İkinci OHAL’in TBMM’den kolayca geçmesinin ardından siyasette “tuhaf” şeyler yaşanmaya başladı!..
Aslında “tuhaf” sözcüğü yaşananları karşılamaya yetmiyor; siz bunu “çok taraflı pazarlıklar” sonucu Cumhuriyetin “canına ot tıkamak” olarak da okuyabilirsiniz!.. pazarlığın bir tarafı dışarıda “ne olduğunu” bir türlü çözemediğimiz “Musul savaş oyununda” dönüyor... Bir taraftan ABD’yle birlikte “Koalisyon” adı altında Suriye’de IŞİD’e karşı aslanlar gibi mücadele eden Türkiye, iş Irak bölümüne geldiğinde, bırakın koalisyon güçleriyle birlikte Musul’a müdahaleyi, uzun süredir bulunduğu “Başika” kampından bile kovulmaya çalışılıyor!.. Daha dün Irak bu konuda Türkiye’ye NOTA bile verdi. Birleşmiş Milletler’e de şikayet ettiği malumunuz!..
Diğer taraftan ABD Suriye’de sırtımızı okşarken, Irak bunalımında düşman gibi hareket ederek, Irak’ta bulunan Türk askerinin koalisyon güçleriyle alakası olmadığını açıklıyor, Irak’ın toprak bütünlüğüne(!) saygı gösterilmesini istiyor, iyi mi?..
Buna karşılık Saray, Rusya Devlet Başkanı Putin ile el sıkışıp, “Türk Akımı” projesi dahil yaşamsal öneme haiz konularda anlaşma imzalıyor, Irak Başbakanı İbadi’ye “haddini bil, istediğimizi yaparız” diye ayar veriyor, ABD’ye “Gülen’i vermezsen biz de suçlu iadesi yapmayız” diyor, “Biz devletiz, burası Çatladıkapı muhtarlığı değil” diye haykırıyor... En az 25 kez Saray’da topladığı muhtarların halini bir düşünün!..
İçeride ise önce Misak-ı Milli, ardından Lozan, Abdülhamit, Adalar gibi gündeme sürülen tartışmaların ardından, bakıyorsunuz MHP liderinin şahane pasıyla, mazide kaldığı sanılan “Başkanlık” bir anda Türkiye’nin gündemine oturuveriyor!.. Hem de içeride terör, sınır ötesinde savaş halleri zirve yapmışken, ekonomi alarm zilleri çalarken!.. Yandaşların kaleminden Cumhurbaşkanı’nın Saray’da topladığı Bakanlar Kurulu’na, “Türkiye, bölgedeki yeni oluşan statükoda ya büyüyecek, ya da küçülecek. Ben büyüme taraftarıyım” dediği anlatılıyor!..
-Neler oluyor dersiniz?!.

Musul fatihi algısı yaratmak!..


Aslında çok basit...
Saray, ona bağlı iktidar ve kuyrukçuları, mevcut durumda ülkeyi yönetemeyeceklerinin farkında. Ancak OHAL ile ve Kanun Hükmünde Kararnameler sayesinde idare edebiliyorlar. Son CMK yasası ile sürekli olağanüstü hal yaşayacak bir Türkiye yaratılmak isteniyor...
Ancak bu da yetmiyor; Kenan Evren tipi bir “Başkanlık Sistemi” getirileceğine dair duyumlar hem gazete sayfalarına hem TV ekranlarına yansımış durumda. Ama bunun bile yetmeyeceği düşünüldüğünden, kurmaylarla birlikte bir başka başarı, bir başka zafer tesis edilmeye çalışılıyor:
-Musul fatihi algısı yaratmak!..
İşte bu nedenle Musul’u IŞİD’den geri alacak koalisyon güçleri arasında olabilmek, sonrasında o masaya oturabilmek çok önemli. İşte pazarlığın en önemli yanı da bu!. Tabii bunun için neler verilecek, hangi şartlar perde arkasında kabul edilecek, bunları
hiçbirimiz bilmiyoruz!..
Ancak bu algı yaratılır, Başkanlık da halledilirse 2023’e kalmadan Türkiye Cumhuriyeti’nin ruhuna
“El Fatiha” okunabilir diye düşünülüyor!.. Bu algıyla gidilecek bir genel seçimde MHP’nin ya baraj altı kalması ya da şayet kalmazsa birlikte hareket edilerek hedeflenen rejimin tesisi düşleniyor!..
İşte tam da bu ortamda, FETÖ’yü çökertiyoruz “masalıyla” devletin tasfiye edildiği günlerde heyecana kapılıp, içinde tuttuğu özlemleri hem de ekranlardan ortalığa saçan bir takım AKP yandaşları çıktı ortalığa. Hele bir tanesi var ki, pek önemli. Eski AKP milletvekili olması tabii ki önemli ama daha önemli bir özelliği var:
-Bu muhterem aynı zamanda “Çözüm süreci” esnasında “Akil Adam” pozisyonundaydı!..

Cumhuriyeti gömme hevesleri!..


Muhterem, AKP Diyarbakır eski milletvekili...
Adı Abdurrahman Kurt... Katıldığı bir televizyon programında “Cumhuriyetin kurucu felsefesine karşı olduğunu, Türk tanımına karşı olduğunu, ulus devlete karşı olduğunu” açıkça söyledi!..
Bu söyledikleri yetmemiş olacak ki, bir başka televizyon programında da hiçbir yanlış anlamaya meydan vermeyecek şekilde FETÖ hakkında şöyle konuştu:
-ABD, AKP ve cemaat birlikte askeri vesayeti yıktık... Askerle mücadele verirken cemaat yanımızdaydı... Cemaatle ittifak yaptık!..
Cemaatin bu ülkenin bir gerçeği olduğunu da söyleyen Kurt, “Üst akıl” ile birlikte, cemaatle el ele Ergenekon, Balyoz, Askeri Casusluk kumpaslarını birlikte tezgahladıklarını adeta gururla itiraf ediyor programda!..
Yani?.. Yani hedefin bir zamanlar kullandıkları Cemaati temizlemekten, çökertmekten çok Türkiye Cumhuriyeti’ni dönüştürmek, bir İslam Cumhuriyeti kurmak olduğunu ortaya koyuyor!.. 15 Temmuz darbe girişiminden sonra OHAL sayesinde “başardıklarına” bakıldığında bu AKP’li muhteremin hiç de “işkembeden” sallamadığı, belirli bir programın yürürlükte olduğu kolaylıkla anlaşılıyor!..
Baksanıza, Diyanet İşleri Başkanı bile kendilerine bağlı bir “Gençlik Kolları” oluşturmak için iktidara başvurdu bile!.. Diyanet, bir siyasi parti midir ki, gençlik teşkilatına ihtiyaç duyuyor?..
Türkiye “Yenikapı Ruhu” masalıyla, OHAL sayesinde ve şayet işlerse Başkanlık eliyle topyekun bir karanlığın içinde yuvarlanıyor, ey millet!.. Yaşadıklarımız en kötü kabuslardan bile vahimdir haberiniz olsun... Bu yolda en kanlı savaşların bile “makbul” sayılacağı bir süreçten geçiyoruz...
-Milletin uykuda olan bölümü dürtüklenerek uyandırıldığında umarım “benim” diyebilecekleri bir ülkeleri kalmış olur!..