ANALİZ

Bu yazıyı salı günü (dün) saat 15.00 itibarıyla yazıyorum. Şu ana kadar Meclis’ten adeta “Yangından mal kaçırır gibi geçirilen” Anayasa değişikliği paketi henüz onay için saraya gönderilmemişti.
Meclis’ten geçen teklif önce cumhurbaşkanı tarafından onaylanacak ki referandum süreci başlasın. Bu bir türlü olmuyor.
Neden?
Bu kadar acele ile geçirilen Cumhurbaşkanlığı Sistemi’nin saraya gönderilmesi neden bu kadar geciktiriliyor.
Genel kanı AKP’nin referandum takvimini arzuladığı gibi düzenlemek istediği yönünde.
Başbakan referandum kampanyasına 7 Şubat’ta başlayacaklarını ve referandumun da muhtemelen
9 Nisan’a yetişeceğini açıklamıştı.
Bu tarihi tutturabilmek için saray onayının şubat ayı içinde olması gerekiyor. Şubattan önce imzalaması halinde referandum 26 Mart ya da 2 Nisan’da yapılacak.
Gerçi önemli olan cumhurbaşkanının onay verdiği tarihtir. Erdoğan teklif önüne geldiğinde 15 gün bekletebilir. Böylelikle yine arzulanan tarih tutturulabilir. Ancak sanıyorum Erdoğan’ın “önüme geldiği an imzalarım” sözü bunu engelliyor. Bu nedenle Meclis Başkanlığı oyalama işini üzerine almış gibi görünüyor.
Şimdi gelelim spekülasyonlara.
Onay tarihinin geciktirilmesini bazı kesimler “Amaç referandumu 23 Nisan’da yapmak” diye yorumluyor.
Çünkü, biliyorsunuz 23 Nisan Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin kuruluş yıldönümü.
Bu kesimin görüşüne göre “Cumhuriyet ve devrimlerini tümden ortadan kaldırmak isteyen iktidar zihniyeti bu tarihi seçerek Cumhuriyet ve devrimlerinin de halkoyu ile kaldırıldığını göstermek istiyor.”
İkinci spekülatif görüş ise iktidarın ve sarayın referandumdan vazgeçebileceği yönünde.
Başkanlık sistemini Meclis’ten geçirirken “Evet oyları en az yüzde 60 olacak” diye düşünen iktidar ve sarayın gelen araştırma sonuçlarından şoke oldukları ve ağır bir yenilgi ihtimali gördükleri, bu nedenle bir bahane bularak referandumdan vazgeçme koşulları oluşturmak istedikleri ileri sürülüyor.
CHP’nin ağır topu Deniz Baykal’ın dün “Umudum artıyor belki Cumhurbaşkanı bu teklifi onaylamaz” sözleri başkentte bu yöndeki beklentileri artırdı.
Tabii bu aşamadan sonra referandumdan vazgeçmek
kolay değil.
Ancak “çok çok” önemli bir olay referandumu geri çektirebilir. Bu da çok büyük bir terör eylemi, bir büyük suikast veya savaş durumu olabilir. Böyle bir durumda iktidar “ülkenin içinde bulunduğu koşullarda referanduma gitmek olmaz” diyebilir ve beklenen yenilgiyi bu şekilde perdeleyebilir.

DİKKATİMİ ÇEKEN ŞEYLER

Sarayın anketçileri şimdilik sus pus durumdalar


İktidar ve yandaşları “referandumda evet çıkacak” algısı yaratmak için ellerinden geleni yapıyor. Kendilerinden çok emin görünüyorlar, “aksi mümkün değil” diyorlar.
Ama şu ana kadar saraya çalışan anket şirketlerinden hiçbiri ortaya “net bir anket” koyamadı.
Sadece yorum ve tahminler var.
Evetleri yüksek gösteren kimi anketler ya 15 Temmuz’dan hemen sonra yapılanlar ya da Meclis’teki tartışmalar sırasında yapıldığı söylenenler.
Oysa daha tarafsız anketçilerin yaptıkları araştırmalara göre hayır oyları çok daha önde görülüyor. Örneğin Gezici araştırma şirketi yüzde 42 Evet’e karşı yüzde 58 Hayır çıkacağı bulgusunu yayınladı.
Dün de Avrasya şirketinin bir araştırmasına denk geldim. Bu araştırmadan da benzer sonuç çıkıyor.
Benim tahminim de Evet oylarının 7 Haziran’daki AKP oylarını geçmeyeceği yönünde.
Sanıyorum bu sonuçlar iktidar cephesinde ciddi bir korku ve endişe yaratıyor.
Beklenti Erdoğan’ın sahaya inmesi.
Ama diyorum ki bugüne kadar Erdoğan’ın meydanlarda olması kitleleri etkiliyordu bu kez
ters tepme ihtimali bana göre çok büyüktür.

