2016-2017 öğretim yılı ilk dönemi bugün sona ererken, Eğitim-İş Sendikası, Genel Başkan Mehmet Balık'ın katıldığı bir toplantıyla yarı yıl değerlendirme raporunu açıkladı.

2016-2017 eğitim öğretim yılında, eğitim sisteminin, eğitim ve bilim emekçilerinin yıllardır birikerek artan sorunlarının daha da ağırlaşmasının yanı sıra, 15 Temmuz FETÖ darbe girişiminin ardından ilan edilen OHAL uygulamaları nedeniyle geçmiş yıllardan farklı bir durum da söz konusu olduğunu söyleyen Balık, “Gerek ülkenin içinde bulunduğu durum, gerekse bundan doğrudan etkilenen eğitim sisteminin karşı karşıya olduğu çok sayıda sorunun varlığına rağmen eğitim biliminin en temel ilkelerine aykırı düzenlemelerde ısrarını sürdüren Milli Eğitim Bakanlığı, eğitimi niteliksizliğe, düzensizliğe ve kaosa sürükleyerek çocuklarımızın geleceği ile oynamaya devam etmiştir. Kamu hizmetlerinin piyasanın ihtiyaçları doğrultusunda dönüşümünün en önemli basamaklarından biri olan eğitimde yeniden yapılandırma ve muhafazakarlaştırma uygulamaları, hem Hükümet hem de MEB tarafından çıkarılan yasa ve yönetmelikler, OHAL’in ardından çıkarılan KHK’ler, eğitimde yaşanan sorunlara yenilerinin eklenmesine neden olmuştur. MEB tarafından son dönemde yapılan bazı değişiklikler ve uygulamalarla yüz binlerce öğrenci ve veli yine mağdur edilmiştir” dedi.

ÖĞRETMEN AÇIĞI ARTTI


Milli Eğitim Bakanlığı’ndan elde ettikleri rakamlara göre, 30 bin 470 öğretmenin meslekten çıkarıldığını anlatan Balık, şöyle devam etti: “15 Temmuz öncesinde 65 bin civarında olan MEB’deki kadrolu öğretmen açığı, 15 Temmuz sonrasında iki katına çıkmıştır. Bu verilere göre okulların açılmasıyla yaklaşık 1 milyon 511 bin 200 öğrenci öğretmensiz kalmıştır. Bu tabloya rağmen Milli Eğitim Bakanlığı, kadrolu öğretmen atamasından vazgeçmiş 'doğrudan torpil' anlamına gelen mülakata dayalı sözleşmeli öğretmen sistemini getirmiştir. Atamaların sözlü sınav ile yapılması ise milli eğitim sistemimiz için utanç verici bir uygulama olmuştur. Sözlü sınavda öğretmenlere yöneltilen sorular mülakatta aranan temel ölçütün yandaşlık olduğunu ortaya koymuştur.”

Balık'ın konuşmasından satır başları şöyle:

CUMHURİYETİN ÖĞRETMENİ İNANMADIĞI MÜFREDATI UYGULAMAZ


Milli Eğitim Bakanlığı, ilkokul, ortaokul ve lisede okutulan 53 dersin taslak öğretim programını görüş almak üzere askıya çıkardı. Böyle önemli bir konuda, taslak programla ilgili öneriler için son günün 10 Şubat 2017 tarihi olarak belirlenmesi, ders kitapları yazım sürecinin 20 Şubat’tan itibaren başlayacağının açıklanması, konunun oldu bittiye getirileceğini göstermektedir.

Program incelendiğinde, Atatürkçülük kavramının sosyal bilgiler dersinin müfredatından çıkarıldığını, Atatürk’ün işlenişinin kapsamının daraltıldığını, 2. Dünya Savaşı konusunda İsmet İnönü başlığının kaldırıldığını, 15 Temmuz darbe girişinin felsefe dersi kapsamına alındığını, evrim kuramının ve üreme konusunun çıkarıldığını görmekteyiz.

Kısa bir süre önce yandaş sendikanın ifade ettiği biçimde öğretim programı Atatürkçü düşünceden soyutlanmaya çalışılmış çocuklarımızı Atatürk ve onun devrimlerinden arındırmak isteyen bir anlayış programa yerleştirilmiştir.

Türk Milli Eğitim Sisteminin temelinde Atatürk İlke ve Devrimleri bulunmaktadır ve eğitim müfredatı, Atatürksüz, Cumhuriyetsiz ve devrimsiz olamaz. Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk’e ve ulusun diğer manevi değerlerine bağlı nesil yetiştirme amacına uygun ders kitapları hazırlanması başta Anayasaya ve Milli Eğitim Temel Kanunu’na göre zorunluluk teşkil etmektedir.

