22

Önceki akşam ‘Poyraz Karayel’in ilk bölümünü oyuncular ve teknik ekiple birlikte izledim.
Limon Yapım’ın sahibi Hayri Aslan ile de ilk kez tanışmış oldum. Gerçi dün yayınlanan yazımdaki fikirlerimi paylaştığımda ortam buz gibi oldu ama olsun. Yine de ilginç bir geceydi benim için.
‘Poyraz Karayel’de her şey değişmiş. Hikaye, oyuncu kadrosu bambaşka. Ana kadro ise giderek küçülüyor.
Yeni katılan oyunculardan Funda Eryiğit ve Ayda Aksel rolüne en iyi konsantre olmuş.
İlker Aksum’un canlandırdığı karakter bence Aksum’la çok örtüşmemiş. Aksum çok sevdiğim bir aktördür ama bu rol henüz üzerine oturmamış sanki.
Burçin Terzioğlu hiç tartışmasız kariyerinin en parlak günlerini yaşıyor. Bu ilk bölümün yükü neredeyse tamamen onun üzerindeydi ve elinden geleni fazlasıyla yaptı.
Aynı şekilde Musa Uzunlar da yine çok iyiydi.
Dizinin figürasyonu ise çok çok kötüydü. Bazı dramatik sahneler sırf bu yüzden çok komik oldu.
Ama bence asıl sorun hikayede.
İlk bölümde Poyraz Karayel karakterini canlandıran ve bu dizinin başarısında büyük pay sahibi olan İlker Kaleli’nin son dakikadaki görünmesiyle kurtaran dizi, gelecek bölümlerde bu kadar başarılı olamayabilir.
Çünkü bunu hep söylüyorum, dizi ilk yıl yarattığı atmosferden çok ama çok uzaklaştı.
Ha bir de Poyraz karakterinin olmadığı ilk bölümde gördük ki onsuz hikaye hiçbir yere gidemiyor. Yani karakterler sığ kalıyor ki, bence dizinin kilitlenmesinin sebebi de bu.
Yani heyecanla beklediğim ilk bölüm bence çok da ümit vermedi.

21

Kalben’e reklam biraz erken olmuş


Kalben’i çok ama çok seviyorum. Tanıdığımdan değil, sözleriyle müziğiyle hayatıma eşlik ettiği için.
Bambaşka bir havası var. Albümü resmen eskimiyor.
Önceki akşam onu reklamlarda gördüm. Bir banka için ekran karşısına geçmiş.
Yanlış anlamayın; asla karşı değilim sevdiğim isimlerin hayatlarını daha konforlu geçirmelerine yardımcı olacak paraları kazanmasına.
Ama Kalben henüz imajını ve ikinci albümde kariyerini nereye götüreceği belli olmadan erken davranmış reklama çıkmakta.
O üstü kapalı büyüsü hafifçe bozulmuş gibi geldi bana.

19

Dolar yükseliyor, köprü borçlarımız da…


Kaçınılmaz olan süreç başladı ve ABD Doları hızla yükseliyor.
Yükselen her kuruşta hepimiz birçok kuruş daha borçlanıyoruz.
Dolar borcum olmamasına karşın hep bunu düşünüyorum. Araç geçiş garantisi verilen her köprü ve otoyol için oturduğumuz yerden biraz daha borçlanıyoruz.
Bu anlaşmaları imzalarken bizi ve bugünleri hiç düşündüler mi bilmiyorum ama sonuç çok tatsız. İş öyle tatsız ki şu an ne kadar borçlandığımızı bile bilemiyoruz.
Basında haberlerin hep günlük araç garantisi üzerinden yapıldığını görüyoruz ama aslında yıllık garanti söz konusu. Mesela Osman Gazi Köprüsü’ne yıllık 14.6 milyon otomobil garantisi verilmiş.
İşin tuhafı müteahhitin riskine ortağız ama kârına değiliz.
Neyse, nasılsa fikrimizi soran yok. Ama hayatımız pahalılaşırken insanın daha da ağırına gidiyor bu işler.