Türk siyasi tarihinin yakın dönemindeki en popüler kelime kuşkusuz “kandırılma”.
Gerek Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, gerekse AKP hükümetleri, iktidara geldikten sonra kendi ifadeleriyle, o kadar “kandırıldılar” ki, hesabını tutmak zorlaştı.
Mesela ilk akla gelenler:
FETÖ’nün, AKP’yi kandırıp devletin her kademesine sızması, güçlenip darbe bile yapmaya kalkması...
AKP’nin diğer siyasi partilerin, kamuoyunun uyarılarını dinlemeyip başlattığı ucube barış sürecinde HDP ve PKK tarafından kandırılması...
AKP’li başbakan ve bakanların, “halkıma ateş etmeyeceğim” diye söz verip, uçaklarla saldıran Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad tarafından kandırılmaları...
İsrail’in, bizzat Erdoğan’ın aracılık ettiği Filistinlilerle barış görüşmeleri sürerken, Gazze’yi bombalayarak AKP hükümetini kandırması...
Suriye’deki YPG’nin lideri Salih Müslim’in, Ankara’da AKP hükümeti tarafından üst düzey protokolle ağırlanırken, sadece bir yıl sonra “terörist” ilan edilmesine giden süreçte yaşanan kandırılmalar...
Kandırılma listesi çok uzun...
Ama bir de bizzat AKP’nin “kandırdıkları” var:
- İlk akla gelen, mitinglerde ağızdan hiç düşmeyen, “Sahip çıkacağız” efelenmeleriyle, “Halep Kobani’den önemli” çıkışlarıyla bol bol alkış alınan Halep...
Rus destekli Esad ordusu Halep’i mahalle mahalle ele geçirirken AKP’lilerden sadece utangaç endişe beyanları geliyor.
Halep halkı yoğun Rus hava saldırılarında can çekişirken, Başbakan Binali Yıldırım Moskova’da resmi temaslarda bulunuyor. Olan, AKP’ye güvenen Halep halkına oluyor.
- AKP’nin “kandırılan” listesinden bir başka örnek Mısır’daki Müslüman Kardeşler... Mısır’ın seçilmiş Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi darbeyle devrilince, AKP’liler yeri göğü yıkmış, meydanlarda dört parmak gösterilen “Rabia selamı” ile Mısır’ın yeni yönetiminin “tanınmayacağını” haykırmışlardı. Şimdilerde AKP’li bakanlar, Mursi’yi deviren Sisi’nin bakanlarıyla her fırsatta görüşür oldu. Kahire meydanlarında ölen, ardından canlı yayınlarda gözyaşı dökülen Esma’ların adı ise hiç anılmıyor. O kadar ki, Müslüman Kardeşler için kullanılan Rabia selamı bile yine AKP tarafından Türkiye’ye uyarlandı, Mısır’la tüm ilişkisi koparıldı.
- AKP’nin en büyük kandırmacası ise Mavi Marmara’da oldu; Mavi Marmara mağdurlarının açtıkları davalar, İsrail’le yapılan anlaşmaya dayanarak düşürüldü. Davaya bakan savcının sözleri durumu özetler nitelikte: “Türkiye, sadece bu davaya özel olarak yaptığı anlaşmayla egemenlik hakkından vazgeçmiştir.”
Yazarken bile ürperiyor insan; “egemenlik hakkından vazgeçmek...”
l AKP, Mavi Marmara’da sadece hükümetin İsrail karşıtı söylemine güvenip, o gemiye binenleri kandırmadı. Bizzat TBMM de “kandırıldı”... AKP hükümeti, TBMM’nin “af çıkarma” yetkisini elinden aldı, kendisi İsrail’le anlaşma imzalayıp adı “af” olmayan “af” getirdi.
AKP’nin TBMM’nin “arkasından dolanarak” getirdiği affı, CHP Muğla Milletvekili Ömer Süha Aldan, özetledi: “TBMM’nin af çıkarması için 330 milletvekilinin onayı gerekiyor. Ancak AKP hükümeti, Mavi Marmara olayında Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarına saldıran, bu saldırı emrini veren İsrailli yetkililer için bu 330 sayısının çok daha azıyla af getirdi. Bunun için doğrudan af çıkarmak yerine, uluslararası anlaşma yöntemi izlendi. TBMM’den af çıkması için 330 vekilin onayı gerekirken, uluslararası anlaşmalar sadece basit çoğunlukla Meclis’ten geçirilebiliyorlar.”
- Mavi Marmara ile “kandırılanlar” listesinde elbette Gazze halkını da saymak gerekir; İsrail’le yakınlaşma için öne sürülen “Gazze’ye yönelik ambargonun kalkması”, imzalanan anlaşmada hiç yer almadı. Anlaşmanın imza sürecinde, Gazze’ye bir-iki gemi yardım gönderildi ancak bu yardımlar da, AKP’nin başından beri savunduğu “doğrudan Gazze halkına verilmek” yerine, İsrail’e teslim edildi. Ancak İsrail kontrolünden geçtikten sonra yani ambargo hiç delinmeden, Gazze halkına ulaştırıldı. Gazze halkı, hâlâ İsrail ambargosu altında yaşıyor. Ama AKP, İsrail’le barıştı.
- Mavi Marmara konusu, AKP hükümetinin TBMM’nin “etrafından dolaşmak” konusunda yakın dönemde attığı tek adım da değil üstelik... Meclis’e AKP tarafından getirilip, muhalefetin sert tepkisiyle karşılaşınca geri çektiği ancak olağanüstü hal uygulamasını kullanarak bir KHK ile uygulamaya koyuverdiği belediyelere kayyum atanması TBMM’nin “kandırılması” anlamına gelmez mi?