Taslak metinden vazgeçilmeli, eğitim sendikaları, üniversiteler, STK’lar ve öğretmenlerin katılımı ile yeni bir komisyon oluşturulmalıdır. Dayatmacı, tektipçi, baskıcı, evrensel değerlere yabancı, insanlığın bilgi birikimine uzak yaklaşım terk edilmeli, Türkiye’nin tarihiyle, hedeflediği çağdaş kültürel anlayış ile barışık ve Cumhuriyet devrimlerinin kazanımlarını koruyacak bir öğretim programı hazırlanmalıdır.

Unutulmasın ki Cumhuriyet’in öğretmeni inanmadığı müfredatı uygulamaz. Bu nedenle, AKP iktidarının, Atatürk’ü, bilimsel, laik, ulusal ve demokratik eğitimi tasfiye etme girişimlerine karşı Eğitim-İş üyesi öğretmenler; Eğitim-İş tarafından hazırlanan ders planı dahilinde ülke genelinde tüm okullarda, 10 Şubat tarihinden itibaren her pazartesi bir ders Atatürk ile Atatürk ilke ve devrimlerine ilişkin konulara yer vereceklerdir.

Eğitimde yaşanan sorunların aşılması, eğitimin eşit, parasız ve kamusal niteliğinin arttırılması ile mümkün olur. Eğitim-İş olarak, bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da bilimsel, laik ve demokratik eğitim mücadelemizden vazgeçmeyeceğiz. Ülkemizin geleceğini oluşturacak yeni kuşakların, akıl, bilim ve sanat ortamında barış ve huzur içinde verilen bir eğitim sistemiyle yetiştirilmesi için her türlü dayatmanın karşısında olacağız. Cumhuriyetin öğretmeni inanmadığı müfredatı uygulamaz.

DERS KİTAPLARI


Öğretmen açığının yarattığı sorunlara ek olarak, 18 milyon öğrenci ders kitabı olmadan eğitim öğretime başlamıştır. Milli Eğitim Bakanlığı’nın tüm okullarda ders kitapları, yardımcı kaynak kitaplarla, okul ve sınıf kütüphanelerindeki öykü, roman gibi kitaplardan FETÖ bağlantılı yayınevlerinde basılanların toplatılmasını istemesinin ardından bazı derslerin kitaplarının dağıtımı yapılamadı. Öğrenciler ve öğretmenler “PDF” formatındaki kitaplardan yararlanmaya mahkum edildi.

CEMAATE AİT OKULLAR İMAM HATİPLERE DÖNÜŞTÜRÜLDÜ


Darbe girişiminin ardından ise kapatılan 1060 okulun yüzde 80’i, en fazla kontenjan açığı imam hatiplerde olmasına rağmen, imam hatip okuluna dönüştürüldü.

MEB’in 2015-2016 öğretim yılı verilerine göre Türkiye genelindeki bin 149 imam hatip lisesinde 677 bin 205 öğrenci, bin 961 İmam Hatip ortaokulunda ise 524 bin 295 olmak üzere 1 milyon 201 bin 500 öğrenci bulunmaktadır. Bu sayı, imam hatipe dönüştürülen cemaat okullarıyla birlikte bu eğitim öğretim yılında daha da artmıştır.

BÜTÇEDEN YİNE EĞİTİME PAY YOK


Milli Eğitim Bakanlığı bütçesi, okul, derslik, öğretmen ihtiyacı ve altyapı sorunlarına rağmen 2017 yılı için 85 milyar 49 milyon TL olarak belirlenmiştir. OECD ülkelerinde milli gelirin ortalama yüzde 6’sı eğitime ayrılmaktayken, MEB’in 2017 bütçesinin milli gelire oranı sadece yüzde 3,54’tür.

PİSA SONUÇLARI EĞİTİMDEKİ KÖTÜ GİDİŞATIN GÖSTERGESİ OLDU


6 Aralık 2016 tarihinde OECD tarafından 3 yılda bir düzenlenen PİSA sınavlarının sonuçları açıklanmıştır. PISA’nın 2015 sınavında Türkiye, 12 yıl önce aldığı puanların da altına düşmüş, sıralamada, 70 ülke içinde fende 52'inci, matematikte 49'uncu, okumada 50’inci sırada yer almıştır.

