Özel okullarda TEOG deneme sınavının 5'inci sınıflara kadar düştüğünü söyleyen Uzman Psikiyatr Ahmet Koyuncu, “10 yaşındaki çocuklara tüm derslerden karma sınavlar yapılıyor. Gönüllülük esasına göre girilmesi gereken bu sınav, tam tersine ailelere zorunlu olarak dayatılıyor. Sınav sonuçları ise ailelere baskı nedeni olarak kullanılabiliyor. Bu yaş grubuna bu tür sınavlar yapılabilir. Ama bu TEOG deneme sınavları, bu haliyle 10 yaşındaki çocukların psikolojik gelişimi için uygun değil. Hem kapsamı ağır, hem de süresi uzun. Bunlara ek olarak sınavın sonuç belgesinde öğrencinin aldığı puana göre genel sıra, okul sırası ve şube sırası gibi sıralandırmalar yapılıyor. Bu sıralandırma da bu yaş grubu çocuklar için uygun değil” diye konuştu.

Bir ruh sağlığı uzmanı olarak uyarıda bulunan Koyuncu şöyle devam etti: “Çünkü bu sıralama öğrencilerin, iyi ilişkiler kurmasını istediğimiz arkadaşlarını rakipleri olarak değerlendirmeye başlamasına yol açar. İşte bu durum eğitim ve öğretim ortamının, hem öğrenci, hem de aileler için ‘Kurtlar sofrası’ gibi algılanmasına yol açar. Ki, bu algı bu yaş grubu için çok tehlikelidir. Bugün ekilmiş olan bu yanlış algı, ergenlik yıllarında bullying (zorbalık) davranışlarında patlama şeklinde meyvelerini verir.”

EN BÜYÜK SORUN ANNE BABALAR...


Bu hastalıklı sistemi hırslı anne- babalar, başarıyı kıble olarak gören özel okul yöneticilerinin yarattığını Milli Eğitim Bakanlığı'nın da bu sorunlu sisteme müdahale etmediğini anlatan Koyuncu, şunları söyledi: “Burada en büyük sorun çocuğunun başarısını aşırı önemseyen ve çocuklara psikolojik baskı uygulayan hırslı anne-babalar… Bu nedenle çocuklarını sık boğaz ederek gece gündüz çalıştırıyorlar, etütlere gönderiyorlar, özel öğretmenlerden evde ders aldırıyorlar. Çocuğun sosyal ilişkilerini kısıtlıyorlar. Çocuklarının deneme sınavlarındaki her yanlışını aşırı önemsiyorlar. Bu şekilde çocuk hatalara karşı aşırı duyarlılık geliştiriyor. Hatta çocuğun başarısı çok az düştüğünde sinir krizi geçiren anneler bile var. Annesinin o durumundan suçluluk duyduğundan, bu düzenin daha fazla kölesi haline geliyor.”

BAZI ANNELER ÇOCUĞUN BAŞARISINI KENDİ BAŞARISI GÖRÜYOR


Bazı annelerin ise çocuğunun başarısını kendi başarısı olarak gördüğünün altını çizen Koyuncu, “Kendisinin hayattaki başarısızlığını çocuk üzerinden telafi etmeye çalışmaktadır. Anne – baba okulu ve TEOG sınavını ölüm kalım savaşı olarak görünce, bir süre sonra çocukta kendilik değerini o sınava endeksliyor. Başarmak için önce çocukluğunu ve oyun arkadaşlarını bırakıyor. Yıllar süren asosyal bir hayata yelken açıyor. Bu çocukların azınlığı amacına ulaşıyor. İyi lise ve üniversiteler kazanıyorlar. Ama bu kişiler çocukluklarını ve ergenliklerini yaşamadıklarından, gençliklerinde nasıl ilişkiler kuracaklarını bilmiyorlar. Çünkü insan ilişkilerini öğrenebilecekleri yıllar, derlerle geçmiş” dedi.

“TEOG-ZEDELER PSİKİYATRİ KLİNİĞİNE GİDİYOR”


Nihayetinde bu çocukların önemli bir kısmının başarısız olduğunu ifade eden Koyuncu, çocukların aşırı baskı nedeniyle depresyon ve anksiyete geliştirdiğini, sınavlardan bir süre sonra da TEOG-zede ergenlerin psikiyatri kliniklerinin kapısını dolduğunu anlattı.

Bu hırslı anne babalara, bir de özel okul başarısı için her şeyi yapmaya hazır okul yöneticilerinin eklenmesiyle felaketin daha da büyüdüğünü söyleyen Koyuncu, şöyle devam etti: “Özellikle zekası yüksek olan çocukları yakalandıklarında bu çocuklara aşırı ders yüklemesi yapıyorlar. Bu çocukları okul başarısı için feda etmekten çekinmiyorlar. Bu çocukların mutsuz bir Robert’li ya da Boğaziçi'li olmaları önemsenmiyor. O okulu kazansın da, ne olursa olsun mantığı ile bakılıyor. Zaten okullara kayıt için gidin, duvarlarında başarılı öğrencilerin adı afiş olarak asılıdır. Geçmişte ki dershaneler gibi. Özel okullara müdahale etmeyen Milli Eğitim Bakanlığı da bu hasta sistemin bir parçası. Bu durumu şikayet ettiğim ilçe milli eğitim müdürlüğü bana ‘beğenmiyorsan çocuğunu o okuldan alırsın’ yanıtını verdi. Oysa sorun çocuğu okuldan alıp almama sorunu değil. Okullar kamunundur. Kamuya hizmet verenlerin yanlış uygulamaları olabilir. Biz bilim insanları uyarmalıyız, Milli Eğitim Bakanlığı ise müdahale etmelidir. Ama Milli Eğitim ise okul sözleşmesini örnek gösteriyor ve imzaladığın için yapabilirler diyor. O sözleşmedeki maddeleri gözden geçirmek, insani ve etik dayanağı olmayanları sözleşmeden çıkartmak onların görevidir. Beğenmiyorsan okuldan al demek, Milli Eğitim müdürlüklerinin yanıtı olamaz. Onlar özel okulların değil, halkın avukatı olmalı ve sistemdeki yanlışı düzeltmelidirler. Örneğin ben bir doktor olarak yanlış tedavi verdiğimde, beğenmiyorsan gitme deme hakkı olabilir mi?”

12 YAŞ SINIRI KONULMALI


Bu nedenle TEOG deneme sınavları psikolojik gelişim dikkate alındığında en az 12 yaş sınırının konulmasının çok önemli olduğunu söyleyen Koyuncu, “Bu sınavlar müfredat dışındaki saatlere ya da hafta sonuna çekilerek, sadece gönüllü öğrencilerin girebileceği şeklinde düzenlenmesini ve sınav sonuçlarının da sıralama içermeyecek şekilde raporlandırılması gereklidir. Milli Eğitim bakanlığı ise o okulların sözleşme maddeleri için düzenlemeler yapması zaruridir. Özel okullar keyfine göre her maddeyi imzalatarak, her türlü keyfiyeti kendisinde görmemeli” dedi.