Zarrab’dan Ankara’ya kritik mesaj


Reza Zarrab halen New York’ta hapiste...
Hapis yaşantısı oldukça zor gelmiş olmalı ki, avukatı aracılığıyla önce kendisini tutuklatan savcıya, ardından da davasına bakacak hakime kefaletle salıverilmesi için dilekçe verdi.
Savcı Bharara, Zarrab’ın avukatı aracılığıyla yaptığı kefalet başvurusunu reddetti. Hakim ise kefalet başvurusunu 2 Haziran’da ele alacak.
Zarrab 2 Haziran’da kefaletle serbest kalırsa,16 Haziran’daki asıl duruşmaya kadar New York’ta kendi parasıyla kiraladığı çok lüks bir dairede, ayağında elektronik kelepçe ile yaşayacak.
Hakimin kefalet başvurusunu kabul edip etmeyeceği henüz belli değil.
Zarrab’ın kefalet başvurusu iki bölümden oluşuyor; 2 sayfalık resmi başvuru dilekçesi ile 48 sayfa “aslında ne kadar hayırsever bir insan olduğuna” ilişkin bağış ve yardım listesi.
Zarrab’ın “yardımseverliğini” kanıtlayan liste çok önemli... İyi incelendiğinde ilginç sonuçlar ortaya çıkıyor
n Listedeki en ilginç unsur, Zarrab’ın “Ekonomi Bakanlığı aracılığıyla Türkiye’de öğrencilere burs verdiğine” ilişkin bilgi. Zarrab’ın “burs verdiği” tarihler Zafer Çağlayan’ın Ekonomi Bakanı olduğu dönemi de kapsıyor. Milli Eğitim Bakanlığı ya da onlarca vakıf ya da dernek dururken, Zarrab’ın öğrencilere burs vermek için neden “aracı” olarak Ekonomi Bakanlığı’nı kullandığı büyük muamma. İnsanın aklına ister istemez, 17-25 Aralık yolsuzluk dosyasındaki bağlantılar geliyor.
n Zarrab’ın mahkemeye sunduğu 111 kalemden oluşan bağış listesinde dikkat çekici bir başka unsur ise en büyük bağışın yapıldığı kuruluş... Zarrab’ın 4 Ocak 2013 ile 2 Mayıs 2016 arasında yaptığı 10 milyon 206 bin TL’lik bağış listesinde “aslan payını” Toplumsal Eğitim ve Gelişim Derneği almış. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın eşi Emine Erdoğan’ın kurucusu olduğu bu derneğe Zarrab çeşitli defalarda, toplam 7 milyon TL’ye yakın yardımda bulunmuş. TOGEMDER’in yönetim kurulu üyeleri arasında, adı yine 17-25 Aralık dosyasında geçen AB eski Bakanı Egemen Bağış’ın eşi Beyhan Bağış da bulunuyor. Ancak nedendir bilinmez, TOGEMDER’in resmi bağışçılarını tek tek açıkladığı internet sitesinde Zarrab’ın ismi ise hiç geçmiyor.
n Zarrab’ın listesinde bir başka dernek ise Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın oğlu Bilal Erdoğan’ın yöneticileri arasında olduğu TÜRGEV. Ancak TÜRGEV’den de Zarrab’ın bağış yapıp yapmadığını öğrenmek zor... CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu’na hakaret ettiği gerekçesiyle tazminat davası açan TÜRGEV, Kılıçdaroğlu’nun avukatları mahkemede vakfa yapılan bağışların listesini isteyince, apar topar davadan vazgeçmişti. Bu açıdan, Zarrab konusunda da TÜRGEV’in açıklama yapmasını beklemek hayal gibi.
n Zarrab’ın New York mahkemesine sunduğu bağış listesinde, polis dernekleri de geniş yer tutuyor. Daha sonra “darbe” diye kapatılan, 17-25 Aralık yolsuzluk ve rüşvet iddianamelerinde, Zarrab’ın dönemin İçişleri Bakanı Muammer Güler’le bağlantıları geniş yer almıştı. Zarrab’ın New York mahkemesine verdiği liste o kadar ayrıntılı ki, “Polis Amca Derneği”ne Tarkan konseri için yapılan bağışa bile yer verilmiş. Ancak internette yapılan aramalarda, “Polis Amca Derneği” diye bir dernek çıkmıyor. Polis Amca adlı çeşitli seviyelerde okullar var. Ama bu isimde bir dernek yok... Ya da en azından resmi bir internet sitesi yok. Yani Zarrab’ın “Tarkan konseri biletlerini” kime bağışladığı da biraz karışık.
Bağış listesi dikkatli incelendiğinde, insanın aklına ister istemez şu soru geliyor: Zarrab’ın dilekçesi acaba New York mahkemesine “ne kadar yardımsever olduğunu” kanıtlamak kadar.
Ankara’ya da bazı mesajlar mı içeriyor?

