Kurban Bayramı’nın yüzü aşkın ölü, iki yüze yakın yaralıyla yansıttığı ağır sonuçlar hepimizi düşündürmelidir. Kural tanımazlığı beceri ve başarı sayan, zamanı kötü kullanmayı marifet bilen anlayışla varılacak yer karanlık ve uçurumdur. Ankara’nın Kızılay’ında bile trafik lambalarına karşın kırmızıda geçmek için birbiriyle yarışırcasına, itişip kakışanların çokluğu toplumsal düzey için düşündürücü durumlardan biri. İnsanların birbirine ve kurallara saygısı, insanlık niteliklerini yansıtan kanıtlardan başlıcasıdır.
Varlığımızın ve bağımsızlığımızın simgesi ATATÜRK’ümüze yönelik saygısızlıklar sürüyor. Anıt-Kabir’deki çocuk kaydıraklarının kaldırılması günlerinde Rize’de valilik bahçesindeki “Atatürk ve Gençlik Anıtı”nın kaldırılmasından sonra Cumhuriyet Meydanı’ndaki Atatürk heykeli yerine çay bardağı yapıtını koymak için çabalarda bulunulduğu yazılıyor. Atatürk karşıtlığı kimi AKP’lilerde hastalık durumunda... O’nun değerini bilmeyenin hiçbir şey bilmediği gerçeği tartışılamaz.

ÖLÇÜ

Ölçüsüzlük ölçü oldu. Demokrasi havarilerinden geçilmiyor. Mangalda kül bırakmıyorlar ama demokrasinin gerçekliğiyle bağdaşmayan tutum ve davranışlar, söylemler, işlemler sürüyor. Demokrasinin adı var, kendisi yok. Bir kişinin tutkusuna odaklanmış grubun, yandaşlarının demokrasiyle bağdaşmayan çabaları, dayatmalar biçiminde birbirine ekleniyor. Bay RTE uluslararası yargıç gibi kararını açıkladı: “Zarrab suçsuzdur.” Ayrıca Fetullah için de “Ne mahkemesi ya?” dedi. Fetoculuk’la suçlamalar, karalamalar, gözaltı ve tutuklamalar yaygınlaşırken adalet beklentisi öne çıkmakta, ağır basmaktadır. Kanun hükmünde kararnameleri yargı denetiminden kaçırma çıkışlarının demokratik anlayışla hiçbir ilişkisi yoktur. Anayasa Mahkemesi olağanüstülük sınırını aşan içerikteki kararnameleri denetler. Geçmişteki olumlu örnekler bu savın kanıtıdır. İktidar ise Başbakan’ın “15 Temmuz ikinci kurtuluştur” sözüyle abartıp bu bahaneyle amacına uygun adımlarını hızlandırmak istiyor. Ancak siyasî ayaktan, yağlı kuyruktan haber yok. Siyasetteki Fetocular ayıklanamaz. Birbirlerini suçlamaktan korkarlar. Sözcü’de yayımlanan fotoğraftakiler değişik gerekçelerle savunup RETO’cu olurlar. Çoktan oldular bile. AKP’lilerle Fetocu’ların ortaklıkları dincilikleri nedeniyle kurulmuştu. Öncelik, ağırlık, etkinlik ve egemenlik yarışı nedeniyle kapışıp ayrıldılar. Kavga büyüyünce suçlamalar başladı. AKP’liler kendi katkılarını, desteklerini birlikte yapıp yaptırdıklarını unuttular, topluma da unutturmaya çalışıyorlar. Oysa 17-25 Aralık 2013, halkın belliğinde sıcaklığını koruyor. Soruları da yanıt bekliyor. Siyasal karşıtlıkları Lozan Barış Antlaşması konusunda olduğu gibi ulusal değerlere ve ilkelere yaygınlaştırarak gölgelemek asla bağışlanamaz.

ANIMSATMA

Suçlar ve cezalar yasalarla belirlenir. Bir eylemin yasayla belirlenen nitelikte olup olmadığı yargı kararıyla kesin biçimde ortaya konulmadan eylemin sahibi “Suçlu” olarak adlandırılamaz. Cezanın çektirimi de kesin karara dayanmalıdır. Özetle, kişilerin görüşüne göre değil yargının kararına göre “suç-suçlu” nitelemesi yapılır, damga vurulur. Yargı kararına dayanmadan kimseye bu sıfatlar yakıştırılamaz ve yapıştırılamaz. Hukuk devletinin temeli adalettir, demokrasi de bu anlayışın düzenidir. Fetocu’ların belirlenip ayıklanması, sakıncalı eylemlere katılanların cezalandırılması ne kadar gerekli ise adaletli davranmak ondan daha çok gereklidir. İlişik kesme kararları iyi incelenmezse yara açılır.
“Proje okul” uygulamasına tepkiler artmaktadır. Eğitim ve öğretimle siyasal amaçlı oynama çok tehlikelidir. Acaba imam hatip okulları için aynı uygulama yapılıyor mu? Öğrenci Andı’na çirkin tepki gösteren okul müdürü, lâiklik bildirisi dağıtımını güç kullanarak engelleyen polisler, iktidar uydusu medyanın karşıtlara saldırıları, basında iktidara yaranma özentisinin giderek artması, demokrasinin yüzünü karartan olumsuzluklardır. HDP Eş Genel Başkanı S. Demirtaş dil konusundaki yetersizliğinin sorumlusu olarak “..Türk devleti..” diyor, “Türkiye Cumhuriyeti” ya da “Devletimiz” diyemiyor. Bir yabancı devletten söz eder gibi suçluyor.
Fetullah’ın iktidar ayağı hâlâ ortada yok.
İzleyelim, daha neler görecek, duyacağız.