29krk05a_ist_izm_ant_ank_trb

ANALİZ

Ankara’da dün müthiş bir şov vardı. 1994’ten bu yana Ankara Büyükşehir Belediye Başkanlığı görevini yürüten Melih Gökçek dün meclis toplantısında yaptığı konuşma ile istifa etti. Baştan sona bir komedi gibi geçen törende Melih Gökçek Genel Başkanı Erdoğan istediği için istifa ettiğini birkaç kez üstüne basa basa söyledi.
AKP Türkiye’ye bir şey öğretti. O da şu; “İktidardan yanaysanız ne yaparsanız yapın asla rezil olmazsınız.” Elbette yapılan şeylerden pek çok kişi rezil oluyor ama aldırmıyorlar. İktidarı elinde tutunca aldırmamak bir çare oluyor elbette. Herkes rezil olduğunuzu görse ve söylese bile siz aldırmayınca sanki bir şey olmuyormuş gibi geliyor herhalde.
İşte Melih Gökçek de dün rezil olduğu halde hiç aldırmaz bir tavır içinde adeta bir kahraman gibiydi. Sanki genel başkanının talimatıyla istifa etmiyor da yeniden seçim zaferi kazanmış bir başkan edasıyla konuşuyordu. 1994’ten bu yana Ankara’ya yaptığı hizmetleri anlattı tek tek. Köprüleri, kavşakları, parkları saydı. Partisine nasıl sadakatle hizmet ettiğini anlattı. Üç cümlede bir Recep Tayyip Erdoğan’ı övgüye boğdu.
Sonunda da “Genel Başkanım istediği için istifa ediyorum” dedi. Ancak nedense genel başkanın istifasını isterken neyi öne sürdüğünü söylemedi. Sadece “dava”dan söz etti. Bu davaya bağlı olduğunu anlattı. Bu dava gereği genel başkanın emir verdiğini emirin demiri keseceğini söyledi. İyi de bu emir neden verilmişti. İşte o yok.
AKP’deki istifalar artık komedi halini aldı. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş belki de ilk kurban olduğu için şov yapamadan çekip gitti. Sessizliğe büründü. Gökçek dün komedi bir şovla gözyaşları içinde ve AKP’lilerin ayakta çılgınca alkışlaması eşliğinde buruşturulup kenara atıldığını ilan etti. Şimdi sırada Bursa ve Balıkesir Belediye Başkanları var. Sanıyorum onlar da bu tür komedi şovlarıyla istifalarını verecekler.
Lafa gelince hepsi demokrat. Hepsi hukukun üstünlüğüne inanıyor hepsi özgürlük ve bağımsızlık düşkünü. Ancak bütün bunlar ancak genel başkanın talimatları çerçevesinde geçerli. Onca yıl çok başarılı hizmet ettiğini anlatan bir başkan gerekçesi bile belli olmayan emirle çekilip gidiyor. Sonra da ancak komedi programlarında olacak şekilde “Hakkımda dosyalar olduğu. Bunlardan korktuğum söyleniyor” diyebiliyor. Yüzü nasıl kızarmıyor anlamak mümkün değil. O dosyalar yoksa neden emir veren “çekilmezlerse neticesi çok ağır olur” diyor, diyebiliyor.
Geçen gün yazdığımı tekrar yazayım. Bu emirle istifa edenler nasıl adamlar ki, “Bizim ne suçumuz var, ne eksiğimizi gördünüz, nerede hata yaptık” bile demeden çekip gidiyorlar. Hiç korkmuyorlar ama en küçük bir kırgınlık bile gösteremiyorlar. Hepsini anlıyorum da bunlar yarın torunlarına ne diyecekler, onların yüzüne nasıl bakacaklar? Herkes konuşmasa bile bilmiyor mu olup bitenleri?

KOMİK

Bu pazarın aforizmaları


Mizah yazarı İbrahim Ormancı’nın gönderdiği aforizmalardan bir demeti sizlerle paylaşıyorum;
Benim Ankaralı 23 yaşında gencim merak ediyor haliyle. Melih Gökçek’siz bir dünya acaba nasıl diye?

* * *

Artık çivi çiviyi değil, CV CV’yi söküyor.

* * *

Kimsenin kimseye SAYGI duymadığı bir ülkede ben ancak KAYGI duyuyorum.

* * *

Komşu komşunun şarj aletine muhtaçtır!..

* * *

Benim oğlana artık büyüyünce ne olacağını soranlara “Muktedir olacağım” yanıtını veriyor.

* * *

Durmadan boş boş konuşup güya CEVAP hakkımızı kullanıyoruz ya. Azıcık sussak da birilerine yardımcı olup SEVAP hakkımızı kullansak ya.

* * *

Meral Akşener İYİ PARTİ’yi kurdu ya. Bakalım KÖTÜ PARTİ’yi kurmayı kim akıl edecek?

* * *

Zeki insanlar ruh hastalığına daha yatkınmış. Yani delirmemek için salağa yatmak gerek anlayacağınız.

* * *

Beraber ıslandık yağan yağmurda ıslanmasına da, şemsiye açmayı aklı edemeyecek kadar salak mıydık acaba?

* * *

Ferhat eskiden dağları deliyordu, şimdi küpe takmak için kulaklarını deldiriyor. Nereden nereye!..

