Şimdi siz haklı olarak “bu da ne demek?” diye soracaksınız...
Efendim, tefriciyye bir dua; ben anlatanın yalancısıyım; çok keskin, çok etkili bir dua... Öyle ki, büyük felaketlerden, sağlık sorunlarından hatta düşman işgalinden kurtulmakta bile bire bir etkili... Bu Salavat-i Şerife, Hulus-u Kalp ile 4444 defa okunduğunda tüm istekleriniz, arzularınız yerine geliyor...
Her gece 1000 kez okuyup, dördüncü gecenin sonunda 444 defa daha okudunuz mu tamam... Pekii, bunu kim öğütlüyor, kim her derde deva olduğunu, hatta İzmir’i işgalden bile kurtardığını anlatıyor?..
-Cübbeli Ahmet Hoca denilen muhterem zat tabii!..
Hani şu peygamber efendimizin giydiği terliğin benzerini hediyesi 100 küsur TL’den pazarlayan, Jet Fadıl isimli madrabazın zavallı insanlara kakaladığı, ismi var cismi yok devre mülklere icazet veren, jet skiden pek hoşlanan, Noel Baba’nın gizli görevini ifşa edip, İslam tarihinin önde gelen bilginleri İbni-Sina ve Farabi’nin “kafir” olduklarını açıklayan mümtaz kişilik!..
İşte bu Cübbeli, sosyal medyada sürekli paylaştığı sohbetlerinin sonuncusunda İzmir’in aslında nasıl kurtulduğunu anlattı:
-Millet zannediyor ki “bilmem kim” kurtardı. Ne bilmem kim kurtardı, İzmir Tefriciyyeyle kurtuldu!..
Burada “bilmem kim” doğal olarak Büyük Devrimci Mustafa Kemal Atatürk ve önderlik ettiği Türk Ordusu oluyor!.. Diğer bir deyişle bu vatanı bu milleti kölelikten, yok olup gitmekten kurtaran, canını veren, gazi olan kahramanlar!..
Yukarıda anlattım, “tefriciyye” ise 4444 kez okunduğunda her türlü kötülükten koruyan, arzularının nihayete ermesine yarayan bir dua!.. Cübbeli efendi onu da şöyle anlatıyor:
-Tefriciyye ateş gibidir. Yangını yaktın, anında... Tefriciyye okundu mu o işin olmaması mümkün değil...

“Okuyan mübarek insan olacak!..”


Gerçi temiz kalpli her Müslüman kişinin bu duayı okuyabileceği söylense de Cübbeli pek o kanaatte değil!.. Bunu da o engin “ilmiyle” şöyle buyuruyor:
-Demek ki Suriye’nin kurtarılmasına bir tefriciyye tutturamadık demektir. O kadar mübarek insan var diyoruz bu Suriye’de ne oldu, düzelmiyor?.. Bir tefriciyyeyi doğru dürüst yapamadık, inşallah yapacağız...
Adam İslam alimi tabii, dediklerinde mutlak bir keramet vardır; ne yazık ki tahsil yapamamış...Ancak okula gitmemiş, diploma almamış olmaktan dolayı çok mutlu!... Mürşidi, Efendi Hazretleri de zaten “diploma alma Ahmet” demiş, o da sözünü tutmuş, okul yüzü görmemiş!..
Şimdiii, bu adamcağız bunları ve bunun gibi akıl almaz saçmalıkları, o cahil haliyle bir marifetmiş gibi anlatıyor...İnsanlara “peygamberimiz rüyana girecek” vaadiyle “peygamber terliği” diye üç kuruşluk plastik nesneyi yüz küsur liralara satıyor, insanları dolandıran madrabazlara “fetva” verip sonra “ben de kandırıldım” deyip işin içinden sıyrılıyor... İslam bilginlerine kafir diyecek, Edison’un cennete mi, cehenneme mi gideceğini söyleyebilecek denli de cüretkar...
Buraya kadar tamam... Hem tarihte, hem günümüzde böylesi tip çok fazla, bunu da anlıyorum... Anlamadığım; bu adamı “alim” seviyesine çıkarıp, önünde diz çöküp, ağzının içine bakıp keramet arayanların hiç mi günahı yok?!.. Bu nasıl bir dindarlık, bu nasıl bir teslimiyettir birader?!..
-Yazık bu ülkeye de, millete de...

Buyurun huzurlu, rahat özgür Türkiye’ye!..


Saray, iki hafta önce El Cezire televizyonuna verdiği röportajda aynen şunları söylemişti:
-Türkiye son yıllarda, son 14 yılı bir kenara koyuyorum, hiçbir dönemde bu kadar özgür, bu kadar huzurlu, bu kadar rahat bir dönemi yaşamamıştır...
Ağzımız açık dinledik ve pek mutlu olduk tabii!.. Öyle ya, devletin en tepesindeki asrın liderimiz daha ne söylesindi; özgürlükse özgürlük, huzursa huzur, rahatlıksa rahatlık... Haa, bu kadar rahat batıyordu ise o benim, senin, öbürkünün sorunuydu, o kadar!..
Dünkü gazetelerin bazıları da bu sorunlu kesimler arasındaydı anlaşılan; Sözcü gazetesinin tam sayfa verdiği haber, ne kadar mutlu, umutlu bir ülke olduğumuzu, hiçbir kuşkuya yer bırakmayacak şekilde anlatıyordu:
-Avrupa’da donduk: 57 yıllık Avrupa Birliği hayal, ülkedeki kötü gidişat nedeniyle askıya alındı!..
-Suriye’de şehit olduk: “Fırat Kalkanı’na” katılan birliklerimize IŞİD ve PKK’dan sonra Esad’ın askerleri de saldırdı. 4 askerimiz şehit düştü!..
-Adana’da öldük: Adana’da Valiliğe bombalı araçla saldırı düzenlendi. 2 yurttaşımız öldü. 33 kişi yaralandı. Vali saldırıdan bir dakika ile kurtulabildi!..
-Dolarda diz çöktük: Ne diyorlardı: ABD düşünsün, biz TL kullanıyoruz!.. Dün itibarıyla dolar 3.44 sınırını da aştı. Doları rekor yükselişiyle fakirleştik, 13 yıl geriye gittik!..
Unutmayın tüm bunlar yalnızca bir gün içinde oldu!.. Nasıl, muhteşem bir Türkiye tablosu değil mi?.. Kanlar içinde, yarınını bile göremeyen bir ülke... Bu tabloyu yaratan “en büyük Türk büyüklerini” yere göğe sığdıramayanlar, şu slogan eşliğinde alkış tutarlar artık:
-Türkiye sizinle gurur duyuyor!..