç boyunca stadın yakınlarında yoğun çatışma sesleri, patlayan bombalar ve uçan helikopterlerin gürültüleri devam etti.
Maçtan bir gün önce oranın halkıyla ettiğimiz sohbetlerde ‘Sur’da liseli çocuklar savaşıyor. Asıl savaşçılar dağlarda baharın gelmesini bekliyorlar. Havalar ısınınca bu çatışmalar tüm ülkeye yayılacak!’ dediler. Bu bilgilerin doğru olduğuna inanıyor ve bekliyorlar! Üzücü ve endişe verici bir durum.”
***
İşte sevgili okurlar... İktidarın yanlış “açılım-saçılım” politikasının sonuçları bu... Terör örgütü PKK’nın silah bırakacağını sanıp, katillerin 3,5 yıl bugünler için hazırlanmalarına fırsat verdi!
Şimdi hâlâ çözüm süreci için “buzdolabında” demiyorlar mı, insan kahroluyor!
Hâlâ mı akıllanamadık?
Terör örgütü silahını hiç bırakır mı? Buna nasıl inanıyorlar?
İşte, 3,5 yıllık açılım sürecinin sonucunu herkes görüyor: Kan ve ölüm... Harabeye dönen kentler, delik deşik olan kasabalar!
***
İktidarın yarattığı bu hazin tabloyu, asker ve polislerimiz canlarını ortaya koyarak temizlemeye çalışıyor.
Bir de bana “Bu iktidarı neden bu kadar eleştiriyorsun?” diyorlar. Olaylar kalbimi dağlıyor! Eleştirmeyip de ne yapayım?

***

Titanic Kemancıları

 

Bekir Coşkun’un son kitabı “Titanic Kemancıları” elime biraz geç geçti. Bu nedenle kitap hakkında yorum yazmakta geciktim.
Bekir Coşkun’la hukukumuz eskidir. Efsane Günaydın Gazetesi’nde uzun yıllar beraber çalışmıştık. Ben genel yayın yönetmeniydim, o da Ankara temsilcimizdi... İstanbul’a her gün Meclis’ten notlar yollardı, bilgimiz olsun diye...
Kısa kısa yazdığı bilgi notları o kadar ilginçti ki, bir gün ben o notları “Bekir Coşkun” imzasıyla, gazeteye köşe yazısı olarak koydum. Yıl 1986 idi... Bekir, o gün bugündür köşe yazısı yazıyor, 30 yıldır.
***
Şimdi Bekir Coşkun’un “Titanic Kemancıları” adlı kitabını okuyorum:
“Kaptan ‘Çalın’ diyordu... ‘Kemanlar çaldığına göre gemi batmıyor’ diye düşündüler... Devrilen sancak direklerini sorgulamadılar bile...”
Bu kitap Bekir’in yayımlanmış eski yazılarından oluşuyor.
SÖZCÜ, Cumhuriyet ve Haber Türk’te yayınlanan yazılardan bir demet... 329 köşe yazısı.
Bekir Coşkun “Bir ülkenin neresinde hadise varsa, nerede sorun, nerede acı, nerede isyan, nerede rezalet, nerede kahır... Oraya yetişmek gibi bir günahın ürünü her bir yazı... Yazılarım kaybolsun istemedim... Onları emanet edecek en iyi yeri seçtim. Kimler için yazdıysam onlara... Size emanet yazılarım.” diyor.
Hepsi de birbirinden güzel yazılar. (Bilgi Yayınevi)

Te­bes­süm

Sünnetçi Çolak Osman

 

Adam kaldığı otelin lobisindeki tuvalete gider... Biraz sonra gelip yanında aynı işi yapan adama sorar:
“Merhaba hemşerim, sen Hemşinlisin değilmi?”
“Evet Hemşin’liyim!”
“Keklikli köyündensin değil mi?”
“Doğru, Keklikli köyündenim.”
“Seni Çolak Osman sünnet etti değil mi?”
“O da doğru be! Nasıl bildin bunları yahu?”
“Çolak Osman hep böyle yamuk keser! Deminden beri ayağıma işiyorsun da, ondan anladım! Beni de o şerefsiz yamuk sünnet etmişti, senin gibi!”

Gü­nün Sö­zü

İnsanın cahilliğini bilmesi, bilgiye atılmış ilk adımdır!