* * *

Hayatımı yazsam roman olur ama dijital çağdayız. Bol bol resim çekiyorum. Hayatım foto-roman oluyor haliyle.

BUNU YAZMAK GEREK

“İYİ Parti kurucuları cesur insanlar”


Bazı olumsuz görüntülere rağmen yeni kurulan İYİ Parti’nin başarılı olma ihtimalinin giderek arttığını görüyorum. “İki günde ne oldu?” diyebilirsiniz. Olan şu; iktidar partisi çok panikledi. Ne kadar yandaş yalaka yazarı, televizyoncusu, akademisyeni, ağız ishali olmuş siyasetçisi varsa Yeni Parti aleyhine konuşuyor. Hepsi de bu partinin hüsrana uğrayacağını, yok olup gideceğini söylüyor. Durum madem böyle ne diye hepsi birden saldırıyor acaba? Ölü doğan, bir şey yapamayacak olan, hüsran denilen bir parti için bu kadar çok yorum yapılır mı?
Bunu bir kenara koyalım. Cuma günü Halk TV’deki Yazıişleri programında Liberal Demokrat Parti’nin bir önceki genel başkanı Cem Toker’i konuk etmiştim. Toker yeni kurulan İYİ Parti ile ilgili görüşlerini anlatırken çok ilginç sözler söyledi. “Kurucuların isimlerinin çoğunun bilinmemesi eleştiriliyor, ama bu hiç de önemli değil” diyen Toker şunu belirtti; “Bana göre ülkenin her yerinden gelen 200 kurucu çok cesur insanlar, böyle bir dönemde, AKP iktidarına rağmen yeni bir partinin kuruluşunda yer almak öyle kolay değil.”
Cem Toker’e “Neden?” diye sordum. Toker kendi partisinin başına gelenleri anlatarak “Bizim partimizin hiçbir iddiası yok, buna rağmen birçok ilde sırf jest olsun diye aday olanlara bile öyle bir baskı uygulandı, öyle tehditler yapıldı ki anlatamam” dedi. Liberal Demokrat Parti’nin bir önceki genel başkanı Toker “İYİ Parti iddialı biçimde kuruldu. Bu nedenle iktidarın daha da hedefi olacaktır. Kuruculara önümüzdeki günlerde çeşitli baskıların yapılacağını söylemek yanlış olmaz” diye konuştu.

ÇOK GÜLDÜM

İki Pazar fıkrası


Yıldırım Tuna’dan gelen iki Pazar fıkrasıyla gülümseyelim;
Bir ay gecikme cezası
Genç koca eve gelmiş, karısı boynuna sarılarak karşılamış onu. “Hayatım harika bir haberim var.. Bir ay geciktim.. Herhalde bir bebeğimiz olacak, Doktor bu sabah test yaptı.. Sonucunu alana kadar lütfen kimseye söylemeyelim!” demiş heyecanla. Ertesi sabah elektrik idaresinden bir görevli son faturayı ödemedikleri için kapıyı çalmış. “Siz bayan Smith misiniz? Biliyor musunuz bir aylık gecikmeniz var” demiş. “Bir aylık gecikmem olduğunu siz nereden biliyorsunuz?” demiş kadın hayretle. “Bayan, dosyalarımızda açıkça görülüyor” deyince daha da şaşırmış kadın ve “Nee? Dosyalarınızda mı?” diye bağırmış. Görevli “Kesinlikle!”deyince kadın “Şeyy, lütfen bu gece eşimle görüşmeliyim!” demiş ve korkuyla olanı biteni eşine anlatmış.. Kocası ertesi sabah kızgın bir boğa gibi elektrik idaresine dalmış.“Ne oluyor burada?. Karım bir dosyadan bahsetti.. Aylık gecikmesi ile ilgili!” diye bağırmış adam.“Sakin olun.. Ciddi bir şey değil!” demiş memur “Bu gecikme için bize borçlusunuz!” Adam “Size mi borçluyum? Ya ödemezsem?” deyince “O zaman sizinkini kesmek zorunda kalacağız!” cevabını vermiş görevli. “Ama o zaman karım ne yapacak?” diye şaşkınlıkla sormuş adam. “Bilmiyorum!” demiş, memur “Hanımefendi artık mumla falan idare eder!”

Bir iyi bir kötü haber


Ciddi tıbbi şikâyetleri olan adamın tepeden tırnağa tahlilleri yapılmış. Elinde raporlarla odasına gelen doktor “Size bir kötü bir de iyi haberim var” demiş, “Hangisini önce söylememi istersiniz?”
Adam “Bana her şeyi apaçık söyleyin doktor” diye cevap vermiş, “Öleceğim değil mi?”
Doktor “Evet, ölmek üzeresiniz.. Tedavisi mümkün olmayan, Dünyada çok seyrek görülen bir hastalığınız var, bunun ilacı da yok.. Üzgünüz tıp olarak yapacak bir şey de kalmadı.”
Adam “Aman Tanrım” demiş perişan halde, “Konuşmanızın başında bir de ‘iyi haber’den bahsetmiştiniz? Neydi o?”
Doktor “Oh, evet unutmuştum” demiş “Biraz önce tansiyonunuzu ölçen o genç, harika hemşire hanım var ya.. İncecik belli, uzun bacaklı. Biraz önce teklifimi kabul etti, bu gece onunla yemeğe çıkıyoruz!..”