Hem yolsuzluk, hem Ermeni olayları ABD ile işler karışık


2016 ABD ile Türkiye arasındaki ilişkilere yaramadı. Her şey, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın mart sonundaki Washington ziyareti sırasında ABD Başkanı Barack Obama’nın sert eleştirileri ile başladı.
Obama, ABD’de 50’den fazla ülkenin katıldığı nükleer zirve sonrasında kameraların karşısına geçip, Türkiye’de gazetecilerin önüne konulan ifade özgürlüğü bariyerlerini sert tonda eleştirdi. Ancak iş bununla kalmadı. Geçen hafta Ankara-Washington ilişkilerini derinden etkileyebilecek iki kritik haber geldi.
n ABD resmi yardım teşkilatı, USAID, -ki bizim TİKA’ya tekabül ediyor- Türkiye’deki Suriyeli sığınmacılara yönelik yardımları askıya aldığını açıkladı. Gerekçe olarak da “yolsuzluk” gösterildi. İlginçtir; Batı’dan gelen hemen her eleştiride yeri göğü yıkan AKP cenahından bu konuda hiçbir yorum gelmedi.
n ABD’deki en güçlü Yahudi kuruluşlarından Anti Defamation League (ADL) -ki Erdoğan bu kuruluşun hem eski, hem de mevcut başkanı ile şubatta Ankara’da, nisan başında ise Washington’da görüşmüştü- internet sitesinde, 1915 olaylarını “tartışılmaz şekilde soykırım” diye nitelendirdi ve ABD hükümetinden de tanımasını istedi. ADL’nin, Erdoğan’a, “cesaret madalyası” veren kuruluş olduğunu da ekleyeyim. Bu, yıllarca soykırım tasarılarını engelleyen Yahudi Lobisi açısından bir ilk.
Berlin’de, Almanya Federal Parlamentosu’nda önümüzde ay bir soykırım tasarısı görüşülecek. Geçmesi büyük ihtimal olarak görülüyor. ABD Kongresi’nde de benzer hazırlıklar var. Üstelik belli ki, bu kez Türkiye’yle birlikte hareket edecek Yahudi Lobisi de olmayacak.
n ABD tarafından son ancak en kritik gelişme ise hemen güneyimizde, Suriye’de yaşandı. ABD’nin Ortadoğu’dan sorumlu en üst düzey rütbeli askeri, CENTCOM dört yıldızlı General olan Komutanı, Kobani’ye gitti. General Joseph Votel’in kimlerle görüştüğünün ayrıntısı henüz açıklanmadı. Ancak General Votel’in, Türkiye’nin resmen “terörist” ilan ettiği PYD/YPG ile görüşmeden döndüğünü düşünmek, hayalperestlik olur. Ayrıntılar yakında ortaya çıkar.
n ABD Başkanı Barack Obama, tüm bu gerilimin arasında Cumhurbaşkanı Erdoğan’la yaklaşık bir saatlik bir görüşme yaptı. Görüşmede, Suriye’nin ele alındığı açıklandı, fazla ayrıntı verilmedi. Ancak Obama’nın, General Votel’in ziyareti konusunda görüşmüş olabileceğini düşünebiliriz. IŞİD’e büyük çaplı bir operasyon geliyor. Ve bu operasyonda ana unsur, Türkiye çok kızsa da, PYD/YPG güçleri olacak. Üstelik, Rakka’ya yapılacak denen operasyonun, Türkiye’nin Suriye politikasındaki en hassas nokta olan Menbiç’e yapılma ihtimaline ilişkin söylentiler de var. Obama, önden haber vermiş olabilir mi?
Kısacası...
ABD-Türkiye ilişkilerinde çok kritik bir döneme giriliyor. Ve bu dönem, Washington’un artan eleştirileriyle paralel, bol aksiyonlu bir dönem olacağa benziyor. Göreceğiz...

ANKARA FISILTISI


MİT’e ne olacak?


Başbakan değişimi sonrasında Ankara’da tüm gözler MİT’e çevrildi.
Davutoğlu sonrasında, MİT Müsteşarı Hakan Fidan’ın da görevine devam etmeyeceği konuşuluyor.
İlk fısıltılar, Fidan’ın yerine geçecek ismin, Ergenekon sanığı emekli bir albay olacağına ilişkindi.
Ancak son gelen bilgiler, sarayda itibarı günden güne artan, adeta “gayriresmi dış politika ve güvenlik danışmanı” gibi çalışan bu emekli albayın MİT’in başına geçmesine, askerlerin sıcak bakmadığı yönünde...
Ancak Erdoğan’la son dönemdeki yakınlığı nedeniyle bu kişinin, MİT’in başına olmasa da, “Müsteşar Yardımcısı” olarak atanmasının söz konusu olabileceği konuşuluyor Ankara siyasi koridorlarında.... Ankara’da beklenen bir başka değişiklik ise Dışişleri Müsteşarlığı konusunda; Davutoğlu ile çok yakın çalışan, seçim hükümetinde de bakan olarak görev yapan Feridun Sinirlioğlu’nun da yakın zamanda yurtdışına büyükelçi olarak atanacağı konuşuluyor. Yerine gelecek isim olarak ise Washington Büyükelçisi Serdar Kılıç işaret ediliyor.
Kılıç, daha önce MGK Genel Sekreterliği görevinde de bulunmuştu.
Kulislerde, Kılıç’ın “mutlaka müsteşar olacağı” konuşulurken, son anda Dışişleri yerine MİT’in başına getirilebileceği de hakim söylentiler arasında...