Sevgili okurlarım,
Güvenlik Uzmanı, Emekli Yüzbaşı Abdullah Ağar, El Bab’ta IŞİD canileriyle savaşan kahraman askerlerimizi adım adım izliyor. Onlarla görüşüp, bana bazı notlar gönderdi. Ben de şimdi okuyacağınız yazıyı kaleme aldım.

*  *  *

20 Aralık...
Gece...
Bütün ağırlıklarımızı atıp, sadece savaş mühimmatımızı yanımıza aldık. Bir kaç lokma da yiyecek bir şey!..
Aç kalalım, donalım hiç önemli değil, yeter ki Akil Dağı’nı ve oradaki Tahkim Hastane’yi ele geçirelim!..

*  *  *

Gece yarısından sonra sızmaya başladık. Adımlarımızı sayarak gıdım gıdım ilerliyoruz.
Her taraf mayınlar, bubi tuzakları, EYP, GEY dolu!.. Yani dört yanımız öldürücülerle kuşatılmış!
Bunlar yetmiyormuş gibi diz boyu da çamur!..

*  *  *

Tüm tuzakları aşıp baskın için hareketlendiğimizde kızılca kıyamet kopuyor! Daracık alanlarda göğüs göğüse, gırtlak gırtlağa giriyoruz birbirimize... Tutunamayınca korkuyla, panikle kaçıp, saklandıkları yerlerden taramaya başlıyorlar!
Yılmıyoruz.
Onları göme göme, alıyoruz tüm hastane bölgesini...
Bunların hepsini de gece güne kavuşmadan, 03.00-06.00 aralığında başarıyoruz.

*  *  *

Sağ kalan IŞİD’liler için karanlığa sığınıp kaybolmaktan başka seçenek kalmıyor!
Sonra güneş, ıslak, yorgun ama muzaffer bedenlerimizin üstüne doğuyor, ağır ağır...
Ve boğazımızdan bir tek lokma dahi geçmeden, her şey yeniden başlıyor!..

*  *  *

Ateş öylesine yoğundu ki anlatamam!
Ellerinde ne varsa atıyorlardı.
Havan, roket, ZSU 23, Doçka, Bixi...
Tüm silahlar saatler boyu ölüm kustu! Şarapneller, mermiler adeta yağmur olup yağdı! Roketler, havanlar paralandı sağımızda, solumuzda, tepemizde...
Bırakın mermiyi, onlarca roket geçti yanımızdan, başlarımızın hemen üstünden...
Ama havanlar yok mu o havanlar, en korkuncu onlardı...

*  *  *

Öğlene kadar süren bu ateş sağanağında ne yazık ki 4 şehit 15 yaralı verdik.
Hemen tahliye edip gönderdik şehit ve gazilerimizi. Bu çok zor ve tehlikeli anlarda
bile çatışıyorduk...

*  *  *

Çok geçmeden takviye komandolarımız geldi. Onlar da mermi yağmuru altında yaptılar yaklaşmalarını.
Bir an olsun nefes alabileceğimizi düşünürken, direkt daldılar çatışmaya... Böylece yekvücut olup, yeniden vuruşmaya başladık...

*  *  *

Uçaklarımızla fırtına obüslerimiz, gece ve gün boyu bombaladılar IŞİD mevzilerini.
Artık her yerde korkudan bir deliğe saklanmış IŞİD’lileri arıyorduk. Ama bu sefer de karşımıza canlı kalkanlar çıkıyordu. Çok sayıda kamera yerleştirmişlerdi. Akılları sıra biz canlı kalkanları vurup öldüreceğiz, onlar da bu görüntüleri “Türkler Sünni Arapları öldürüyor” yaygarasıyla tüm dünyaya yayacaklardı!..

*  *  *

Aslında tek şeytan “IŞİD” değildi!
YPG Rakka’ya operasyon yapacağını söylemiş, ama yapmamıştı! IŞİD de bu sayede Rakka’dan El Bab’ı takviye etmişti. Karşımıza en az 700 kişi daha getirmişlerdi. Ayrıca Amaq’dan tehdit ediyor, “Bab’taki baskıyı üstümüzden kaldırmazsanız Nubl-ul Zehra’dan Hama’ya kadar bütün alanı boşaltırız” diyorlardı. Tabka bölgesini boşaltınca, YPG güle oynaya 300 kilometre kareyi ele geçirmişti!..
Güya birbirleriyle savaşıyorlardı!
Oyun içinde oyun sahneleniyordu!..

*  *  *

Koridoru buradan bağlayamayan PKK IŞİD’le pazarlık yapıp, aşağıdan açmaya çalışıyordu.

*  *  *

Dedim ya hava çok soğuktu ve kar yağıyordu...
Islanmıştık, çamurluyduk, adeta çamurdan adamlara dönmüştük!
IŞİD susmuştu bir ara, onlar susunca biz de durmuştuk.
Zaten tepeyi tutmuştuk, elimizde kalması için savunuyorduk...

*  *  *

Gece de, gündüz de hiç uyumamıştık!..
Artık acıdan, yorgunluktan, uykusuzluktan, çatışmanın hışmından gözlerimiz yanmaya, acımaya başlamıştı!
Akşam yine uyumayacaktık.
Ağırlık yapmasın diye yanımıza aldığımız azıcık yiyeceği birbirimizle paylaşıyorduk...

*  *  *

Kar yağmaya devam ediyordu, üşüyorduk.
Sonra yeniden atışmalar ve nefes aldırmayan patlamalar başladı.
Ama biz, Akil Dağı’nın hengamesine çoktan alışmıştık.
Akil Dağı öyle bir yer ki; üstünde olmana rağmen15 metre aşağısını göremiyorsun! Bir de çok geniş. O nedenle tüm alanı tutmak çok zor.
Sızma yapan bir avuç kişiyiz, uçtayız, kalplerine saplanmışız.
Çevre de ev dolu ve her evden ateş ediyorlar!
Yani kızılca kıyameti bir kez daha yaşıyoruz!
Üstelik kar da durmuyor.
Ayrıca örtü gibi bir pus bastırıyor...

*  *  *

Derken pusun içinden bir bombalı araç çıkıp aramıza dalıyor.
Ve üst üste iki boğuk patlama...
10 şehit, 20 yaralı.
Tabur komutanımız, canımız, yarbayımız şehit düşüyor.
Ama biz göğüs göğüse, gırtlak gırtlağa, bıkmadan, yılmadan, usanmadan savaşmayı sürdürüyoruz...

*  *  *

Filmlerde kahramanlar hiç ölmez!
Oysa Bab’ta gördük ki gerçek savaşlarda hep kahramanlar ölür!..
Ama onlar yüreklerimizde, anılarımızda yaşamaya devam ederek ölümsüzlüğe ulaşırlar!
Başın sağolsun Türkiye!..