Aylan bebeğin Bodrum'da sahile vurmuş cansız bedeni Türk medyasında manşetlerde patlayınca, dünyanın gelişmiş ve sözde demokrasi beşiği ülkelerinde şok etkisi yarattı. Minicik beden sahilde öylece yatıyordu... Milyonlarca mülteciyi o güne kadar yok sayan batılılar, aniden o zavallı insanları hatırlayıverdi! Toplantılar, konferanslar yapıldı. İnsanlar ellerinde Aylan bebeğin o fotoğrafını taşıyarak sokaklarda yürüyüş yaptı, liderlerini bir şey yapmaya çağırdı. Yapıldı da, AB ülkeleri Türkiye ile geri kabul anlaşması imzaladı. Artık mülteciler ölmeyecekti!

Gerçekten de Aylan bebek etkisi çabucak kendini gösterdi, Ege Denizi'nden art arda ölüm haberleri azaldı.Yoksa Aylan bebek, demokrasi, insan hakları konusunda herkese ders veren ülkeleri insafa mı getirmişti?

Öyle olmadığı kısa sürede ortaya çıktı. Mülteci akımını anlaşmayla en aza indiren Avrupa, bildiğini okumaya devam etti.

Tatil için bile kendi ülkelerinden "vize" talebinde bulunan Türk vatandaşlarına; "Bankadaki paran, işin, sigortan, maaşın, evinin tapusu, gideceğin yerdeki adresin, uçak biletin, otobüs biletin, son ödediğin elektrik faturası, öğrenim durumun, çalıştığın şirketin sicil kaydı, üç aylık hesap hareketlerin" gibi ahiret soruları yönelten, canlarının istediğine vize veren, istemediğine ise itiraz edilemez şekilde hayır diyen Avrupa, Aylan bebekten sonra yeni bir simge yarattı. O simgenin adı, yaşamı keman olan bir sanatçı adayı 22 yaşındaki Türk, Barış Yazgı...

Barış, tek tutkusu olan keman eğitimi için ağabeyinin yaşadığı Belçika'ya gidecekti. Her şey ayarlanmıştı. İş, Belçika'dan vize almaya kalmıştı. Tüm evrakları hazırladı, başvurdu. Günler sonra "işin yok" bahanesi ile hayır yanıtı aldı. Belçika, adeta robot gibi bir insanın geleceğini değerlendirmiş, "Bu bir işsiz. Terörist olabilir. Büyük tehlike" diyerek, evraklarına "Belçika'ya giremez" damgası bastı.

Sonra ne mi oldu? Çok şey oldu aslında.
Barış, yatağına bile kemanıyla giren o Barış, astı kemanını sırtına bindi kaçakçıların botuna. Ve, Midilli açıklarında alabora oldu 25 kişilik bot. Saatler sonra buldular cansız bedenini Barış'ın. Ne gördüler biliyor musunuz? Sırtındaydı en değerli şeyi, kemanı hala...

Bize göre başta Türkiye olmak üzere insanların yaşadığı bütün Avrupa Birliği ülkeleri tıpkı Aylan bebekte olduğu gibi ayaklanmalı. Sokaklarda gösteri yürüyüşleri düzenlenmeli, "Biz insanız" diye haykırılmalı.

[custom_content title="YAZIN YAYINLAYALIM" desc="Avrupa ülkelerinin bu uygulamalarının en acı sonuçlarını Aylanları, Barışları kaybederken gördük. Siz de insanlık dışı bu uygulamalara tepkinizi, düşüncelerinizi hatta bizzat yaşadığınız ayrımcılığı yazıp net@sozcu.com.tr'ye gönderin yayınlayalım..."]

İşte ajanslardan gelen Siirtli keman sanatçısı Barış Yazgı'nın insanın yüzünde tokat gibi patlayan yazgısının haberi:

Belçika’daki ağabeyinin yanına müzik eğitimi almak için gitmek isteyen ve vize alamadığı için mültecilerle birlikte bota binen genç kemancı Barış Yazgı hayatını kaybetti. Siirtli kemancının ağabeyi Suat Yazgı yaşananları anlatarak, “Biz gitmeyi kafasına koyduğunu anladık ama vazgeçiremedik. Bize söylediklerine göre gece saat 12 sıralarında açılıyorlar. Daha 4 kilometre geçmeden bot batmış. Botta da 25 kişi varmış” dedi.

Belçika’daki ağabeyinin yanına müzik eğitimi almak için gitmek isteyen 22 yaşındaki genç kemancı Barış Yazgı vize alamayınca mültecilerle birlikte botla Ege denizine açılmıştı. Geçtiğimiz gün Midilli açıklarında batan mülteci botunda hayatını kaybeden Siirtli kemancının cansız bedeni enstrümanı ve el yazısıyla notalarını karaladığı kendi besteleri ile birlikte bulunmuştu. Talihsiz gencin ağabeyi Suat Yazgı yaşananları anlattı. Kardeşinin keman virtüözü olmak istediği söyleyen Yazgı, Türkiye'de de sokaklarda keman çaldığını söyledi. Bir bota 25 kişinin bindiğini ve 4 kilometre sonra botun battığını söyleyen ağabey Yazgı, “Biz gitmeyi kafasına koyduğunu anladık ama vazgeçiremedik” dedi.