EĞİTİMİ DİNSELLEŞTİRME ADIMLARI TAM GAZ


Milli Eğitim Bakanlığı ulusal eğitimden uzaklaşmış, başta Diyanet İşleri Başkanlığı olmak üzere, iktidara yakın dini kurum ve vakıflarla protokoller imzalanmıştır. Böylece TÜRGEV ve Ensar Vakfı başta olmak üzere, Hizmet Vakfı, Hayrat Vakfı, İHH, Furkan Vakfı, İlim Yayma Cemiyeti gibi dini vakıfların, devlet okullarında “değerler eğitimi” adı altında ders ve seminerler vermeleri, bağış toplamaları, dini içerikli yayınları dağıtmaları sağlanmıştır.

Kuran-ı Kerim, Siyer, Temel Dini Bilgiler adı altında dini esaslı konuları ele alan seçmeli derslerin seçimi konusunda hutbeler hazırlanarak öğrencilere ve velilere baskı yapılması; medreselere yasal statü kazandırılması, üniversitelerle denkliklerinin sağlanması, medrese mezunlarının pedagojik formasyon almasını ve müderrislerin bölgede barış gücü görevi üstlenmeleri konusunda Bakanlar Kurulu’na öneride bulunulması; kamu kreşleri teker teker kapatılırken, Diyanet’in açtığı kreşlerde 4-6 yaş arası çocuklara dini eğitim verilmesi yine sıbyan mektebi adı altında dini eğitim veren Kuran kursu kreşlerinin açılması gibi uygulamalar MEB’in Diyanet İşleri Başkanlığı’nın ve tarikatların güdümüne girdiğinin göstergesi olmuştur.

EĞİTİMİN TARİKAT VE CEMAATLERE TESLİM EDİLMESİ AĞIR SONUÇLAR DOĞURDU


Karaman’da yaşanan taciz olayı ve Adana’nın Aladağ ilçesindeki yurt yangını, Bakanlığa bağlı okullarda eğitim gören çocuklarımızın çeşitli dernek, vakıf ve özel kuruluşlara ait yurt, ev ve etüt merkezleri olarak faaliyet gösteren yerlerdeki güvenliğine dikkatlerin çekilmesi gerektiği gerçeğini gün yüzüne çıkarmıştır.

4+4+4 düzenlemesinin 2012-2013 eğitim öğretim yılından itibaren hayata geçirilmesiyle birlikte, okul dönüşümlerine paralel olarak, çok sayıda köy okulu kapatılmış ve taşımalı eğitim uygulamaları yaygınlaşmıştır. MEB’in verilerine göre 2015-2016 eğitim öğretim yılında ise 43 bin 959 okul, 11 bin 853 merkez okula taşınırken, taşınan öğrenci sayısı ise 808 bin 332 olmuştur.
Eğitimlerine devam etmek için yerleşim yerlerine en yakın ilçelere giden öğrenciler Aladağ’da olduğu gibi devlete ait yurt olmadığı için barınma sorunu ile karşı karşıya bırakılmış, cemaat ve tarikatların yurtlarına yönlendirilmiştir.

MAARİF VAKFI’YLA EĞİTİM SARAYA BAĞLANIYOR


Milli Eğitim Bakanlığı bütçesinden 1 milyon TL aktarılarak yurtiçinde ve yurt dışında faaliyet gösterecek olan ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın doğrudan kendisine yakın üyeleri atadığı Maarif Vakfı’yla eğitimin planlanması ve yönetimi Saray’a bağlanmaktadır.
REKTÖR SEÇİMLERİ KALDIRILDI

OHAL kapsamında 29 Ekim 2016 tarihinde yayınlanan 676 sayılı KHK ile demokratikliği zaten tartışmalı olan rektörlük seçimleri tamamen kaldırılmış ve üniversiteler doğrudan saraya bağlanmıştır. YÖK’ü kaldıracağız derken, rektörlük seçimlerini kaldırma kararıyla demokrasinin, bilimsel özgürlüğün ve özerkliğin esamesi bile kalmamıştır.

ÖĞRETMENLER BORÇLU VE GELECEKTEN KAYGILI


Eğitim-İş’in 24 Kasım Öğretmenler Günü nedeniyle, 43 ilde 837 öğretmenle görüşerek yaptığı “Öğretmenlerin Ekonomik Durumlarına İlişkin Öğretmen Görüşleri Araştırması” araştırma sonuçlarına göre, öğretmenlerin yüzde 52’si kredi kartına, yüzde 52’si bankaya, yüzde 22’si esnafa, yüzde 25’i ise şahıslara borcu olduğunu belirtirken, yüzde 32’si annesinden ve babasından maddi destek alıyor. Öğretmenlerin yüzde 60’ının gelecekten ümitli olmadığını ortaya koyarken, yüzde 64’ü özgürce fikirlerini açıklayamadığını söylüyor.