BAŞIMDAN GEÇENLER

Radyocu olmak da varmış meğer


Sizlere bugün kendimle ilgili bir haber vermek istiyorum. Gazetecilik mesleğinin hemen her alanında çalıştım şu 40 yıl boyunca.
Ama radyoculuk yoktu. İşte şimdi o da oluyor.
Bugünden itibaren CRİ radyosunda hafta içi her gün sabah yorumlarına ve cuma akşamları saat 17.00-18.00 arasında canlı yayınlanacak “Can Ataklı ile haftanın panoraması” adlı programda karşınıza geleceğim.
Sabah yorumları 08.45- 09.00 arasında olacak.
Bakalım benim için de yeni olacak bu radyoculuktan alnımın akıyla çıkabilecek miyim?
CRİ 56 ilde yayın yapabiliyor. İstanbul’daki frekansı 89.4. Ankara 91.6, İzmir 103.7, Antalya 89.5, Bursa 88.6, Erzurum 88.4, Konya 87.6, Bodrum 88.0, Trabzon 88.0, Diyarbakır 89.3, Edirne 88.0.

BUNU YAZMAK GEREK

Bakalım Numan Kurtulmuş şimdi nasıl çark edecek?


Amerika’nın yeni Başkanı Trump esip gürlüyor. Seçildiği andan itibaren ağır protestolarla karşılaşan Trump 7 Müslüman ülkeye karşı aldığı son kararla dünyayı karıştırdı.
Üç gün boyunca Trump’ın bu kararına hiçbir tepki gösteremeyen Türkiye en sonunda hükümet sözcüsü Numan Kurtulmuş’un ağzından “Endişe verici” açıklaması yaptı.
İktidar Trump’ın başta Müslümanlara karşı olan çıkışları olmak üzere Ortadoğu, Mısır, İsrail konusundaki söylemlerine karşı nedense sessiz. Belli ki Trump’a karşı dikkatli davranmak gerektiğine inanıyorlar. Çünkü beklentileri çok yüksek.
Tam bu aşamada Trump’ın aykırı eylemleri bizim iktidarı da zora sokuyor.
Numan Kurtulmuş hükümet adına bir açıklama yaptı ama bunun kalıcı olacağını sanmıyorum. Beyaz Saray’dan “sana ne” türü bir açıklama gelirse hiç kuşkunuz olmasın Kurtulmuş bilindik üslubuyla kanalları gezerek “Sözlerim yanlış anlaşıldı, çarpıtmışlar, ben öyle demek istememiştim” diye konuşmaya başlar.

CANIMI SIKAN ŞEYLER

Başımıza bir de Yunanistan sorunu çıkardılar


Dış politikası tel tel dökülen iktidar son yanlışını bu kez paşaları kullanarak Yunanistan’a karşı yaptı.
Bu ülkeye kaçan 8 darbeci hainin iade edilmemesi üzerine biliyorsunuz paşalarımız bir gemiye binip Kardak önünde fotoğraf çektirerek “güçlü Türkiye” mesajı vermek istemişti.
Yunanistan ve Avrupa Birliği üyesi ülkeler bu tuhaf gösteriye tepki gösterdiler. Dün de Kardak açıklarında Türk ve Yunan hücumbotları karşı karşıya geldiler. Tıpkı uçaklarla yapıldığı gibi bir tür “it dalaşı”na girdiler.
Denilebilir ki “Yunanistan darbeci hainleri vermeyerek bir tavır
koydu, buna karşı elimiz kolumuz bağlı mı oturalım?”
Elbette hayır. Ancak şunu bilelim; Yunanistan kasıtlı da olsa hukuk kılıfına uydurulmuş bir siyasi karar aldı. Türkiye buna karşı askeri güç gösterisine kalkarsa bu yanlış olur. Durup dururken ilişkiler gerginleşir. Yunanistan’la savaşacak halimiz yok tabii de bu süreçteki gerginliğin Türkiye’nin hiç işine gelmeyeceği de açıktır.
Paşalarımız, muhtemelen sarayın emriyle giriştikleri ve asıl amacı “Biz de varız biz de evet diyoruz” havası taşıyan bu şovla Türkiye’nin başına bir de Yunanistan sorunu açmış oldular.