“Kandırıldık” sırasında Kıbrıs mı var?


AKP hükümeti bugünlerde, tıpkı ucube barış sürecinde olduğu gibi, yine muhalefete hiç danışmadan/bilgi vermeden, Türkiye’nin bir başka milli davası, Kıbrıs konusunda da müzakere yürütüyor. Müzakerelerde neler konuşulduğunu Türk kamuoyu bilmiyor ancak belli ki Rum tarafı memmun...
Bu memnuniyet, bizzat Kıbrıslı Rum Dışişleri Bakanı Kasulides tarafından da dile getirildi. Rum Bakan geçen hafta, “Erdoğan darbe girişimi sonrasında çözüme daha yatkın” dedi ve ekledi: “Kıbrıs’la ilgili tüm iç sorunları çözme süreci içindeyiz ancak sorunun çözülüp çözülmeyeceğini belirleyecek konu güvenlik konusudur. Türk Ordusu açısından sorun 1974’te çözülmüştür ancak benim görüşüme göre başarısız darbe girişiminden sonra ordu engeli artık ortadan kalkmıştır...”
Kıbrıs’ta bir şeyler oluyor: Elbette Ada’ya kalıcı çözüm gelmeli. Ancak AKP’nin daha önceki “kandırıldık” külliyatına bakınca, Kıbrıs’ta atılacak adımlar konusunda endişelenmemek mümkün değil.

ANKARA FISILTISI

Anayasa teklifine diploma ayarı


Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın üniversite diploması, altı ay önce Türkiye’de büyük tartışma çıkarmıştı.
O kadar ki, Erdoğan bile geçtiğimiz haziran ayında yaptığı bir açıklamayla, Marmara Üniversitesi rektörüne “arşivden çıkartın şunu, ne yapacaksınız yapın” çağrısında bulunmuştu.
Hazirandan bu yana altı ay geçti, rektör hâlâ diplomayı arşivden çıkartmadı.
Ancak Türkiye’nin darbe-terör-ekonomik kriz gibi ağır gündem maddeleri içinde diploma konusu da kayboldu gitti.
Ta ki, AKP ve MHP’nin üzerinde uzlaştığı, Cumhurbaşkanlığı adı altında başkanlık sistemini getiren anayasa değişiklik teklifi TBMM’ye sunulana kadar.
Teklif gün yüzüne çıkınca, cumhurbaşkanı seçilme şartları arasındaki kritik bir değişiklik yapıldığı da
anlaşıldı.
Mevcut Anayasa’da Cumhurbaşkanı olmak için “dört yıllık üniversite mezunu” olma şartı aranıyor.
Yeni Anayasa teklifinde ise “dört yıl” ibaresi kaldırıldı. Cumhurbaşkanı olmak için eğitim düzeyi şartı “yüksek öğrenim yapmış” olarak belirlendi.
Böylece, iki ya da üç yıllık yüksek okul mezunlarına da cumhurbaşkanlğı yolu açıldı.
Kısacası...
Eğer Anayasa değişiklik paketi önce TBMM’den, ardından da referandumdan çıkarsa, 3 Kasım 2019’da yapılacak olan cumhurbaşkanlığı seçim sürecinde, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın diploması hiç konu olmayacak.