Kardeşinin daha önce de kaçak yollarla Belçika'ya gittiğini söyleyen Suat Yazgı, “Kardeşim daha önce yine kaçak olarak geçen yaz gitti ve orada bir 7 ay kalma süreci yaşamıştı. Oranın eğitim şartlarını sosyal yaşantısını benimsemişti açıkçası. Bir de kemana çok yatkın bir çocuktu. Hayaliydi virtüöz olmak. Sokak müziği yapardı kendisi. Ekstra burada doğum günü partileri gibi günlerde gider çalardı. Bu hayaliyle bu 7 aylık süreçten sonra geri dönüş yaptı. Bir türlü adapte olamadı buraya. Çünkü oranın şartlarını gördükten sonra ben burada olmalıyım dedi. Ağabeyim de orada ama ağabeyimin oradaki şartlarından dolayı yani sürekli çalışan bir insan değil orada ve oradaki devletin politikasından dolayı kolay değil yani kardeşini yanına almak. Yanına alamadı kardeşini” diye konuştu.

“Biz gitmeyi kafasına koyduğunu anladık ama vazgeçiremedik”


Genç kemancıya gitmemesi için defalarca uyarılarda bulunduğunu söyleyen ağabey Yazgı, “Biz anladık kafasına koymuş gitmeyi. Annem özellikle her gün ağlayarak yalvarırdı gitme diye. Bize de lütfen bunu bırakmayın derdi. Ben söylüyordum ama 'benim hayatıma karışma ben oraya gideceğim' dedi. 3-4 aydır gitme denemeleri oluyordu. Oradaki insanlarla diyalog kuruyordu. Neden olduğunu bilmiyorum hava şartlarından mı nedendir olmuyordu geri dönüyordu. En son seçimlerden önce de oradaydı. Sonra geri geldi. Yine olmamıştı. 'Nereden geliyorsun' diye sordum. 'Çanakkale'den' dedi. 'Yapma bak sana basit geliyor ama ucunda ölüm de olabilir. Havalarda kötü, dikkat et' dedim. Yine haberimiz olmadan cumartesi günü gitmiş. Ben iş yerinde çalışırken bir haber sitesinde haber geçti. 'Göçmen gemisi battı' diye. Bende içime kuşku düştü eve gittim. Hemen kardeşimle irtibata geçtim. Kardeşim de jandarmayla irtibata geçti. Jandarmaya 'yanında keman olan bir çocuk var mı?' diye sorduk. Onlar da 'evet var' dedi. Kimliği evdeydi ama üzerinde daha önceki gittiği göçmen kartı vardı. Barış Yazgı ve Siirtli olduğuna dair. Sonra ismini söylediler dünyamız başımıza yıkıldı” şeklinde konuştu.

“Bunlar 25 kişi yola çıkıyorlar, bot alabora oluyor, sonuç hüsran”


Botta 25 kişi olduğunu ve açıldıktan yaklaşık 4 kilometre sonra battığını söyleyen Yazgı, “Biz zaten öğrenir öğrenmez gittik. Bize söylediklerine göre gece saat 12 sıralarında açılıyorlar. Daha 4 kilometre geçmeden batmış. Botta da 25 kişi varmış. Öğlen bir yük gemisi cesetleri deniz üzerinde fark ediyor. Güvenlik güçlerine haber veriyor. Bir taraftan Yunanistan'dan gelen güvenlik güçleri bir taraftan Türkiye'den gelen güvenlik güçleri cesetleri topluyorlar. Türk tarafındaki güvenlik güçleri 7 tane ceset almış. Yunanistan tarafı sanırım 9- 10 tane. Ama 2 tane yaşayan insan olduğunu görüyor bizim taraf. Bunların ifadesi gerekiyor. Hemen rica ediyorlar. Onlarda ifadeleri fakslıyor. Bunlar 25 kişi yola çıkıyorlar, bot alabora oluyor. Sonuç hüsran” ifadelerini kullandı.

“Ben orada kimsesiz cesetler gördüm, bütün insanların duyarlı olmasını istiyorum”


Yazgı sözlerine şöyle devam etti: “Allah kimsenin başına vermesin ama ben bu olayın peşini bırakmayacağım. Ben devlete güveniyorum ama bu kadar para dönen bir sermaye var orada buna kimse engel olamıyor. Her gün onlarca insan ölüyor yazık günah yani. Ben orada kimsesiz cesetler gördüm. Bütün insanların duyarlı olmasını istiyorum. Allah hiç bir anneye böyle bir acı yaşatmasın.”